Gece hayatım

Uykunun genlerle, yetişme tarzıyla, metabolizmayla , günlük streslerle çok bağlantısı olduğunu her zaman bilirdim. Her yerde, her koşulda, derin derin uyuyabilmemi bunlara bağlardım. Küçüklüğüm, ergenliğim ve gençliğimin ilk yıllarında, etrafımdaki herkesle komik gibi görünüp soru işareti uyandıran bir uyuma hikayem vardır. Telefonda, barlarda, restoranlarda, ne zaman dış dünyayla bağlantı bünyeme fazla geldiyse, şalteri kapatmışımdır.

Anne olacağımı öğrendiğimde, hormonlarımın desteğiyle, içgüdüsel olarak, uykuyla daha dengeli, ihtiyaçlarıma göre bir ilişki kuracağıma nerdeyse emindim. Sonuçta benim gibi , benim kadar uyuyan bir kadının çocukları, ne kadar uykusuz olabilirdi ki!.. Ya da bebeği olan, emziren sağlıklı bir kadın, ne kadar çok uyuyabilirdi…

Bebeğimin sesini, herşeyden ayırt edebiliyor olmam gerekirdi, öyle söylemişlerdi...

Gerçekten de Leo iki aylıkken, ilk uzun derin uykusunu uyudu. Alıştıktan sonra, bebeği olup uykusuzluk çeken insanları dinliyor, anlıyor ama empati kuramıyordum. Daha ilk bebeğimde uyku problemi yaşamıyorum diye, sonrakilerde yaşamayacak değildim. En uzak durduğum şey, büyük konuşmaktı. Okuduğum kitaplardan edindiğim bilgiler, evde uyku üzerine kurulu olan düzen, bir şekilde Leo'yu da içine almıştu. Genetik ya da şans diyip geçiyordum…

Lea gece uyumaya başladığında dört aylıktı. Bebek haliyle, ailemizin düzenine girivermişti. Yatak ve yastıklarına olan bağlılıkları, pijamalarını giyinmekle uyumak arasına çok vakit koyamayan yapıları, düzen değişikliklerinde bizi zorlamış olsa bile, bütün gece uyumalarına değer diyerekten aldırmıyordum. Adını koymuştum, gururla söylüyordum; biz bütün gece uyuyan bir aileyiz !..

Son iki üç aydır, uykularıma bir haller oldu. İç dünya çalkalanmalarının kendini ilk belli ediş şekli derler; gecenin bir yarısı, herhangi bir sesten uyanıp, binbir türlü endişeye bağlıyorum. Gemi seslerini korna, köpek seslerini bebek sesi, kapı gıcırdamasını davetsiz "misafir" gibi algılayıp, ayaklanıyorum.

Bundan yaklaşık bir ay evvel, artık kapı sesi olduğuna emin olduğum bir gece, yatakta durmak yerine ayağa kalkıp bakmaya karar verdim; karanlık koridorda yürürken, bir gölge görüp avazımın çıktığı kadar yüksek sesle bağırdım. Eve kedi girdi sandım, nerdeyse kafam tavana değecekti.

Lea'yı görünce ŞOK oldum. Gecenin bir yarısı ne yaptığını, neden ayakta olduğunu sorduğumda, her gece kalkıp çiş yaptığını, arada bir mutfağa inip su içtiğini, bazen gelip beni öptüğünü sonra da yatıp tekrar uyuduğunu anlattı.

Gözlerim yerinden çıkarcasına şaşkın bir şekilde onu dinledim. Bana bakıp, anne ben her gece kalkıyorum ama gecenin bu saatinde asıl sen ne yapıyorsun, niye uyanıksın diye sordu. Lea'nın bu anlattığı rutine ne kadar süredir devam ettiğini çok kestiremiyorum…Önceden hiçbir fikrimin olmadığı bir gece hayatları olduğunu anladığım gün, yeni bir gece hayatım başladı.

Nerdeyse haftada bir-iki, birinden birinin hortluyor, tavana bakıyor, tuvalete gidiyor, yanıma geliyor bakıyor, sonra geri gidiyor, kahkaha atıyor, kitap okuyor olduğunu keşfettim...

Hasta oldukları zamanlarda bile, mışıl mışıl uyuduğunu düşündüğüm çocuklarım, meğerse kendi başlarının çaresine bakmayı bir şekilde öğrenip, beni kaldırmanın, uyandırmanın çok ta fonksyonu olmadığına karar vermişler.

Acaba çağırdılar da mı duymadım diye günlerce düşünüp vicdani yoklama yaptım… Hâlâ yapıyorum… Ben ayakta uyurken, onların hiç şikayet etmeden sessizce süregelen gece hayatlarının etkisinden çıkamıyorum…

2014 yılının; tam uyanık olacağımız, olanla yetinme oyununu bırakıp, gerçekleri kabul edip, yüzleşeceğimiz, isteklerimiz için savaşacağımız bir yıl olmasını umuyor; bütün kalbimle sevgi dolu sıcacık bir yıl diliyorum!..

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.