Taşınma: Değişime direnmek
-Ayşe'yle aranızda bir sorun mu var, Cemre? Oyun oynarken arada zorlandığınızı duyuyorum.
-Evet. Ben istemesem de bazı şeyleri yapmak istiyor.
-Hımm, oyun oynarken senin isteklerini duymakta zorlanıyor sanırım. Ben öyle gözlemledim.
-Evet. Ben izin vermiyorum bazı oyuncaklarımla oynamasına ama o zaman çok kızıyor.
-Evet, senin bazı oyuncakları vermeye gönüllü olmadığını biliyorum. Sanırım Ayşe senin oyuncaklarınla oynamayı çok istiyor. Vermek istemediklerin de ilgisini çok çekiyor.
-İyi ama ben bazılarını vermek istemeyebilirim.
-Evet, elbette. Ayşe bunu kabul etmekte zorlanıyor olmalı. Belki vermek istememe sebebini anlatırsan kendini daha iyi hissedebilir ve rahatlayabilir.
-Aslında benim de bir sorunum var; düzenin değişmesinden korkmak. Normalde ben Ayşe'nin mutfak eşyalarımla oynamasını isterim de... Düzen değişecek diye endişeleniyorum. Sonra "Amaaan Cemre" diyorum. "Değişsin, ne olacak!" Ama hemen arkasından içimden bir ses "Yok, yok, yerinde dursun" diyor. Mesela bugün terliklerimi merdivenin üzerinden indirdiğim için de pişman oldum. Yeri değişsin istemiyordum.
-Bu seni huzursuz mu etti?
-Evet.
-Bu durum bende çok merak uyandırdı. Acaba nedeni ne düzeninin değişmesinden korkmanın?
-Bilmiyorum. Bence seninle ben bunu bi' çalışalım. Sen bana enerji çalış, bu endişe geçsin. Ya da homeopatik “remedy” ver.
-Hahhaha, remedy iyi gelir tabii ama yine de böyle sorunlar başkalarının bizimle çalışmasından çok, bizim o korkuyu fark edip "Seni görüyorum korku ve senden korkmamayı seçiyorum" diyebildiğimizde gider. O zaman korkunun ardındaki hediyeyi, derin bilgeligi alabiliriz.
-Hımm, şimdilik diyemiyorum ben.
-Evet farkındayım. Yardım istersen yanındayım.
-Tamam annecik. Ama bunu sonra konuşalım çünkü ben film izlemek istiyorum.
-Tamam tatlım.
Hepimizin güvenlik hissi başka başka şeylerden besleniyor. Kızımınki düzenden. Evin düzeni, eşyaların yeri, benim ve babasının varlığı, günün tahmin edilebilirliği onun huzuru için çok önemli.
Benimki de ona benzer. Ben de yeni bir yere gittiğimde önce düzenimi oturturum. Otele varır varmaz çekmeceleri, dolabı yerleştiririm. Sonra gevşerim ve kendimi keşfe hazır hissederim. Yeni taşındığım muhitte evden dışarı keşfe çıkmam bir kaç ayı alabilir (zorunlu haller dışında tabii.) Önce evi tamamen yerleştirir, o düzene alışır, sonra çıkar ve keşif çemberini yavaş yavaş büyütürüm. Asım’la bu konuda inanılmaz farklı olmasak, böyle yaptığımı fark etmezdim bile aslında. Beraber üç kere taşınınca gözlemleme fırsatım oldu kendimi.
Cemre çok sarsıldı son taşınma sırasında. Burayı iki yıldır çok iyi tanısa bile geceleri korkarak uyandı uzun bir süre boyunca. Buranın gece seslerine, gölgelerine, tanımadık kokularına ve enerjisine alışması zaman alacaktı elbette (bu, bizim için de böyle.) Bir ay kadar günde üç dört kere ağlama krizi geçirdi. "Bu eşyalar burada olmadı, ayıcıklarımı nereye koyacağım şimdi!! Kitapların yeri neden değişti! İstemiyorum bu yatağı, eski düzenimi istiyorum, eski düzenimi istiyorum!" diye bağırdı durdu, oyunları istediği gibi gitmedikçe.
