İyileşme Günlükleri - 8

Haziran '17


Bazı konularda küçücük kalmışım. Hiç büyümeden. Öylece. Mesela ormana her gittiğimde ilk gittiğim gibi huzurluyum. Denize her girdiğimde ilk girdiğimdeki kadar şaşkın. Bazen bir taş alıyorum elime, "Hoop!", 3 yaşında oluyorum. Bunlar güzel, bunlar neşeli, huzurlu ve coşkun.


Bazı konular var ama böyle hissettirmiyor hiç. Bazen bir an geliyor, biri savurduğu bir kelimeyle düğmelerimden birine basıveriyor. Sonra ben öyle bir yükseliyorum, öyle bir patlıyorum ki:


"Hooooop, BUM!" Dokuz yaşında yorgun bir kız çocuğu çıkıyor içimden. Dershanedeki etütten dönüyor bir pazartesi. Çantası ağır. Saat geç, hava karanlık. Minibüs dolu. Gözleri küçülmüş bilgi yüklemesinden. Şöförün arkasındaki ikili koltukta, koridor tarafında oturuyor.


Ve arka taraftan bir kadın sesi geliyor kulağıma. Bağıra bağıra konuşuyor. Hakaret ediyor o kız çocuğuna. Sırf o minibüse girdiğinde yer vermediği için. Çocuk utanç içinde. Yerinden bile kalkamıyor hissettiği duygunun ağırlığından. Yanında oturan kadın destek olsun diye elini tutuyor "Canını sıkma evladım" dercesine. İneceği yere varınca kaçarak iniyor çocuk minibüsten. Yanlış bir şey yapmış gibi suçlu.


Biliyorum çok dramatik oldu.


Ama insan bu. Anlaşılmadığı oranda dramlar taşıyor işte içinde. Sonra gelenler de hep üstüne ekleniyor. Otobüste yer vermekle, yaşlılarda nezaket, yardım vb konular hep 9 yaşındaki o kızın üzerine... Başarısız ve yetersiz olmakla ilgili olan ilkokul 1 sırasındaki ilk yenilgiye, annenle dertlerinin her biri ilgili yerlere sırasıyla 3, 7, 15 yaşlarındaki hallerine falan filan.


Büyüyemiyor sonra insan o kelimenin, durumun, kavramın altında. Sırf ağırlıktan...


Neyse.


İzban'da bir amca "Kak!" diye dürtünce beni, tetiklendim geçenlerde. Ne diyeceğimi bilemeden "kak"madım da kaydım biraz. İçimde patladı öfkem. Bir yaşlı gördüğümde oluşan direnci hissettim hemen. İçimdeki direnç ve öfke, yaşlı insanların haline karşı içimde merak uyanmasını engelliyordu.


(Buradan sonrası Nisan '18)


Örtülerimin altına baktım. Utanç çıktı içinden. 9 yaşındaki kızla karşılaştım. Kaçmaya çalıştı ama sarıldım bırakmadım.


Dinledim onu. İçi dışına çıkana kadar ağladı. Tek kelime etmedim biliyor musunuz? Sarıldım sadece. Anladım onu. Yorgundu. Saygı istiyordu. Görülmek ve duyulmak ihtiyacındaydı. Oturmaya ve dinlenmeye ihtiyacı vardı.


Sonra kadını aldım karşıma. Kızgındı. Nedenini anlatmadı ama kötü bir gün geçirmişti. Anladım onu. Yorgundu. Saygı istiyordu. Görülmek ve duyulmak ihtiyacındaydı. Oturmaya ve dinlenmeye ihtiyacı vardı. Çocukların nasıl davranması "gerektiğine", saygının ne olduğuna dair düşünceleri çocukların haline karşı merak duymasını engelliyordu.


Bu defa sadece dinlemekle yetinmedim, ihtiyaçlarımı ve kırgınlığımı da söyledim kadına. Sonra dönüp 9 yaşındaki kıza içinde canlı olanı ve onu ifade etmenin çok güzel yolları olduğunu öğrendiğimi anlattım.


Sonra ne mi oldu? Birden büyüdüm toplumsal saygı normları konusunda.

O anı da, utanç da uçtu gitti. Ben bunu yapınca geçmiş ve hatta geçmişimin duygusu bile değişti.

Kendiliğinden her bir şey böyle böyle iyileşti.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.