Yalnız yaşayan kadınlar, yalnız yaşayan erkekler...
Geçenlerde bir haber okudum. Haberde Türkiye'de yalnız yaşayan kadınların sayısının, yalnız erkek sayısını iki kat aşarak 781 bine ulaştığı yazıyordu. Yapılan araştırmalarda Amerika’daki kadınların yüzde 51’i yalnız yaşıyorken bizde de ciddi bir artış olduğu fark edilmiş.
Vallahi ne diyebiliriz ki. Bence kesinlikle çok daha akıllıca bir iş yalnız yaşamak. Özellikle de kadınlar için. Çünkü bizim bir ev sistemini götürebilmemiz için bir erkeğe ihtiyacımız yok. Her türlü işi kendimiz görebiliyoruz. Ya da halledebilecek kişileri artık tanıyoruz. Ufak çapta tamir işlerinden de anlamaya başladık. E daha ne! Zaten her zaman ortalıkta tanıdık tamirci, tanıdık tesisatçı, tanıdık elektrikçi falan vardır.
İlk günden beri, evliliğin erkek için bulunmuş bir kurum olduğuna inanırım. Yasal olarak seks meks gibi kısımları bırakıp işin sosyal tarafına bakarsan tek başına pek çok şeyi beceremeyen erkekler için evlilik müthiş bir paket. Yemekler yapılsın, eşyalar yıkansın, ortalık toplansın, çocuklara bakılsın üstüne bir de verilsin! Dilimi mazur görün. Çoğu insan için bu kıvamda artık…
Mükemmel…
Boşanan adamların kısa süre içinde tekrar evlenmesinin altında da bu yatıyor.
Duramıyorlar…
Oysa biz kadınlar öyle değiliz. Tanıdığım çoğu kadın, yaşı kaç olursa olsun ikinci kere evlenmedi. Ya bir de şu var: Soyadı değişiyor: hüviyet değişsin, pasaport değişsin, sigortalar, banka hesapları, kart isimleri değişsin… İnanır mısınız, hala yapmam gereken işlemler bitmiş değil, bir sene geçmiş olmasına rağmen boşanmamdan…
Önceliğimiz işlerimiz ve kendimiz oldu artık. Başkalarını memnun etme dergi sona erdi biz kadınların çünkü anladık ki adamları memnun edemiyoruz. Düğün daveti gibi. Ne kadar güzel ve özenli bir düğün olsa da her zaman bok atacak bir şey bulunuyor.
İnanır mısınız kendini çevirecek parayı kazanan kadın sayısı daha fazla olsaydı bu rakam çok daha fazla artardı. Çünkü parası olmadığı için yalnız yaşayamayacak pek çok kadın biliyorum. Bu yaştan sonra baba evine de dönülmez ki!
Ben derim ki herkesin kendi evi olsun. Sevgililer belli günlerde görüşsün. Haftanın 2 gecesini ayrı geçirsinler mesela. (Bana kalsa en az 3) Bazı geceler beraber kalsınlar ama bazı geceleri de ayrı geçirsinler. Millet ailesiyle, arkadaşlarıyla olsun. İki evin de ayrı keyfini çıkarsınlar. Ne o öyle burun buruna başlıyorsunuz ilişkiye, sonra cılkı çıkıyor 2 ayda…
Aslına bakarsanız eğer çocuk sahibiyseniz bu durum ister istemez bu formata bağlanabilir. Bu durumda çocuk bir avantaj. Onunla olmanız gereken günleri ayrı tutarak güzel bir denge sağlamak mümkün.
Evet bir kadının yalnız yaşaması için gereken sebepleri tekrar hatırlayalım:
- İstediğiniz zaman çıplak dolaşıp bağıra bağıra şarkı söylemek.
- Sabaha karşı yattığınız bütün Pazar gününü abur cubur yeyip hayallerinizi süsleyen film artistlerinin filmlerini seyrederek geçirmek.
- Çocuğunuzla istediğiniz an, “Yürü, kalk gidiyoruz,” deyip plan yapabilmek.
- Canım arkadaşlarınızı istediğiniz zaman eve toplamak, onlarla yayılmak, içmek.
- Yemek yapmamak, ortalığı toplamamak, ütü yapmamak ve bütün bunlar için yardımcı kadının geleceği günü bekleyebilmek.
- Ağlayabilmek… Böğüre böğüre… İçinizden geldiği anda hem de.
Doğrusunu isterseniz ben daha taze sayılırım. Bir sene oldu tekrar yalnız yaşamaya (oğlumla tabi) başlayalı. Yukarıdakilerin hepsi ve dahasını yapıyorum.
Bir gün gelir de sıkılır mıyım dersiniz? “Yok anam, 7 gün otursun yamacımın dibinde” der miyim dersiniz?
Bilirim: Demem… Yemezler…
YORUMLAR