Yeni hikaye
Yılın son günü E. ile, ben diyeyim pastane sen de kafe gibi bir yerde oturup kahve içtik, yılı gözden geçirdik, kahkaha attık, hıçkırıncaya kadar kahkaha attık. Yılın sonu günü herkes kuaförde maşa mı düz mü, yok topuz, yok kırık fön derken ben işten dönüşte H.’ye uğradım. Yine her zamanki gibi kahve içtim, kahve telveleri birikti içimde, telveler şekillere dönüştü, üç vakte kadar bana bir yol gözüktü fallarda. Angelina Jolie’yim ya içerken taşırmışımdır dedim güldüler, yok yok bak dediler.
Bugünlerde üzerimde bir rehavet, bir sessizlik. Fon müziğim Pachelbel. Penguenler peşimde. Bugün ocağın üçü. Geldi gelecek, ay ayol derken ayın üçü oldu hatta bana göre yarısı. Yılın son günü pastaneden bozma kafede kahve içerken E. dönüşüm kaçınılmaz diyor, neye dönüştük hamam böceğine mi diye soruyorum, kahve içerken güldürme diye kızıyor.
Dönüşüm kaçınılmaz, her şey dönüşüyor. İyiye ya da kötüye. Kahraman bir yolculuğa çıkıyor, bu yolculukta başına bir şeyler geliyor ve sonunda bir dönüşümle olay bitiyor. Alın size tipik bir film senaryosu, bir roman hikayesi. Hepsi ama hepsi dönüşüyor. Bazen iyiye bazen kötüye.
Zamanın insanın üzerinde tuhaf bir etkisi var, dönüşmene yardım ediyor. Mesela Gregor bir sabah bir kalkıyor aa hamam böceği, sonra bir diğeri bir sabah uyanıyor burnu yok. Oluyor böyle şeyler, işte bunlar hep dönüşüm. Mesela Darth Vader özünde iyi bir delikanlıyken karanlık taraf ağır basıyor, kimyasal yanıklarla daha da dönüşerek hayatının geri kalanını hır hır nefes alarak geçiriyor. Tabi bir de ondan bundan nefret ederek, bak bu da dönüşüm.
Kahramanın yolculuğu sonsuz bitmek bilmiyor. Önümüzde yollar çatallaşıyor, bahçelere giriyoruz, ormanlara dalıyoruz, sulara dalıyoruz, denizlerde yüzüyoruz, boğulacak gibi oluyoruz, rüzgarlar, fırtınalar, karlar, yağmurlar, her şeyle dönüşüyoruz ama hikayemiz hep aynı yerden başlıyor. Bir başka deyişle “ aslında bütün hikayeler tek bir hikayeden ortaya çıkıyor” kahramanlar değişiyor, yüzler değişiyor, mekanlar değişiyor, arketiplerimiz hep aynı hiç değişmiyor.
2013’de bir hikaye yazdım. Şimdi hikayemin karakterlerini değiştiriyorum. Konuşan bir kedi ve bir köpeğin bir soru üzerine çıktıkları yolculuğu anlatıyorum bu sefer. Köpek aşkı merak ediyor, aşk ne diye soruyor, kedi köpeği peşine takarak ona denizleri, bahçeleri, güneşi, bulutları, tarlaları, dağları göstererek, hikayeler anlatarak sorusuna en güzel cevabı vermeye çalışıyor. Benim hikayelerimde kediler, kuşlar, filler, tarla fareleri, köpekler, balıklar konuşuyor, uçan atlar etrafta koşturuyor. Bulutlar pembe ve filler uçabiliyor.
Dedim ya üzerimde bir üzerinize afiyetlik, bir rehavet, bir çayımı içeyim de ayağımı altıma alayım hali. Yeni hikayeme odaklandım, düşünüp duruyorum boyuna. İçimdeki ses güzel şeyler olacak bu yıl diyor, Pachelbel’in penguenleri George Michael’in faith’inde dans ediyor. George deri montu, yırtık jeani ile bana inan diyor, kendine inan oo dostum hayat sana bu sene çok laylay olacak, içimdeki ses George’u onaylıyor, sokakta kimseye çaktırmadan dans ederek gidiyorum.
Bu aralar böyle işte, yazıların da sonunu getiremiyorum.
Belki haftaya getiririm, belki şehre bir film gelir belli mi olur.
YORUMLAR