Çocuklara sınır koyma dilemması

“Çocuklarınıza sınır koymalısınız, sınır iyidir, güvende hissettirir”. Bunu belki görüştüğüm hemen her anne ve babaya söylemiş olabilirim. Ancak görüyorum ki günlük dile fazlaca yerleşip bir süre sonra etkisi ve anlamı zayıflayan pek çok kelime grubu gibi “sınır koymak” ifadesinin de kendi içinde bir problematiği var. Deneyimlerimden yola çıkarak bu problematiğin üç kümeye ayrıldığını söyleyebilirim:


  • Sınır koymaktan herkes aynı şeyi anlamıyor!
  • Sınır koymanın gerekliliğine herkes inanmıyor!
  • Uygulamada işler düşünüldüğü gibi ilerlemiyor!

Çünkü sınır koymak sadece iki kelimeden oluşmuyor, başlı başına yetkinlik kazanılması gereken bir konu. Yani bir ebeveyn okulu olsa en az bir yıllık ders olur hem de uygulamalı, stajlı, bol ödevli. Bu nedenle de herhangi bir başka konudaki yetkinlik kazanımı gibi içerisinde bazı bilgileri edinmek, bazı becerileri pratik etmek ve bazı yaklaşımları içselleştirmek yer alıyor. Ha bir de çocuklar büyüdükçe bu yetkinliğin yeniden yeniden revize edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla kolay iş değil, hele hele iki kelime hiç değil...


Sınır koymak ne demek?

Sınır koymak “kuralımız budur” anonsundan fazlasını içeriyor, bu nedenle de çaba, tutarlılık ve zaman istiyor. Sınır koymanın kelime anlamının ötesindeki derin anlamının içinde şunlar var:


  • Net, açık, tutarlı, saygı temelli limitler (aslında kurallar) belirlemek,
  • Çevreyi düzenlemek, rutinler oluşturmak,
  • Pozitif ilişkiler kurmak,
  • Deneme, güç savaşları ve karmaşayı saf dışı bırakmak,
  • Kuralları bilgilendirici, doğal ve mantıklı sonuçlarla (consequences) desteklemek,
  • İşbirliğini arttırmak.

Sınır koymak neden gerekli?

Çocuğun büyüme sürecinde içindeki keşfetme güdüsü dünyadaki her şeye yöneliktir ve bu süreçte doğru-yanlış, faydalı-zararlı sınırları net değildir. Çocuk hem kendi kapasitesi hem de dünyadaki nesnelerin, işleyişin sınırları konusunda merak içindedir. Tüm tatları tatmak, tüm nesnelere dokunmak isterken neyi ne kadar yapmasının sağlığı ve güvenliği açısından önemli olduğu konusundaki deneyimi yetersizdir. Dolayısıyla çevrenin çocuğun gelişim ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi ve sınırlanması, yetişkin deneyiminin yol göstericiliği çocuğun o sınırlı alan içinde güvenli bir özgürlük deneyimi yaşamasına yardımcı olur. Kendi yapabilirliğini gören çocuğun ise özgüven kazanımı desteklenmiş olacaktır.


Bir diğer gereklilik çocuğun kendini yetişkinler üzerinden tanıması ve tanımlamasında yatar. Çocuk öz-değerini ona değer veren yetişkinler üzerinden referans alarak tanımladığı gibi, öz-disiplinini oluştururken de aynı kaynaktan beslenir. Yani gelişimde pek çok kazanım gibi disiplin de dıştan içe doğru inşa edilir. Sizin çocuğunuza davranma, duyma ve anlama şekliniz ileride onun kendisini duyma ve anlama şekline dönüşecektir. Sizin sesiniz ve rehberliğiniz onun iç sesi olacaktır. Temel insan hakları ve canlı-cansız var olan her şeye saygı temelli bir düzenleme vicdanlı ve duyarlı bir insan olmasında, barışçıl bir iç ses geliştirmesinde son derece önemlidir. “Birbirimize bağırmıyoruz, çiçekleri koparmıyoruz, hayvanlara zarar vermiyoruz” gibi kurallar, eğer yetişkin de bunlara uyuyorsa, çocuğun hayat boyu onu yönlendirecek yaşam rehberi olacaktır. Dolayısıyla anne-babanın odaklanacağı temelde bizim ailemize ve bizim çocuğumuza uygun adil, tutarlı ve yeterli sınırlar nasıl oluşturulabilir olmalıdır. Bu şekilde oluşturulan kurallar bütünü sağlıklı kişilik örgütlenmesinde son derece önemlidir. Çünkü insan yavrusunun büyüme serüveninde neye maruz kaldığı, nasıl bir çevrede geliştiği onun nasıl biri olduğunun en temel belirleyicisidir. Peki bunlara dikkat edilmezse ne mi olur, bunun cevabını Türkiye’nin en önde gelen çocuk psikolojisi uzmanlarından Prof. Dr. Ferhunde Öktem veriyor “bütün psikopatolojilerin kaynağında “sınırsızlık” vardır!”


