Antagonist Yasası

Selam kardeşim,

Bugün beraberce harika bir gelişim sırrını keşfedeceğiz. Bu konu, beni hem kurgu yapan bir yazar olduğumdan hem de teorileri seven biri olduğum için çok heyecanlandırıyor ve aslında kolaylıkla anlıyorum. Anlıyorum derken, zihnimle anlıyorum. Uygulamada hala bir öğrenci, idrakte bir garip yolcuyum, hepimiz gibi. Bu yazımla umuyorum ki, senin için de konuyu kolay anlaşılabilecek hale getirebilirim canım kardeşim. Çünkü bu yasayı anlamak benim hayatımı ve hayata bakış açımı çok değiştirmişti. Malum bazen yıllarca olmayan bir şey bir anda olur ve biz aydınlanırız. İşte bu yasa da benim bu konudaki anlayışımı geliştiren, başıma gelen zorlukları yönetebilme esnekliği veren en değerli alet çantası enstrümanım. Benim başucu kitaplarımdan Tanrılar Okulu’nun en ama en önemli bölümü. Derinleşmek istersen kardeşim, kitapta bu bölümü bulup, defalarca ama defalarca oku derim. Benim yapmaya çalışacağım şey, kendi analizimi özet şekilde sunmak olacak.


Şimdi sıkı dur kardeşim! Önce Protagonist kimdir? Antagonist kimdir bir başlayayım. Buradaki düaliteyi sana iyice bir hissettireyim ve en sonunda birliğe giden o yolu, Yaradan’ın izniyle azıcık aydınlatabileyim.


Hikayelerde, senaryolarda özetle kurgu içeren yazın türünde Protagonist yani baş karakter ve de zıt karakteri niteleyen Antagonist diye iki kavram var. Genelde bu iki kahramanın çatışması ne kadar güçlüyse o kadar ilgi çeken eserler yaratılıyor. (Ben maalesef rekabet içeren bu bakış açısına mesafeliyim artık. Yeni Çağ’da başka türlü eserler gerek diye düşünüyorum ve romanımı okuyan okuyucuların da kolaylıkla fark edeceği üzere çok başka bir yaklaşımla tüm karakterlerimi bir noktada birleştiriyorum. Yaradan izin verirse şayet bundan sonraki eserlerde de yazar Nihan Uycan Özen olarak tarzımın bu olacağını öngörüyorum)


Tam da bu sebepten Antagonist yasasını o kadar iyi anlayabiliyorum ki… Bu sanki şeytanınla iş birliği yapmak gibi bir şey… Şeytan dediysem aslında bu dünyada seni ileri götürmek için öz kimliğinle savaş halindeki nefsinden yani egondan bahsediyorum. Evet evet antagonist bir başka bakış açısına göre egomuz ya da egomuzun seçimiyle oluşan her türlü kişi, durum, olay olabilir. Bin bir türlü zorluğu önümüze koyabilir. Tam bir savaş ortamı yaratmak isteyebilir. İçimizdeki ÖZ ne kadar güçlüyse ne kadar BİRLİK bilincine yakın ve de onu yaşamak için buradaysa işin sınav kısmı için tasarlanmış olan Antagonist de o denli güçlü olacaktır. Ama yenilmez değildir! Tamamen yok edilmeli midir, emin değilim. Nedenini anlatayım;


Ben egoyu yok etmeyi salık veren ruhsal gelişim öğretilerini de pek sevmem kardeşim. Bu sanki devin karşısına çıkmış, kahraman şövalye hikayesi şablonu gibi bir şeydir. Ve aslında masaldır. Bana göre doğru olan egonun ehlileştirilmesi, Antagonistle iş birliği yapabilme ihtimalidir.


Çünkü o oraya boşuna konulmadı. Her şeyi yaratan ilahi sistem, o kadar ama o kadar mükemmel ki üç boyutun fizik yasaları gereği düalite içinde bize öğrenme imkanları sunuyor. Eşiğinde bulunduğumuz Altın Çağ ise bugüne kadar zıtlıklarla öğrendiğimiz erdemleri aslında yumuşatarak NÖTR bir algı düzeyine çekmemiz gerektiğini söylüyor. Yani karanlık aydınlığın düşmanı gibi görünse de aslında en büyük müttefiki. Eğer karanlık her seferinde bizi aşağılara çekmeye çalışmasa her seferinde bu kadar ışığa doğru çekilemeyiz.


