Venüs cazibenizi artıracak ama onu silah gibi kullanmayın
“İç bade, sev güzel var ise aklı şuurun, dünya var imiş, yok imiş ne umurun.”
Yaşamla sarhoş olup, içinin güzelliğini kelimelere yansıtan Hayyam’ın dizelerini okuyup da dudağının kenarından hafifçe gülümsemeyen var mıdır? Haz almak şöyle dursun, haz veren şeyler hakkında konuşmak bile insanı neşelendirir.
Astrolojideki anlamıyla, Venüs de neşeli bir gezegendir. Venüs’ün doğum haritasında yerleştiği ev ve burç, zevk anlayışımız, neleri değerli bulduğumuz ve bizi mutlu eden şeyler hakkında bilgiler verir. Erkek haritasındaki Venüs’ün yerleşimi hoşlandığı kadın tipini tarif ederken, kadınlar ise daha çok haritalarındaki Venüs’ün özelliklerini dışarıya yansıtırlar. Venüs karşımızdakini etkilemek için üstlendiğimiz rol, bazen de kuşandığımız silahtır. Nasıl, neyi, kimi sevdiğimizin yanıtı Venüs’te saklıdır. Örneğin; Venüs’ü Koç burcunda yer alan biri, hem saçlarının güzelliğine önem verir hem de saçlarının okşanmasından keyif alabilir. Venüs’ü Balık’ta olan kişinin ise ayakları hem güzel olur hem de ayakkabı seçerken zevklidir. Venüs İkizler güzel söz sevgisidir, dolayısıyla bu kişiler edebiyatı, bilhassa şiiri de severler. Venüs Oğlak birleşimi ise, başarıdan haz almak ve bir şeyleri başararak özsaygı inşa etmektir. Venüs’ü Oğlak’ta yer alan bir erkek çalışan ve kendi ayakları üzerinde durmayı başaran olgun kadınları çekici bulurken, Venüs’ü Başak’ta olan erkek ise kadında sadeliği sever.
Acısıyla tatlısıyla çeşitlilik gösterse de, hiçbir haz kendi içinde kötücül değildir, zira haz “yaptığımız şeyden gelmez, yaptığımız şeye akar”. Venüs bu anlamda arzumuza bir form verdiğimiz, estetik değerler yüklediğimiz aşamadır.
Venüs yani arzu olmadan, herhangi bir şeyi cazip bulmamız da zordur. Yönetici gezegenlerinden mütevellit, arzu ve şehvet ilişkisine ise en çok Boğa ve Akrep burçları arasında rastlanır. Bu birbirine zıt iki burç arasında genelde büyülü bir aşk oluşur. Fakat Akrep tarafından bu birlikteliğe kontrol, tutku, kıskançlık ya da obsesyon nedeniyle çok geçmeden “güç” olgusu eklenecektir, tıpkı “Grinin elli tonu” kurgusunda olduğu gibi. Söz konusu kurgu güç savaşı, şehvet ve aşk üzerine kurulu bir ilişkiyi konu alır. Buradaki Akrep arketipiyle özdeştirdiğim erkek, deneyimsiz bulduğu bir kadınla, cinsel olarak sınırları zorladığı bir ilişki kurar. Sonrasında ise kontrolünün elinde olduğunu sandığı kadına aşık olur. Boğa arketipi ile tarif edebileceğimiz kadın ise, bütün mücadelesine rağmen aslında kontrol edilmeye ve manipülasyona ne kadar ihtiyaç duyduğunu fark edecektir. Cinsel unsurlar bir yana, kurguda aslında derinliği olan bir psikolojik analizle karşılaşırız. Boğa burcundan, psikalanizmin kurucusu olan ve çalışmalarında cinselliğe ağırlık vererek yaşamsal ve ölümcül içgüdülere odaklanan Freud’un haritasında Venüs Plüton kavuşum açısı bulunduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
20 - 24 Mayıs tarihleri arasında Venüs-Plüton karşıtlığı
Arzularımız doğrultusunda istediğimiz şeyi ya da kişiyi elde etmeye odaklanabileceğimiz, cazibemizi büyük bir yanılgıyla, bir silah gibi kullanabileceğimiz günler içerisindeyiz. Konu aşk olduğunda ise duygularımız sevgi ve nefret arasında gidip gelebilir. Geçmişten bugüne taşıdığımız yaralar sızlamaya başlar ve bizi inciten şeyler gözümüze çok daha kırıcı görünür. Öyle bir an gelebilir ki, acı içinde dinlediğiniz şarkılardan zevk aldığınızı fark edersiniz. Acıyla zevkin iç içe geçtiği, kıskançlığın ve ihanetin başa bela olabileceği bu evrede, insanın terapist yerine koyarak sığındığı kişiye aşık olası gelir! Eğer bugünlerde kalıcı bir ilişkinin hayaliyle birine yakınlaşıyorsanız, beklentilerinizle karşınızdaki kişi örtüşmeyebilir.
“İnsan sevdiği kadar nefret edermiş” diye düşünüyorsanız, yandıysanız yakmanın, sizde iz bırakanda yara açmanın hırsına düştüyseniz, hayatınızı farkında bile olmadan fazlasıyla dramatize ediyor olabilirsiniz. Plüton etkisi Venüs’ün gölgesini ortaya çıkarır. Gölgede kalan bir aşığı, saklı olan güçlü duyguları, şehvetin kuralsızlığını… Fakat karşınızdakine nefret, takıntı ve haset gibi duygularla bağlanırsanız, hazların en güzeline yani ruhsal doyuma ulaşamazsınız.
Tıpkı Halil Cibran’ın ifade ettiği gibi:
Haz, aslında bir özgürlük şarkısıdır...
Bu şarkıyı tüm kalbinizle söyleyin,
Ama şarkıda kalbinizi yitirmeden...
Cesaret ve umutla...
YORUMLAR