Peki sınır nasıl koyulur?

Sınır koymayı bir yetkinlik (bilgi, beceri ve tutumlar toplamı) olarak tarif ettiğimi hatırlarsanız, uygulamadaki bileşenleri de bu şekilde incelemek yardımcı olabilir. Öncelikle çocuğunuzun mizaç özelliklerini tanıyarak onun hangi alanlarda sınır düzenlemesine ihtiyacı olduğunu belirlemeniz önemli. Buradaki en önemli detaylardan biri bazı çocukların daha az, bazı çocukların ise daha çok düzenlemeye ihtiyaç duyabileceği olmalıdır.


Sınır koymaya dair bilgiler:

  • Kurallar çocuğun anlayabileceği basitlikte ve az olmalı,
  • Sınır mutlaka davranışı düzenlemeye yönelik belirlenmeli,
  • Kural “yapılması istenen belirtilerek” oluşturulmalı,
  • Kurallara uyulup uyulmadığının tutarlı bir şekilde takibi yapılmalı,
  • Kurallara dair doğal ve mantıksal sonuçlardan bahsedilerek çocuğa kurala uyulmadığında ne olacağı basitçe açıklanmalı. Yani eğer kendi eşyalarına zarar verirse o şekilde kullanmaya devam edeceği ya da sofrada yemek yemediğinde bir dahaki yemek saatine kadar bekleyeceği gibi.

Bu ilkeler doğrultusunda bir uygulama şöyle olabilir: Mesela bir akşam hep birlikte keyifli bir anda aile olarak “daha iyi anlaşmak, birlikte daha mutlu yaşamak” için bazı kurallar belirleyebilirsiniz. Herkes fikrini söyler ve bu kurallar “birbirimizle küçük sesle (ya da ev içi sesiyle) konuşmak, birbirimize bağırmamak”, “birbirimizin eşyalarını almadan önce iznini istemek”, ”kullandığımız eşyaları yerine koymak” gibi kurallar olabilir. Her aile için öncelikler değişebilir, bunlar bir kağıda yazılır, resmi çizilebilir ve hep birlikte imzalanarak yeri geldiğinde hatırlatılmak üzere bir yere asılabilir. Çocuğun kuralın içinde neyi yapacağını duyması önemlidir.


Sınır koymaya dair beceriler:

  • Bir isteği, talebi, beklentiyi ifade ederken pozitif dilin nasıl kullanıldığını pratik etmelisiniz. Bunun için önerim şu; çocuğunuza bütün bir gün boyunca “yapma” dediğiniz her şeyi not alın. Sonra bunları nasıl “yap” şeklinde ifade ederim diye karşılarına yazın. Örneğin; “kardeşinin oyuncağını alma” yerine “kardeşinin oyuncağını almadan önce iznini iste” olumlu ifadeyi içeren ve çocuğa rehberlik eden bir hatırlatmadır.

  • Kararlı ve net konuşma becerinizi geliştirmelisiniz. Çocuğa bir kuralı hatırlattığınızda ya da bir şey yapmasını istediğinizde onun yanına gidip, göz teması kurarak , dokunarak istemek, dikkatini size vermesini ve yüz ifadeniz ile ses tonunuzdaki netliği görmesini sağlar, ayrıca onu ve bu kuralı önemsediğinizi hisseder. Burada sıklıkla yapılan hatalar uzun konuşmak, gülmek ya da sertleşmek olmaktadır.

