Görünmez olmak!

Görünmez olmak istiyorum. Hiç kimseyi görmeden, hiç kimseye görünmeden, sessiz sedasız yaşamak...


Depresyonda değilim. Hatta iyi bile sayılırım. Tatlı bir acı kıvamında her şey.


Susmaya, durmaya daha çok ihtiyaç duyuyorum.


Toprağın üstüne oturup; dağı, taşı izliyorum. Kafamın içinde durmaksızın çalan 90’lar şarkılarının sesi, yalnızca bu anlarda kısılıyor.


Ara sıra gözyaşlarım eşlik ediyor bana. Ağlamayı çok sevdiğimi fakat eskisi kadar ağlayamadığımı fark ediyorum.


Yorgunluğumu kabulleniyorum.


Çocuğuyla tüm gün birlikte vakit geçiren bir anneyim. Dolayısıyla böyle anlar çok da uzun soluklu olmuyor.


Kahvaltımızı yapıp, dış görünüşümüze dair en ufacık bir kaygı dahi hissetmeden, köpeğimiz Pamuk’la birlikte gezintiye çıkıyoruz.


Akşama doğru çocuklarla buluşmak için köyün içine gidiyoruz. Kulağıma; şehirdeki parklarda da, çocuklardan sıklıkla duymaya alışkın olduğum birkaç küfür çalınıyor. Biraz geriliyorum. Çocuklarla bu konu hakkında konuşuyoruz. Konuşma esnasında; çok kızdığım zamanlarda kendi sarf ettiğim küfürleri hatırlıyorum.


Sonra çocuklarla futbol oynamaya başlıyoruz. Bir anne, oğluna; futbol oynadığımız alanın hemen yanında otlayan keçileri eve getirmesini söylüyor. Hepimiz keçileri eve kadar götürmesi için ona eşlik ediyoruz. Onlarca yanlışın görülüp dile getirilebileceği bu tabloda, ben o anın büyüsüne kapılıp, gitmeyi tercih ediyorum.


Oyun, çocukların sık sık bir araya geldikleri bu evin bahçesinde devam ediyor. Lüks bir araç yanaşıyor, evin kapısına. İçinden bir adam ve çocuk iniyor. Sebze almaya geldiklerini söylüyor adam ve diğer yandan çocuğunu ayakkabılarını çamur yapmaması konusunda uyarıyor. Çocuk, o sırada güvercin yakalamak için evin çatısına çıkmış olan diğer çocukları, yüzünde şaşkınlık dolu bir ifadeyle izliyor.


Çocuklar sarıyor bir anda etrafımı. Kışın kar yağdığında; tepsileriyle, yokuştan aşağı kayarken; nasıl eğlendiklerini anlatıyorlar, bana. Bu kış, siz de bize katılır mısınız? diye soruyorlar. Tabii ki, diyorum.


Yoksulluğun neredeyse tüm emarelerini içinde barındıran bu tablonun; doğallığı ve basitliği içerisinde çocukların içten kahkahalarının ve içimdeki huzurun tadını çıkarıyorum.


Neredeyse hiç oyuncağın olmadığı bu bahçede, çocukların ne kadar çok ve çeşitli oyun oynayabildiklerine şahit oluyorum.


Yetişkin dünyasında bir ayrık otu misali oradan oraya savrulup dururken, oğlumun doğumuyla birlikte dâhil olduğum çocukların dünyası vasıtasıyla; yitirdiğim tüm güzelliklerle yeniden ve derinden bir bağ kurabildiğimi hissediyorum.








Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.