Sevgi’ye sığınalım
Canım kardeşim nasılsın görüşmeyeli?
Uzun zaman oldu, yazamadım. Yazmak isteyip de yazamadım. Ülkemizde, dünyamızda ne büyük değişiklikler oluyor, farkındasın sen de biliyorum. Kötü hissettiren olaylar, endişelere boğan gelişmeler, bilinmezlikler... Tüm olan bitene verilen tepkiler... Bu tepkilerin doğurduğu etkiler... O kadar yoğun ki şu sıra biricik Dünyamız’ın enerjisi, zaman zaman hepimizi yoruyor. Benim de hayatımda son dönemde değişiklikler oldu. Üzüldüm, yorgun ve bezgin hissettim bir süre. Böyle zamanlarda durup, olaylara dışarıdan bakabilmek büyük meziyet! Bunu yapamadığım zamanlar oldu benim de ama sonra geçti. Sonra biraz daha oldu ama biliyorum ki yine geçecek.
Haklısın her zaman kolay değil atlatmak, insanın canını bazı şeyler çok acıtıyor. Bu şekilde hissetmeye programlanmışız gibi. Çünkü üç boyutlu dünyanın dualite (ikilik) anlayışı sana olup biteni “iyi” ya da “kötü” diye etiketlemen gerektiğini söylüyor. Değil mi sevgili kardeşim? Orada birileri, başkalarının hataları dolayısıyla can verdiğinde, yapılan yolsuzlukları duyduğunda, bir küçük virüs tüm insanlığı dize getirdiğinde ya da cehaletin kör zindanlarında boğulurken başkaları sen de duramıyorsun. Sakin kalamıyorsun. Belki acı çekip ağlıyorsun saatlerce...Her şey hep daha kötüye gidecekmiş gibi hissediyorsun. Ama öyle değil! Hiçbir zaman da öyle olmadı. Çünkü Dünya gezegeninin tasarımı, deneyim alanı bu değil! Hele bugünlerde hiç değil! İnsanoğlunun “kutupsuzluk”, “nötr algılama düzeyi” ni deneyimleme zamanlarına giriş yaptık. Kolay değil eskiyi bırakıp hemen yeniye adapte olmak ama farketmekle başlıyor her şey. Farkedersek algımızı da değiştirebilir, kolaylıkla kabul ve teslimiyete geçebiliriz. Evren kontrol enerjisini bırakmamızı ve onunla birlikte akmamızı istiyor adeta.
Ne demek bunlar?
Beni zihninden değil, kalbinden dinlemeni istiyorum sevgili kardeşim! Kalbin ve ruhun anlatacaklarımı zaten biliyor. Tek yapman gereken hatırlamak, çünkü bu zamanları yaşayacağımızı bilerek geldik Dünya’ya. (Evet benim inancım ve hatırladıklarım... Kim neye inanmak istiyorsa onu seçebilir. Hepsine saygım, sevgim sonsuz. Çünkü çeşitlilik bu evrenin en büyük değerlerinden biri! Bana gelince, deneyimime dayanmayan hiçbir şeyi yazmıyorum biliyorsun. Ben hatırlarken yavaş yavaş, aynı yolda olanlarla birlikte yürümek istiyorum. BİZ varız, biliyorum.)
Bu köşeyi yazmaya başladığımdan beri yeni çağ, yeni insan kavramlarını yazıyorum ara ara...Akış hatırlatıyor, hissettiğim sorumluluk beni buna sevkediyor ve parmaklarım klavyenin üzerinde durmadan hareket ediyor, inan! İş ki, yazabilecek ruh hali oluşsun. Bir saniye düşünmüyorum yazacaklarımı, içimden akıyor. Bu hal öyle bir hal ki yazmasam çıldırır, anlatamasam eksik hissederim. O yüzden kalbinle dinle beni sevgili kardeşim!
Son yazıda (Boyutlar, algım ve ben) çok boyutlu varlıklar oluşumuza giriş yapmış, fiziksel katı bedenden daha fazlası olduğumuzu anlayalım istemiştim. Görünenin ötesi olduğunu, gerekli melekeler açığa çıkınca senin de farklı boyutları ve varoluş hallerini deneyimleyebileceğini bil istemiştim sevgili kardeşim. Üç boyutu algılayabilen zihnimiz, gerekli şartlar oluştuğunda diğer yüksek boyutlara doğru açılabilir demek istiyorum. “Ruhun yükselişi” denen kavram tam da burada devreye giriyor. Fizik bilimine göre her bir atomumuz belli bir frekansta titreşiyor bizim. Yani hepimizin bir frekans aralığı var. Titreşim seviyemizi yükselttiğimizde deneyimlerimiz de farklılaşıyor. (“Yeni çağ, yeni insan” adlı yazımdan okuyabilirsin. Titreşim alanını yükseltmeyle ilgili çalışmalar yapabilirsin.) Çok boyutlu varlığını algılamış her bir insan, beden-zihin-ruh üçgenini de anlamış demektir. Biz sadece bedenimiz değiliz, sadece zihnimiz ya da sadece ruhumuz da değiliz. Bu üç katmanlı yapıda, üç boyutlu bir dünya tasarımı içerisinde dualite (ikilik sistemi) ile dünya hayatını deneyimliyoruz. Karanlıklar olmasa aydınlık anlaşılamazdı. Kötüyü bilmesen iyinin kıymetini anlamazdın. Öğrenmemiz gerekiyordu insanlık olarak. O yüzden bu seviyede karşılaştırmalara dayalı bir insanlık medeniyeti yaşadı.
