40. yılıma ithafen

Merhaba sevgili kardeşim,


Bugün sana bir mektup yazmak istedim. Sanırım geleceğe hatıra bırakmak arzusundayım. Ben bu yazıyı bitirirken kısmetse dolu dolu kırk yıldır dünya gezegeninde yaşıyor olacağım. İnsan olmayı öğrenmekle geçen ömrümün bir güzel yeni dönümüne merhaba diyeceğim, tıpkı sana dediğim gibi...


4 Haziran 1980, bir Çarşamba günü açmışım dünyaya gözlerimi, daha üç aylıkken darbeyle tanışmışım. Bugüne gelene kadar da sevgili ülkem, güzel memleketim hep çalkantılı zamanlardan geçmiş, geçiyor, tıpkı dünya gibi... Hangi birini yazsam buraya bilemedim. Gerek de görmedim. Bana göre önemli olan, olan biten her şeyi büyük bir döngünün parçaları olarak görebilmek, yorumlayabilmek...


Bir bin yılın son çeyreğine doğan bir ruh olarak hep bildim, başka çağların kapısında olduğumu, hep hissettim dünyada var olan düzenin kökten değişmesi gerektiğini. Seyahatteyken evi özlemek gibi bir duyguydu benimkisi. Ne demek istediğimi biliyorum ki anlıyorsun. Evet emin ol kendinden!


Bu yazıyı inan herkes okumuyor, okumayacak... Ama okuyanlar, ne demek istediğimi bilenler ya da bilmeye hevesi olanlar olacak. Çünkü bu evrende her şey zamanı geldiğinde oluyor, öğrendik. Hiçbir ağaç zamanı gelmeden çiçek açmıyor, meyve vermiyor. Eğer sen de bu yazıyı okuyorsan sevgili kardeşim inan bana, ortak rüyayı hayatımızın bir yerinde muhakkak görmüşüzdür.


Ne mi o rüya? Nihan’ın Rüyası...

İnsanlık geleceğinin ortak rüyası?


Fütürist değilim, bilim kadını da! Evrensel zekaya hayran ve onunla akmaya gönülden bağlı bir ruhum. Bu büyük güç fısıldıyor uzunca bir süredir kulaklarıma, bahsetmiştim. Ne zaman yazarım bilmiyordum. Doğruyu söylemem gerekirse, daha zamanı var diyordu iç sesim...Ama öyle hızlı akıyor ki artık o görünmeyen nehir, bekleyemedim ben de.


Hiçbir şey tesadüf değil!


Sevgili sistem koçumuz Gül Yücel eşliğinde, geçtiğimiz hafta sonu bazı kardeşlerimle birarada çalıştık. “Benim ülkem” vizyonunda hayalimizdeki ülkeyi araştırdık içsel bilgeliğimizle. Benim durdurmakta zorlandığım zihnim, kalbimi de yanına alarak her daim galaksiler arası uçuşta olan ruhumla bir büyük hayale açıldı. Yine tutamadım kendimi. DU-RA-MA-DIM. Bugüne kadar çalıştığım tüm spritüel öğretiler, hocalar, koçlar, yol arkadaşlarım önce hep”DUR” deseler de... Evet yavaşladım kendimce ama yapılacak çok şey varken tam anlamıyla durmayı beceremiyorum henüz. Bu arada yazarken nasıl da güzel duyuyorum iç sabotajcılarımı ama olsun zamanla onlarla da barış imzalamayı öğrendim. Bir iç dengem var, çok şükür!


Hadi yine benden yansıyan bütüne bakalım, Nihan’ın zihni çıksın aradan!


BİZ ne istiyoruz?


Bir güzel ülke, sınırların olmadığı... Gitmesi kolay, o yeri bilenlere... Çeşitlilliğin kutsandığı bir büyük kalabalık, neşeyle karşılıyor her yeni geleni... Nefsini eğitmiş, tüm maskelerini çıkarıp kapı dışına asmayı beceren öz ruhları.... Buraya gelene kadar deniz eşlik ederken bizlere, dağlar saklıyor verimli ovalarla, coşkun pınarları. Dağları aşmış o özgür ruhlar dans ediyorlar etrafta. Havada sevginin, uyumun, yargısızlığın huzur enerjisi...Etrafta çocukların, kuşların sesleri duyuluyor ama bazı yerlerde de derin bir sessizlik. Sessizlik köşesi diyorlar.


Ben derinleştikçe buranın sadece bir ülke olmadığını, koskoca bir gezegen olduğunu keşfe çıkıyorum. Hala eskiyi andıran görüntüler var her şey tamamen yeni değil. Her şey yan yana, aynı anda gerçekleşiyor. Eski ile yeni; köylerle, estetik bir mimariyle şekillenmiş şehirler... İnsanlar yaşamları boyunca birden fazla hayat deneyimine girebiliyorlar. Bir orkestra şefi oluyorsun, bir traktör üstünde çiftçi...


Rüya işte, vizyon, düş ya da içsel bilgelik!


Portal gibi, sanal gerçeklik gibi... Neye ihtiyacı varsa o ruhun, deneyimlemek üzere bilinç seviyesi olarak önünde o hayat deneyimi yaratılıyor. Bu yeni dünyada aile hala çok önemli ama çocuklar kabileyle birarada büyüyorlar. Büyük aileler var ve aileden olmak için kan bağına ihtiyaç yok. Aşk çok değerli! Herkese ve her şeye karşı beslenen gerçek aşk. Yöneticiler yok, derin demokrasiyle kararlar alınıyor. İnsanlar doğuştan çok değerli ve her insanın kendi bilgelik alanı olduğu kabulüyle hareket ediliyor. İnsan bilinci hayata karşı üst düzey sorumluluk duyuyor. Tüm insan canlılar ve hayvan canlılar kardeşler. Bitkiler, hayvanlar, insanlar ortak bir iletişim dili kullanabiliyorlar. Bolluğun hüküm sürdüğü bir güzel dünya...


Bütün bunların yanında distopik her türlü gelecek alternatifi de mevcut ve deneyim isteğine göre o portaller aktive oluyor. Kişi, kendi anlayışını geliştirmek için nerede yaşaması gerektiğine kendi karar verebiliyor.Yani cenneti de cehennemi de yaşamak bizim elimizde!


İşte benim YENİ DÜNYAM!


Daha neler neler gördüm de şimdilik bu kadarını paylaşabiliyorum, mazur görün. Nasıl olsa bir gün zamanı gelir ve belki bazıları bizim de görebileceğimiz kadar erken gerçekleşir. Kim bilir?


Yazmasaydım ucundan köşesinden rüyamın ne olduğunu sanırım geleceğe hatıra bırakamayacaktım.


Canım kardeşim,

Öyle bir niyetle paylaşıyorum ki bu rüyamı, al istediğin kadarını sen düşle, geliştir, yolumu yolun yap, birlikte yürüyelim.


İyi ki varım bu gezegende, iyi ki varsın ruhdaşım, kardeşim.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.