Resmen bağımlıymışım
Bunu daha önce hiç böyle telaffuz etmemiştim.
Yüksek sesle söylememiştim.
Amerikan filmlerinde grup terapilerinde ortay acıkıp söyledikleri gibi…
“Ben bir bağımlıyım.”
Ciddi ciddi bağımlıyım. Bu kelimeyi hep çocuklarımızı büyütürken gittiğimiz seminerlerde, okuduğumuz kitaplarda görüyoruz değil mi? “Çocuklarınıza bağımlı değil, bağlı olun” cümlesini. Hatta bende resmen bazı ayarlar bozuktu, terapiye gittim. Bağlı daha uygun bir tanım artık benim için.
Ancak bağımlılık devam ediyor. Ciddi sigara bağımlısıymışım.
Dikkat ederseniz tiryaki demiyorum. O çok masum bir kelime. Çay tiryakisi gibi… Bağımlı daha ağır. İnsanın aklına daha kötü şeyler geliyor. Söylerken utanıyorum resmen.
Bu aralar sosyal medyada #sigarasızşebo etiketiyle paylaşımlar yapıyorum. Çünkü sigarayı bırakmaya çalışıyorum. Son sigaramı 28 Aralık 02.00 gibi içtim sanırım. Ertesi sabah ağzımda korkunç bir tatla uyanınca, çünkü o akşam ipin ucu kaçmıştı, kendimden nefret ettim.
Ağzımdaki tattan. Ölçü bilmeyip de deli gibi sigara içmiş olmaktan. Elimdeki kokudan.
Nefret ettim. Hani evde yalnız olsam o sırada tokat atacaktım kendime. Gözlerimden yaşlar süzüldü o hisle uyanınca.
“Yeter, artık içmeyeceğim” dedim ve durdum. İçmiyorum. Şaka maka bir hafta olacak.
İlk üç gün zorladı. Hatta üçüncü gün zorladı. Başıma geçmek bilmeyen bir ağrı girdi.
Sinirlerim zıpladı.
Ama ne yaptım? Onlar olmamış gibi yaptım ve devam ettim.
Daha da zorlanacağım biliyorum.
Çünkü dışarı kahve içmeye çıkıp bir kahveyle üç sigara yakıyordum. Çünkü resmen insanlıktan çıkmıştım.
Eşek gibi zorlanacağım ve bunu hak ediyorum.
Kendim kaşındım.
Hiç başlamasaydım diyemiyorum, çok eskide kaldı da, sosyal içici olmayı becerebilseydim keşke…
Neyse…
Allen Carr’ın kitabı öneriliyor, okuyacağım. Filmine başladım, ama konsantre olamadığım için yarım bıraktım. Başka zaman izleyeceğim.
Yanımda su şişesi ile oturuyorum. Aklıma geldikçe su içiyorum. Hayır bir de kilo almaktan korkuyorum. Kendimi fındık fıstığa versem, bu kez de zayıflama mücadelesine gireceğim. O nedenle, en yakın arkadaşım ağzına kadar suyla dolu turuncu sürahim bu aralar.
Ayağım kırıldığında da yattığım yerde kilo almak yerine zayıflamıştım. Günde bir öğün yulaf yiyordum. Ona geri döndüm. Canım tatlı isteyince elma-tarçın-yoğurt yulaf iyi gidiyor. Hazırlarken, elmaları doğrarken bile eli oyalanıyor insanın.
Örgüme geri döndüm. Kendime süveter örüyordum, devam ediyorum.
Hatta abartıp bir de spora başlamak istiyorum. Her gün koşu bandında yarım saat yürüsem. İyi olmaz mı?
Sen hamileyken, emzirirken ağzına sigara sürme, sonra yeniden başla! Ama itiraf edeyim, içmedim, her gece rüyamda gördüm.
Şimdi bırakalı bir hafta olacak, canımın istediği zamanlar oldu fakat hiç rüyamda görmedim. Nefret ederek ayrıldım çünkü kendisinden.
Bol bol bırakma hikayesi dinlemek istiyorum.
Her gün gelen onlarca mesaj beni çok motive ediyor. “Ben yaptım, sen de yapabilirsin” mesajları… Bir de “sen yaparsan ben de deneyeceğim” var ki işte o da kamçılıyor beni şu anda.
Bu yola baş koydum. O sigara zıkkımından kurtulacağım, kurtulacağız.
Ömür boyu da bir daha ağzıma sürmemem gerek. Çünkü biliyorum ki bir kez “hadi bu seferden bir şey olmaz” dersem, bünyeyi markette paket alırken bulacağım.
Hah bir de, her gün 10 TL koyuyorum kenara. Kendime güzel bir hediye almayı planlıyorum birikenlerle.
Şimdi böyle yazıyorum ama yarın öbür gün (umarım öyle bir şey olmaz ama) başaramadığımı da açıklayabilirim.
Hem kesin konuşuyorum hem de kendi çapımda bir açık kapı bırakmaya çalışıyorum.
Beni affedin, son zamanlarda çok konuştum bu meseleyi. Günde kaç kez yazıp çiziyorum. Çünkü ciddi mücadele istiyor. Hep anlatasım, yazasım geliyor.
En büyük mücadelem bu olsun tabii ki de fakat bırakanlar beni iyi anlar. İnsan gerekten kendiyle savaşıyor.
Arkın kaç kez “bırak artık” dedi, hiç dikkate almadım. O sabah nefretle uyandım ya, denemek istedim. Öyle başkasının demesiyle alınacak bir karar değil. Gerçekten hazır olduğunu hissetmek gerek.
Yok öyle diğer bırakanlar gibi “yanımda içirmem” demiyorum. Sadece bizim evde camdan sarkıp içiliyordu, o yasak. Arkın bile aşağı iniyor içmek için. Ki iki günde 3 kez indi sadece! Bize gelenler bir süre dört kat aşağı inecek, Irmak evde olmadığında bile camdan sarkıp içmeyecek.
“Çat diye bıraktım, bir kere bile aklıma gelmedi” diyenlerin önünde saygıyla eğiliyorum. Evet çat diye bıraktım da şu bir haftada kaç kez aklıma geldi. Zamanla daha az gelecek. Sonra hiç uğramayacak.
İnanır mısınız bilmem ama şu birkaç günde bile daha düzgün, kaliteli uyumaya başladım.
Sabahları da daha iyi kalkıyorum.
Hazır hissediyorsanız tam zamanı. Birbirimize anlata anlata, dertleşe dertleşe bırakırız. Hazır değilseniz da beni izleyin, aklınızın bir köşesinde olayım, bırakmaya karar verdiğinizde konuşuruz.
Hadi bakalım.
O zaman ben turuncu sürahimle bilgisayar başında çalışmaya devam.
Yapabilirim, yapabiliriz, inanıyorum.
YORUMLAR