Aralık sonu ocak başı

Merhaba dünyalı ben dostum. Merhaba ahali, merhaba okuyucu. Bu sıcaktan sıyırmış, klimadan hassas ve narin bünyesi afallatan yazar İdil. Sıcaklarla başım dertte. Biliyorsunuz. Klimalarla hepten dertte. Sevmiyorum. Sevmedim, sevemedim klima seni ben. Çalıştırsan ayrı dert çalıştırmasan ayrı dert. He bu arada evimde klima filan yok ama böyle mağazalarda dükkanlarda iş yerlerinde var ya işte o beni çok fena yanaklarımdan öpüyor. Hani böyle küçükken misafirliğe teyzeler gelir, sıkıştırır, yanağını psikopatça sıkıp tükürüklü öper ya onun gibi. Ay şimdi o teyzeler aklıma geldi de hayattan soğudum yemin ederim. Bir de o teyzeler böyle tuhaf parfüm kokarlar, ben diyeyim parfüm sen de kolonya, kolonyağı.



Ey okuyucu! Nasılsınız inşallah? Beni soracak olursanız ki sorun yani yazarınız konuşuyor - Kaptan pilotunuz konuşuyor, şu an Madagaskar üzerindeyiz gibi olmadı mı- iyi diyeyim iyi olayım. Klimalar filan beni bozuyor bir de bünyeye PMS denen tek dişi kalmış canavar eklenince oh hayat çok güzel, İstanbul çok güzel yine gelecek ben.



PMS dediğin tek dişi kalmış canavar arkadaş. Ateşle yaklaşmayınız ibaresi gibi dikkat PMS var yazısı asmak istiyorum boynuma. Mümkünse kimse benle konuşmasın, soru sormasın, ben susayım gözlerim konuşsun. Mesela ben bunu denedim, gözlerimle konuşmayı. Acayip eğlenceli öneririm. Hayır için iki kırpış evet için tek kırpış, diğerleri için gözleri kısma ya da bön bön bakma, arada da gözleri devirme. Çok sevdim arada deneyeceğim.



Şimdi ben geçen haftaki yazımda da bir saçmaladım filan ya, diyebilirsiniz ki bu yazara bir haller olmuş. Yok yok merak etmeyin, normal halime döndüm. Sıcaklar, saçma sapan rüyalar filan tamamdır, oldum ben. Sıcaklar mevsim normallerinin üzerine çıktıkça benim rüyalardaki saçmalama oranı artar. Mesela geçen hafta sanırsam haftanın saçmalığından da olacak - bilinçaltı sen ne pis şeysin arkadaşım ya, utan kendinden- bir rüyalar sorma gitsin okuyucum. Shaun of the Dead'i bilir misiniz bilemem, bilmiyorsanız da izleyin gülün, onun gibi etrafı zombiler basmıştı bir rüyamda. En yakın arkadaşım zombi olmuş, naber diyorum dişlerini gösteriyor. Hayır bu neyin bilinçaltı, ne oldu o hafta da zombiden yakın arkadaş edindim, ne tür bir manyağım, bana neler oluyor? Kafamda Serdar'ım Ortaç'ım da dediği gibi deli sorular. Evet o şarkıyı dinlemiş bulundum, belki de ondan oldu bilemiyorum.



Belki de geçen hafta hayatımda ilk kez ocak başına gittiğimden böyle rüyalar gördüm. Hayır çünkü birkaç gün sonra da dinozorlar fare olmuş, fareler de dinozor olmuştu rüyamda! Bu uyurken üst açıklığı olamaz yani. Varsa aranızda bir analist yorum yapsın pampalar.



Neyse ne diyordum ocak başı. Sevgili okuyucu yaşım 31, hayatımda ilk kez ocak başına gittim. Aralık sonu ocak başı gibi resmen. Gene bir organizasyonda görev aldıktan sonra iş arkadaşlarımla -ki aslında biz değil organizatör istedi- ocak başına gittik. Bir ortam sorma gitsin, kasap bir yandan abla gel etleri seç diyor, ortada kocaman bir mangal, tabak tabak dinozor pirzolası geliyor, ben ufo gören masum köylü gibi bakıyorum, benim Allah'ım, ötekinin Ulumanitu'su, berikinin Lord'u sana geliyorum tutmayın beni. Önümdeki mangalda cozur cozur etler pişiyor benim yüzümde ben nerdeyim, burası neresi, siz kimsiniz bakışı. Böyle bir ürkek ceylanla Küçük Emrah bakışı arası bir şey.



Gerçekten çok değişik bir deneyimdi okuyucum. Bir yaşıma daha bastım yani. O değil de şimdi ocak başının benim için enteresan bir deneyim olduğunu yazdım ya, düşündüm de bir an Allah'ım ne kadar saçma ve banal biriyim ben ya. Sanırsın Kraliçe Elizabeth'in kuzeni! Neyse nerde benim hunim?


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.