Niyazi Gül neden ilk ayakta yattı?

Son üç gündür servisteki arkadaşlarla vizyona dörtnala giren Niyazi Gül’ün gişede neden ilk ayakta yattığını konuşuyoruz. Ata Demirer’in sinematografisindeki ilk üç gün için 200 bin kişiyle en kötü izleyici rakamına imza atan film, performansıyla beni de hayal kırıklığına uğrattı doğrusu! Dün Cengiz Semercioğlu, Demirer’in önceki filmlerinin hep sömestr, bayram, yılbaşı tatili aralıkları planlanarak vizyona girdiğini, Niyazi Gül’ün ise nispeten havaların ısındığı mayıs ayında seyirci karşısına çıkınca gişesinin düşük kaldığını yazıp eklemiş: “Niyazi Gül’ün gişesini değerlendirirken bu detayı da atlamamak gerekiyor.”

Kış – yaz satılan bilet sayısı

Cengiz’in tespiti ilk bakışta doğru gibi görünüyor ancak kusura bakmasın küçük bir itirazım var! Havaların soğuk olduğu kış aylarıyla kemiklerimizin ısınmaya başladığı mayıs başında ülkemizde satılan sinema bileti sayısı onun tespitiyle ilgili bir parça kafa karıştırıyor. Şöyle ki; sezonun en iddialı filmlerinden, dünyada 1 milyar dolara yakın hasılat yapan ‘Hobbit: The Battle of Five Armies’in ülkemizde vizyona girdiği 19-25 Aralık 2014 haftasında sinemalarımızda satılan toplam bilet sayısı 1 milyon 409 bin 541! Niyazi Gül’den bir hafta önce yılın ilk büyük gişe canavarı ‘Avengers: Age of Ultron’un sinemalara geldiği 1-8 Mayıs 2015 tarihinde satılan bilet sayısı ise 1 milyon 199 bin 261...

Ata'ya haksızlık etmiş oluruz

Rakamlardan da anlaşılacağı gibi sinema seyircisi ‘havayı koklayan’ değil ‘iyi film kovalayan adam!’ Eğer sinemada iyi bir film varsa termometrenin 5 dereceyi ya da 25 dereceyi gösteriyor olması fark etmiyor, bastırıyor parayı gidip filmini izliyor. Diğer taraftan “Ata’nın önceki filmleri hep sömestr, bayram, yılbaşı tatili aralıkları planlanarak vizyona girdi...” dersek “Tabii öbür filmleri uygun zamanda vizyona girince çok izlendi. İlk kez böyle bir tarihte sinemalara gelince gişede çuvalladı, bombası patladı” gibi bir sonuç ortaya çıkar ki bu en çok da Ata Demirer’e ayıp olur.

Bu yıl olmazsa seneye olur

Ata’nın filmlerinin Yeşilçam’da yılda üretilen ve aralarında tonla çerçöpün bulunduğu 150 film arasında pırlanta gibi parladığını belirtmem gerek... Bazen olur böyle, siz dörtnala koşacak sanırsınız filminiz gişede tırıs gider... Örneğin Matrix serisiyle hasılat rekorları kıran Wachowski Biraderler’in ‘vizyon tarihi hesaplanarak’ gösterime giren ‘Jupiter Yükseliyor’u gişede yere çakıldı! Öncelikle filmini mayıs ayında vizyona sokarak bu konuda öncü olan Ata Demirer’i kutluyorum. Ata, seyirci sayılarına takılıp pes edecek biri değildir diye umuyorum. Gelecek yıl aynı tarihte yeni filmini vizyona sokacağını ve bu kez süper bir başlangıç yapıp ‘beyaz bayrak ayna’ yapacağına inancım tam!

Sinemanın mevsimi olmaz!

YEŞİLÇAM’DA film üreten yapımcıların ‘büyük’ filmlerini baharda ve yazın vizyona sokmaması da ayrı bir garabet! Bu ülke insanı 60’larda 70’lerde yazlık sinemaları doldurmuş, hava 3-5 derece sıcak diye şimdi mi salonlardan kaçacak... Yaz aylarında yurdun dört bir yanını beton ağlarla ören AVM’lerin kapılarına kilit mi vuruluyor?

Dışarısı cayır cayır yanarken püfür püfür esen klimalı sinema salonlarına eli yüzü düzgün film getirdiniz de izlemedi mi bu insanlar?

Yılda üretilen 150 filmi havaların soğuk olduğu 16-18 haftaya sıkıştırmak kadar saçma bir şey olamaz. Yaz-kış demeden her mevsim dev bütçeli filmleri vizyona sokan elin oğlu bizden daha mı aptal affedersiniz. Bir ara bizde “Dondurma yazın yenir” diye buzul çağına ait bir kafa vardı!

Çok şükür o kafa dondu. Artık kışın da dondurma yiyoruz. Darısı “Bizim halkımız kışın film izliyor” diye düşünen ‘fantastik-bilimkurgu’ yapımcı kafasının başına.

O muhteşem ‘Düşler Tarlası’ filminde mısır tarlasının Ray Kinsella’ya fısıldadığı gibi, “Siz iyi filmler yapın insanlar gelecektir...