Fakat şimdi...
Biricik gezegenimiz dünyamız boyut değiştirirken, haliyle binlerce ruhsal savaşçı da yükselişte! Ödevini iyi yapanlar, kamil insan olma yolunda ilerleyenler yavaş yavaş farklı deneyimlere açılıyorlar. Belki de bunlara en radikal örnek, beden dışı deneyimler... Bedeni burada ama ruhu başka yerde dediğimiz cinsten...
Telaş yok kardeşim, yavaş yavaş sindire sindire anlatacağım. Ara ara yazılarımın konuları değişen insanlıkla birlikte paralel şekillenecek. Tek bir yazıda bulamayacaksın aradığını. Aradığın içinde, yola çıkman lazım kardeşim! Ruhun sonsuzluğunu anladığımızda her birimiz, korku ortadan kalkacak. Geçiş tamamlanacak.
Geçiş tamamlandığında iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, günah ya da sevap olmayacak. Bütünün hayrı, birlikte kaynağa dönüş gerçekleşecek. Ama her şey kendi döngüsünde...Kimi zaman on binlerce yıl gerekecek, kimi zaman bir anda gibi olacak, her şey o sonsuz AN’ın içine doğru çekilirken...
Zaman diye bir şeyin olmadığını, her şeyin ama gördüğün her şeyin bir illüzyon olduğunu anladığında kardeşim, sonsuz varoluş ve yaşamın kutsal zekası önünde saygıyla eğileceksin.
Bedenimizin sınırlılığının ve bir gün ölümle sonlanan bir dönüşüme gireceğinin bilincinde olan herkes zaman zaman korkulara kapılır. Oysaki ölümden önce ölümü deneyimleyenler bilirler ki, ölüm gerçekten bir son değil, kelimenin tam anlamıyla bir dönüşümdür. Ruhunu bugüne kadar hiç hissetmemişsen kardeşim, onunla iletişime hiç geçmemişsen anlatmaya çalıştıklarım anlamlı gelmeyebilir ama ne olur anlatmaya çalıştıklarıma kalbinde bir alan aç! Belki anlatılanlarda buluşuruz. Buluşamazsak öyle olması gerektiği içindir. Zamanı vardır her şeyin...Her birimiz için deneyimler, sınavlar ve tekamül basamakları çok farklıdır. Hiçbiri birbirine üstün değildir. Her şey mükemmeldir. Kaosun mükemmelliği hakimdir evrende.
Ruhun sonsuzluğunu anlatmaya çalışmak, deneyimi tanımlamayı gerektirdiğinden ve bu çok öznel bir durum olduğundan inan benim için de zor tüm bunları yazmak. Bil istiyorum sadece, ruhunun genişleyip büyüdüğünü hissedebilmek mümkün! Sonsuz bir yolda ışık hızıyla hareket edebilmek ve de geleceği hatırlamak...
Unutma, imkansız diye bir şey yoktur, mucizeler her zaman olabilir. Belki de çoğu yanı başında gerçekleşiyordur, görmüyorsundur. Ölümlerin yanında doğumlar olmaya devam ettiği sürece, iyiye, güzele, bütünün hayrına çalışan insanlık var olmaya devam ettiği sürece mucizeler hep oluyor bana göre. Aç gözlerini, güneşin doğuşu ya da batışı anında yaşadığın huşu haline odaklan. Her gün en az bir kere denk gelebileceğin bir büyük mucizeyi nasıl da görmezden geldiğini fark et! Bugün de her şeye rağmen onu görebildiğin için şükret kardeşim. Her şey olması gerektiği gibi oluyor. Korkuya değil, sevgiye sığın! Sevgi bu evrenin yaratıldığı ÖZ’dür. İçimizde sonsuz bir sevme potansiyeli var, unutma! Seni aşağıya çeken duygulardan ancak sevginin gücüne odaklanırsan kurtulabilir, etrafında yaratılmaya çalışılan korku enerjisinden de bu şekilde korunabilirsin. Korku çok düşük frekanslı bir duygudur, kontrolcü sistemin son kalıntılarındandır. Hayatında sevgiye yer açtıkça, bağımlılıklarından kurtuldukça git gide azalır. Korkuyu, endişeyi değil, SEVGİ’yi seç!
SEVGİ’de buluşalım,
BİZ’i seviyorum.
Kardeşin Nihan
YORUMLAR