Sonbahar Ekinoksu: Işığın çekilişi
Terazi burcu ufukta batmakta olan Güneşin sembolünü taşır. Bu yüzden Güneş'in Terazi burcuna ilerlemesiyle birlikte ışığın ve ısının yavaş yavaş bizden uzaklaşmaya başladığını hissederiz.
Yaşamın aşamalarına ayna tutan mevsimler, gündönümleri ve ekinokslar bize kendimizi gösterir. Işık ve karanlık kavramlarının dünyayı değiştirmesi evreni algılayış biçimimizi de biçimlendirir. Işık yaşamdır ve yeryüzündeki her canlı ondan beslenir ama nasibimiz dünyanın döngüsüne göre değişir. Mevsimler birbirini tetikleyen ve tamamlayan bir şarkının nakaratları gibi sürüp gider.
Sonbaharın Eşiği
Sonbaharda Toprak Ana en görkemli eserlerinden birini ortaya çıkarır. Ağaçların görünmez bir ateşle tutuşmuş yaprakları yollarımızı süsler. Yazın sıcağından sonra ilk ürpermeler başlar ama battaniyelerimizi çıkarmaya direniriz. Pencereleri kapatmayı erteleriz. Kuşlar sıcak iklimlere doğru göç eder. Doğa dinginleşir ve insan içe döner. Esen rüzgârda aranan ve özlenen bir şeyler vardır. Sonbahar habersizce kapıyı çalar ve içeri girer.
Dönüşümün Kapısı
Ekinoks gerçekte eşitliğin değil dönüşümün eşiğidir. Mevsimin artık değişmekte olduğunun ve bizim de buna uyum sağlamamız gerektiğinin habercisidir. Baharda günler uzamaya başlar ve yaşam filizlenir. Sonbaharda geceler uzar ve doğa içine çekilir.
Eski kültürler gökyüzündeki 4 geçiş kapısını "tanrıların takvimi" gibi görmüş ve bunları dünyadaki dönüşümlere işaret kabul etmiştir. Astrolojide de ekinoksların/gündönümlerinin etkisi güçlüdür. Koç kapısı yılın açılışıdır. Terazi kapısı yılın ikinci yarısının eşiğidir. İkisinde de yeni bir şey başlar ama yönleri farklıdır.
Yılda iki kez dünya terazisini kurar. Güneş gökyüzünde öyle bir noktaya gelir ki gece ve gündüz eşitlenir. Gölgeler ortalanır ve zaman sanki bir anlığına askıya alınır. Antik uygarlıklar bu anı taşlara ve tapınaklara işlemişlerdir çünkü ekinoks yalnızca astronomik bir olay değil görünmeyen kapıların açılışı, bilinmeyen eşiklerden geçiştir.
Benlik ve Yansıma
Koç kapısında insan dünyaya "ben varım" diyerek çıkar. Terazi kapısında ise aynı cümle artık tek başına yetmez. Çünkü diğerinin varlığı olmadan kim olduğunu bilmek mümkün değildir. Ekinoks günlerinde kendi yüzümüzü başkasının yüzünde daha net görürüz.
Mitler bu eşiği iniş ve dönüş hikâyeleriyle anlatır. Persephone'nin yeraltına inişi, İnanna'nın katmanlarını bırakışı, Osiris'in parçalanışı. Işığın azalmaya başladığı bu günlerde insan kendi gölgesine adım atar. Ruh terazisi harekete geçer, gölgeler büyür ve dönüşüm başlar.
Ruhun ve Bedenin Terazisi
Psikolojinin diliyle söylersek bilinç ve bilinçdışı o gün eşitlenir. Rüyalar yoğunlaşır ve bastırılmış olan görünür hale gelir. Hermesçi metinlerde ekinoks Güneş'in Terazisi olarak geçer. Orada yalnızca ışık ve karanlık değil, ruh da tartılır. Hangi taraf ağır basarsa önümüzdeki ayların hikâyesi o yönde yazılır.
Ekinoks sadece insanın iç dengesine dokunmaz, bedenin saatini de etkiler. Kuşların göçe başlaması, bitkilerin tohumlarını bırakması, hayvanların hormon döngülerinin değişmesi hep bu zamanlara denk gelir. İnsan bedeni de aynı ritme girer. Gün ışığı kısalmaya başladığında melatonin ve serotonin dengesi değişir, uyku ve ruh hali dalgalanır.
Gölgeyle Temas
Ekinoks insanı kendi yoluna çağırır. Günün ışığı azalırken gölgeler uzar ve insan kendi gölgesine bakmaya cesaret eder. O anda kaçtığı şeylerle yüzleşir.
Kralların Tartısı
Ekinoks bireyi olduğu kadar toplumları da tartar. Mundane astrolojide bu dereceler tetiklendiğinde savaşlar ve barışlar ortaya çıkar. Anayasalar değişir ve tahtlar el değiştirir. Roma'da sonbahar ekinoksunda "krallar tartılır" denirdi.
Hangi Taraf?
Ekinoks yalnızca geceyle gündüzün eşitlendiği bir çizgi değildir. O an bir aynadır. Gökyüzü, doğa ve insan ruhu aynı yüzeyde görünür. Işık ve gölge, bilinç ve bilinçdışı, birey ve toplum birbirine karışır. Bu aynanın önünde insan kendi terazisine bakar ve sessizce sorar. Hangi taraf ağır basıyor?
Cesaret ve umutla...
YORUMLAR