  • Çocuğun bazı yapmak istemediği davranışları yapmayı pratik etmesi için yaratıcı yöntemler düşünmelisiniz. Mesela eğer çocuğunuz artık ilkokul çağındaysa onunla bazı anlaşmalar yapabilirsiniz. Güç savaşı ya da inatlaşmaya dönen konular için sorumluluklar ile gelen haklar önerilebilir. Örneğin 2 hafta boyunca sabah kendi kalkmak ve hazırlanmak sonucunda haftanın kendi seçeceği 2 günü 1 saat daha geç yatmak üzerine anlaşmak gibi.

  • Çocukların işbirliğini de talep ederek, yemek, uyku, ödev gibi konular için bir rutin belirlemelisiniz. Çocuğa böylece “seninle yatma saatinin 9 olduğu ile ilgili anlaşmıştık, okul günleri kuralımız bu” diyebilirsiniz.

Sınır koymaya dair tutumlar:

  • Sınırın çocuğun ihtiyacına değil, isteğine koyulması çok önemli bir konudur. Dolayısıyla neyin ihtiyaç, neyin istek olduğuna dair sezgilerinizi güçlendirmeli, yaklaşımınızı buna göre değiştirmelisiniz. Burada demek istediğimiz eğer bir çocuk yeterince ilgilenilmediği için eşyalara zarar veriyor ya da size kötü davranıyorsa bunu kuralla sınırlandırmak daha olumsuz etkileyebilir. Çünkü çocuk aslında sesini duyurmaya, benimle ilgilenin demeye çalışıyordur. Dolayısıyla önce çocuğun bu dönemde karşılanmayan bir ihtiyacı olup olmadığını anlamaya çalışmalısınız. Sonrasında yine kuralı hatırlatabilir ancak daha önemlisi hemen ve acil olarak çocuğun ilgilenilme, oyun vb. ihtiyaçlarını karşılamaya koyulmasınız. Unutmamamız gereken sevdiğimiz, bizim ihtiyaçlarımıza saygı gösteren kişilere biz de saygı duyarız. Dolayısıyla önce güçlü, sevgi dolu ilişki sonra kurallar, sınırlara uyum!

  • Çocukların “çocuk” olduklarını unutmamalıyız. Yani beklentimiz bizim düşündüğümüz ya da anladığımız gibi düşünmeleri ve anlamaları olmamalı her zaman. Daha sabırlı ve toleranslı olarak, onun tekrarla öğrendiğini, ritminin, hızının farklı olduğunu bilerek ona yaklaşmalıyız. Dilinin oyun olduğunu bilmeliyiz mesela ya da bir etkinlikten diğerine geçmesinin yavaş olacağını. Böylece onu geçişlere hazırlayıp (oyunun bitmesine 10 dk kaldı gibi) ve yapılacakları önceden hatırlatabiliriz (arabadan indiğimizde el ele tutuşarak yolun karşısına geçeceğiz gibi) uyumunu arttırmak için.

  • Bir de son olarak kendi davranışlarımızın farkında olmalı ve çocuğa bakım veren tüm yetişkinler hemfikir olmalıyız. “Biz yetişkinler olarak kurallar için ne düşünüyoruz, kuralların gerekliliğine ne kadar inanıyoruz” bunu öncesinde kendi aramızda mutlaka konuşmalıyız. Çünkü buradaki farklı inançlar, tutarsızlığı, tutarsızlık da “kuralın gerekliliğine dair olan algıyı” etkiler. Tüm yetişkinler çocuğa nasıl bir rol model olduğunu, kurallara kendisinin ne kadar uyduğunu gözden geçirmeli. Çünkü çocuklar kuralları bir kez içselleştirdikten sonra bu kuralların bekçisi olurlar ve sizin kural ihlallerinizi mutlaka yakalarlar.

Not: Bu konuda daha çok okumak istiyorum derseniz “Çocuğunuza Sınır Koyma/Robert MacKenzie” ve “Çocuklarla İletişim, Adele Faber-Elaine Mazlish” kitaplarından faydalanabilirsiniz.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ????
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.