Cömert ağaç
Bir çocuğun büyümesine layıkıyla eşlik edebilmek; şu hayatta en fazla önemsediğim şey. Bunu tam manasıyla yapabildiğimi, yapabildiğimizi düşünmüyorum ancak bu çabada olmanın da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bugün dünyaya dair şikâyet ettiğimiz her şey bir zamanlar çocuk olan ve bunu unutan biz yetişkinlerin eseri ve yetişkinlerin değişmesi oldukça zor.
Hrant Dink’in cenaze töreninde eşi Rakel Dink sevgiliye mektubu okumuş ve çok sevdiği eşinin katilleriyle ilgili; ‘’Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim’’ demişti. Çocuğa ve çocukluğa bakış açımızı derinden sorgulatan bu sözler, topluma da bu konuda ki sorumluluğunu hatırlatıyordu.
Oğlum şimdi 5 yaşında. Geriye dönüp baktığımda; hikâyemize dair hüzünle hatırladığım zamanların çoğunlukla bu coğrafyada yaşıyor oluşumuzla ilgili olduğunu görüyorum. Bu nedenle çocuğu ve çocukluğu konuşmadan önce;umutla uyanmak için inat ettiğimiz her sabahta bizi karşılayan felaket haberlerinden birisine değinmek istiyorum.
Akbelen Ormanı’nda YK Enerji’ye ait kömür madenine karşı İkizköylüler, 2019’dan bu yana mücadele ediyor. Dava süreci devam ederken, 24 Temmuz sabahında bölgeye jandarma ekipleri sevk edildi ve ağaç kıyımı başladı. Bölgede eylem başlatan İkizköy direnişçileri de jandarmanın biber gazlı ve coplu saldırısına uğradı. Yağma ve yıkım politikasına karşı direnenler arasında olmayı arzuluyor kalbim fakat orada olamıyorum. Kendi küçük dünyamda direnmeye çalışıyorum ben de, tüm bu olup-bitene karşı!
Ezelden beri doğayla aramda hep sıkı bir bağ olduğunu düşünürdüm. Oysa ona ne kadar uzak ve ne kadar yabancı olduğumu; anne olduktan sonra anladım. Çünkü ilk kez o zaman bir çocuğun gözleriyle görebildim onu. Çocukluktan yetişkinliğe doğru yol alırken; doğayla ilişkimizin nasıl değiştiğini anlatan çok sevdiğim bir kitap var. ShelSilverstein’in, bir çocuk ve ağacın hikâyesini anlattığı; Cömert Ağaç adlı kitabı.
Bir zamanlar bir ağaç vardı… Ve bu ağaç, küçük bir çocuğu çok severdi. Küçük çocuk, her gün ağacı görmeye gelirdi. Ağacın yapraklarını toplar, ağaca tırmanır, dallarında sallanır, ağacın elmalarını yer ve ağaçla saklambaç oynardı. Çocuk ağacı çok severdi ve ağaç da çok mutluydu…
Fakat çocuk büyüdükçe ağaçla olan ilişkisi de değişmeye başlar. Genç bir erkek olduğunda çocuk para ister, ağaç ona satması için elmalarını verir. Yetişkin olduğunda bir eve sahip olmak ister, ağaç ona ev inşa etmesi için dallarını kesmesini söyler. Küçük çocuk hayal kırıklığına uğramış yaşlı bir adam olarak yeniden ağacın yanına döndüğünde, ağaç ona gövdesini kesmesini ve istediği tekneyi yapmasını söyler. Tüm bunlar neticesinde ağaç artık neredeyse cansız bir kütük haline gelir. Aradan uzun bir zaman geçer ve çocuk yeniden ağacın yanına gelir. Ağaç: ‘‘Üzgünüm çocuk, sana verecek hiçbir şeyim kalmadı!’’ der. Çocuk: ’’ Şimdi çok fazla bir şeye ihtiyacım yok. Sadece oturmak ve dinlenmek için sakin bir yer istiyorum. Çok yorgunum’’ der. Ağaç kendini elinden geldiğince doğrultarak; ‘‘Yaşlı bir kütük, oturmak ve dinlenmek için iyi bir yerdir. Gel çocuk, otur. Otur ve dinlen’’ der.
Hikâyeyi, doğayla ilişkimiz açısından ele aldığım vakit, söyleyebileceğim tek şey; doğanın cömertliği karşısında ki bu sınırsız, minnetsiz, yok eden talepkârlığımızın artık son bulması!
YORUMLAR