Güvenlik ihtiyacı çok derin ve tarifi çok kolay olmayan bir şey. Her zaman tam dile gelmiyor da başka kılıflara giriyor sık sık (değişime direnmek, belirsizlikten, hırsızdan, seslerden, karanlıktan korkmak gibi). Daha görünür korkuların ardına saklanıyor sanki. Ortada hiçbir şey yokken çenemi kitliyordum ben mesela. Galiba genel ve yaşamla, dünya ile ilgili bir güvenlik ihtiyacıyla bağlantılı idi. Güvendikçe, teslimiyet geliştirdikçe hafifledi. Cemre uzun süre yüzük ve orta parmaklarını emmişti; "Bana nerenin ağrıdığını söyle sana nedenini söyleyeyim" kitabının yazarı Michel Odoul'e göre bu, derin bir güvenlik ihtiyacının ifadesi. O zamanlar bunu bilmiyordum ama benden başka birinin kucağında hiç rahat etmemesi, benimle yakınlık ihtiyacının fazlalığı ve yabancılara olan mesafesi de bana göre zaten bunun işareti idi. Bu ihtiyacını bol bol yakınlıkla, bağımsızlaşması için itelemeyerek ve güvende olduğunu ona hissettirerek dengelemiştik zamanında.
Taşınma sonrası uzun süre dinledik Cemre'nin yasını. Bahçede oynamak istemedi, zorlamadık. Odasında yatmak istemedi, diretmedik. Yeni düzenden nefret etti, sevdirmeye çalışmadık. Aylarca eşyalarının yerini milim değiştirmedi ve eve çocuk geldiğinde bozulacak diye çok endişelendi. Odasını kilitledi. Dinledik, duygularını onayladık. Zorlandığında yanında ve yardımcı olduk. Homeopatik destek de aldık.
Sonrasında geldiği gibi gitti krizler. Alıştı, rahatladı ve köklendi buraya. Şöyle anlatmıştı geçirdiği süreci:
-İyi ki taşındık! Kedilerimiz burada çok mutlu anne! Çok seviyorlar burayı. Taşınmak ne demekmiş, anladım. Çok korkmuştum önce. Siz taşınacağız dedikçe çok kızdım. Oyuncaklarımın düzeni değişecek, bir daha eskisi gibi hiç olmayacak sandım. Ama taşınmanın nasıl bir şey olduğunu da çok merak ediyordum. Hem taşınmadan taşınmanın ne olduğunu da öğrenemeyecektim. Bir merak ettim, bir korktum. Bu yüzden ağlamalarım da hiç bitmeyecek sandım. Şimdi bazı şeyler değişti ama bazı şeyler yine aynı yerde duruyor. Bence evimiz çok güzel oldu. Bir daha yerleri değişmez ama değil mi?
-Sanırım yine de değişebilir, boncuğum. Değişiklikler önce korkutucu gelir çünkü ne olacağını bilemezsin. Ama değişmeden de "yeni" olanı tanıyamıyor insan. Ben genelde yeni durumu sevmenin bir yolunu bulurum ama daha iyisi ne biliyor musun? Yeni olanı sevmezsem onu da değiştirme gücünün bende olduğunu biliyor olmam. Bu yüzden artık denemekten korkmuyorum. Kedilerimiz de ilk geldiklerinde korktular. Güvende hissetmediler hiç tanımadıkları bu yerde ama sonra hemen "Eh, madem öyle bakalım bu yerde bizim için neler var?" diye araştırmaya çıktılar. Artık mutlu görünüyorlar.
-Evet! Hem de çok mutlu! Nohuuuuuuut, Çileeeeek gel pisi pisi pisi!
Son zamanlarda değişim direnci konusunda çok yol kat etti. Eşyaların yerlerini kendisi değiştiriyor, bozulduğunda yeniden yapıyor ve artık pek de önemsemiyor. Eski hallerini hatırlayıp gülüyor.
Bütün bu geçiş sürecinde eve küçük çocuk geleceğini ya da bir durum nedeniyle evde bir değişiklik olacağını önceden haber vermek ve eğer mümkünse kendi düzeni konusunda kendi kararını vermesi için alan açmak, süreci kolaylaştırıyor. Eğer durum kabul gerektiriyorsa o vakit de tuttuğu yası tavsiye vermeden ve susturmadan dinlemek ve sarılmak şifa oluyor.
YORUMLAR