Yes depresyon, no antidepresan!
Bazen hayat bir darbe vurur. Fena savruluruz.
Sevdiklerimizin kaybı belki, iş kaybı belki, belki gönül kaybı... Belki de kişisel problemler başa çıkamadığımız biçimde harap etmeye başlar bizi...
Her şey etkili olabilir üstümüzde; genlerimiz, hormonlarımız, çocukluk anılarımız, hepsi ama hepsi düşünce sistemimizi ve duygu durumumuzu etkileyebilir.
Ve ah, şu diğer insanlar... Bize karşı düşüncesiz, can sıkıcı ve acımasız davranışları!
Kimimiz bir çıkmaz sokakta bulur kendini, kimimiz bir labirentte döner durur, kimimiz bir bataklığa girer de çırpınamaz bile...
Tahmin edileceği üzere bu durumun tıptaki adı depresyondur ve öyle bir şarkıyla geçiştirilemeyecek kadar da ağır bir hal alabilir.
Uzmanlar depresyonun, beyin kimyasındaki bir dengesizlikten kaynaklandığını belirtir. Yıllar yılı bu dengesizliği düzeltmek için de tek yolun kimyasal müdahale olduğu söylenmiştir!
Diğer bir deyişle “Depresyonun dermanı ilaçlar yani antidepresanlardır” denmiştir.
Mesela Amerika’da antidepresanlar, medya tarafından popüler hale getirilen yaygın bir inanca göre en etkili yöntemdir!
Peki, gerçekten öyle mi?
Aslında yapılan pek çok çalışma şunu söylüyor: Antidepresanlar depresyonun en etkili tedavi yöntemi değildir!
Çünkü antidepresan kullanan birçok hastada depresyon kendini tekrar etmiş. Daha vahimi, bazı vakalarda hem kendilerine hem başkalarına şiddet eğilimini artırmış.
Bir antidepresanın prospektüsünü okumak bile yeter aslında! Yan etkileri zannedildiğinden daha fazla:
Ağız kuruluğu, aşırı terleme, üşüme, titreme, güneş ışığına karşı hassasiyet, kilo kaybı, ishal ve mide bozukluğu, bulantı, kusma, hazımsızlık, yutma güçlüğü, boğaz iltihabı, diş sıkma, tat alma duygusunda değişiklik, karaciğer fonksiyonunda anormallik, sarılık vakaları, serim hastalığı, damar iltihabı, damar genişlemesi, göz bebeklerinin genişlemesi, baş ağrısı, çarpıntı, uyku sorunları ya da olağandışı rüyalar, sersemlik, tansiyon düşüklüğü, iştah kaybı, yorgunluk, anormal mutluluk hissi, kontrol edilemeyen hareketler, hareket zorluğu, vücudun dengesini sağlayamaması, havale, huzursuzluk, olmayan şeyleri görme-hissetme veya duyma, tipik olmayan saldırgan davranışlar, zihin karışıklığı, endişe, sinirlilik, konsantre olamama ya da doğru düşünememe, panik ataklar, intihar veya kendine zarar verme düşünceleri, idrar yapmada güçlük ya da çok sık idrar yapma, cinsel performansın kötü olması, erkek cinsel organının zamansız sertleşmesi, memelerden süt gelmesi, boğaz ağrısı, nefes kesilmesi, akciğerlerle ilgili sorunlar, saç dökülmesi, esneme, bulanık görme, açıklanamayan morluklar ya da kanama, sıcak basması, eklem veya kas ağrısı, kanda sodyum düzeylerinin düşük olması...
Kısacası depresyondan kurtulmak isterken, değil fiziksel rahatsızlıklar, dünyamızdan bile olabiliriz!
Diyebilirsiniz ki, “Reçeteye antidepresanı yazan psikiyatrist bunu bilmiyor mu?”
“Alışmış kursak bulamacını ister” diye bir söz vardır, bence sorunun yanıtını tam olarak veriyor.
Biz antidepresanların depresyon tedavisinde en etkili yöntem olmadığını kanıtlayan çalışmalara dönecek olursak...
Bu çalışmalar göstermiştir ki, yeni psikoterapi yöntemleri özellikle bilişsel terapi pek çok hastada daha etkili. Depresyondan kurtulmanın ardından, psikoterapi ile tedavi gören hastalar büyük oranda depresyona tekrar girmiyor! Yalnızca antidepresanlarla tedavi edilen hastalara göre de, tekrarlama ihtimali belirgin oranda daha az!
Yine bu konuda araştırmalar yapan Nevada Üniversitesi’nden Dr. Antonuccio ve meslekdaşları psikoterapinin depresyon için uygulanacak ilk yöntem olması gerektiği sonucuna varmış. Ayrıca demişler ki; “Bilişsel terapi, depresyon için en etkili psikoterapilerden biridir.”
Peki nedir bu bilişsel terapi?
Olaylar hakkında düşünme şeklimizi, hatta temel değer ve inançlarımızı bile antidepresan kullanmadan değiştirebiliriz. Bunu yaptığımızda duygu durumumuzda, görünüşümüzde ve üretkenliğimizde derin ve sürekli değişimler yaşayabiliriz. İşte bilişsel terapi kısaca bu demek.
Bilişsel terapinin basit ama duygu durumunu düzenleyici yöntemleri var. Üstelik bu yöntemleri, hayatta karşılaşacağımız küçük sıkıntılardan büyük duygusal çöküntülere kadar tüm kriz durumlarında uygulayabiliriz.
Çünkü bilişsel terapi der ki; tüm duygular bilişlerle (olaylara bakış, algı, zihinsel tutumlar veya inaçlar) ya da düşüncelerle yaratılır. Kısacası düşünmekte olduğumuz şeyler, nasıl hissettiğimizi belirler.
Mesela şu anda bunları okurken fena halde sıkılanlar olabilir çünkü akıllarından bunların zırvalık olduğu düşüncesi geçiyordur.
Missing converter: Ama eğer konuyla ilgili merakı depreşen varsa, hele ki depresyonda olduğunu düşünen varsa, bugün hthayat’ta başlayan yazı dizisine #haber#1013775#buraya tıklayarak# göz gezdirebilir.
Depresyon ve bilişsel terapi yöntemlerinin anlatıldığı bu yazı dizisi, ‘iyi hissetmek’ için bir adım olabilir.
Son olarak; Dostoyevski der ki: En büyük mutluluk, mutsuzluğun kaynağını bilmektir.
İyi haftalar herkese...
YORUMLAR