Görüyorum
17 Temmuz 2018
"Seni görüyorum."
Ne zaman daha önce görülmemiş bir parçama rastlasam, böyle derim ona.
Görüyorum.
Oradasın.
Korkmuşsun. Canın acımış ya da yorgunsun. Mücadele etmişsin ama olmamış. Kırılmışsın ya da hayal kırıklığı içindesin.
Seni görüyorum. Oradasın.
Görsün beni isteriz sevdiklerimiz, ilişki içinde olduklarımız... Duysun. Bazen öyle bir şey söyler ki sonra donup kalırız orada öylece. Görülmemiş olmanın acısıyla. Duyulmamış ve anlaşılmamış dolayısıyla.
Bir zaman önceydi ama ne kadar önce hatırlayamıyorum şimdi. İdrak ettim; hiçbir zaman gerçekten görülmeyeceğimi. Ağladım. Kızdım görmeyen herkese. Sakinledim sonra. Yüzleştim.
Onlarca fıtratla çalıştıktan sonra biliyorum ki hepimiz ancak kendi dinamiklerimizin penceresinden, çok ama çok sınırlı bir şekilde görebiliyoruz karşımızdakini. Ve hatta dünyayı bile. Karşımızdakini anlama kapasitemiz kendimizi anlama kapasitemizle sınırlı. Görme, duyma ve kabul etme meselesi de keza öyle. Ne kadar kabul edersek o kadar esniyoruz ve ancak o zaman genişliyor pencereler. Yok, yani garantisi gerçekten olduğumuz gibi görülmenin.
Önce bi' umutsuzluk kaplıyor insanın içini kabul ettiğinde bunu.
Ama sonra anlıyorsun, kendini görmenin ve kabulün ilk önce kendi sorumluluğun olduğunu.
Bakmaya cesaret ettikçe içime, gördükçe ve öylece şefkat verdikçe kendime... Kabul geldi yerleşti içime. Peyderpey elbette. Adım adım. Tane tane. Ve hala devam ediyor açılmamış kutular görülmeye.
Ben kendimi gördüğümde, sevdiğimde, kabul ettiğimde... İlişkide olduğum her an alan açabiliyorum hem kendime hem de ötekine. Değişiyor işte bir şeyler. Şimdi uzun uzun anlatasım yok nelerin değiştiğini ama değişiyor. Genişliyor. Ferahlıyor.
O yüzden ne zaman daha önce görülmemiş bir parçamı görsem, bakıyorum ona. Kızmadan, çekiştirmeden, yargılamadan. Halini soruyorum, sesini dinliyorum. İzin veriyorum açsın içini bana.
Görüyorum, duyuyorum, sarıyorum.
İçimde yeşeren öz şefkat böyle bir şey sanıyorum...
YORUMLAR