Bu dediklerimi ancak hem egosunu hem özünü yakından tanıyanlar yapabilir. Kendine dürüst olmayanların bu yolu yürümesine imkân yok. Çünkü ANTAGONİST her zaman bizi kandırmak için kapının arkasında bekliyor. Onun yalanları en tatlı yalanlar. Tüm zayıf yönleri, yaraları biliyor. Ona savaş açmak ne kadar mantıklı olabilir ki? Ama ya onu sevmek?


Düşmanını sevmek

Birçok dini öğretide, kişisel gelişim manifestosunda, Erich Fromm felsefesinde ve aslında her yerde duyarız bu sözü ama anlayamayız. Düşmanımızı nasıl sevebiliriz ki adı üstünde düşman o deriz…Peki düşman kimdir? Neden vardır? Tüm dünyanın huzur ve barış içinde olması nasıl mümkün?


Sorularımın derecesini arttırıyorum kardeşim, fark ediyorsun değil mi? Hatta şu an kafanda en çok nefret ettiğin kişiyi düşündün. Onu neden sevemediğini sorguladın. Onu sevmek nasıl mümkün olabilir dedin değil mi?


Bunların hepsi çok normal. Eğer dışarıda olup biten her şeyin kolektif bilincimizin yansıması olduğunu bilmiyorsan bunlar pek tabii anlaşılması -zihinle dahi- zor şeyler… Ama bir dene, benim için.


Ben diyorum ki sana, “Her bir insan evladı içindeki yıkıcı duyguları, kini, nefreti, kıskançlığı, öfke ve intikamı dönüştürmediği sürece dünya böyle bir yer olacak ve içimizdeki en büyük düşmanı asla yenemeyeceğiz”. Yani mikro antagonist ve makro antagonist hep içimizde.


Bu tespitlerim sana ümitsiz bir şekilde mi yansıyor peki? Eğer öyleyse çok üzülürüm, zira konuyu hiç anlatamamışım demektir. Bil ki kimse “taşıyabileceğinden daha fazla yükle sınanmaz”. Bizim yaşamdaki en büyük amaçlarımızdan biri bu. İnsan-ı Kamil’e giden yol, cenneti vaad eden söylem bu!


Antagonist’in de senin yenemeyeceğin bir güç asla değil! Evet nice yaşamları heba etti ve edecek. Ama sen kardeşim sen, bilginin kutsal kalkanıyla ödüllendirilmişken ondan nasıl korkabilirsin? Sırrı paylaştım seninle. Tasarımın gereği yenmenin mümkün olduğu yani ehlileştirerek kendine hizmet ettirebileceğin bir düşmanla karşılaşma sunuyor sana yaşam. Ancak yalanlara kanar ve doğru şekilde donatmazsan kendini, içsel disiplinini kaybedersen yenileceksin. Ve her ne zaman başlarsan başla mücadeleye hepsi kıymetli. Yeter ki ölmeden önce olsun!


Aşağıda sana da cesaret verir umudumla, Tanrılar Okulu’ndan birkaç alıntı paylaşıyorum kardeşim:

“Her şey en basitten en karmaşığa, bir insandan bütün bir uygarlığa kadar, gelişme yönündeki her organizma ‘görünüşte’ zıt bir güçle, kuvvet ve kapasite bakımından, kendi projesine eşdeğer bir düşman gücüyle karşılaşır.”


“Bir lider bilir ki, düşmanı ne denli korkunç görünürse görünsün, kavga daima adildir ve zorluklar sadece birer yanılsamadan ibarettir. Antagonistin maskesinin altında ve görünürdeki zalimliğinin gerisinde, sorumluluğun daima en yüksek düzeylerine erişme fırsatı vardır.”


“İmkânsız olan her zaman diğer bir imkân kapısını açar…”


“Antagonistin merhametsizliğinin altında gizlenen tek ve yegâne amaç, senin zaferindir. Antagonist senin Düş’ünü gerçekleştirmene yarayacak bütün yöntem ve araçlara sahiptir. O sana başarıya giden en kestirme yolu gösterir.”


Antagonist’ini iyi tanıman ve adil bir karşılaşmadan galip çıkman niyetimle sana onu sevebileceğini hatırlatıyor ve bu anlayışla iş birliğini denemeni tavsiye ediyorum kardeşim. İşte o zaman her yer cennet!


Tüm kalbimle

Kardeşin Nihan



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.