Çocuğumdan öğrendim
Geçtiğimiz yıl evi karıncalar bastı. Hem de Ladin’in odasını! Ladin korktu, ben de otomatik hareketlerle gidip karınca yemi aldım. Yemi açtım karıncaların önüne tam koyacağım, Ladin sordu: “anne bu ne işe yarıyor?” Tatlı tatlı anlatmaya başladım. “Şimdi kızım bunun içinde aslında zehir var. Ama karıncalar bunu yemek sanacak ve alıp yuvalarına götürecekler. Böylece sadece buradakiler değil kolonideki bütün karıncalar ölecek”
Tabii yüksek sesle dediklerimi duymaya başlayınca, duyduklarım pek hoşuma gitmedi. Gene de yemi koyacaktım ki; Ladin sordu, “anne sence bu yaptığımız doğru mu?” Ben de içtenlikle cevap verdim. “Bilmiyorum kızım doğru olmayabilir. İstemiyorsan yapmayalım” Yapmayalım, istemiyorum” dedi. Biz de karıncaları zehirlemedik. Ertesi gün Ladin’in odasından sesler duydum. Kapıdan kafamı uzatayım ki ne göreyim; Ladin küçük ekmek kırıntıları almış karıncaların yoluna diziyor. Bir yandan da onlarla konuşuyor: “Alın bakalım tatlılarım, bunları yuvanıza götürün. Aferin size. Bunu da, bir tane daha...”
İtiraf edeyim ki senelerdir karınca zehirlerim. Marketten alıp evin bir köşesine koyduğum o kutucuğun ne yaptığını hiç düşünmemiş, karıncalardan kurtulmanın daha şefkatli bir yolunu arama hiç aklıma gelmemişti. Üstelik bir yetişkin beni bu huyumdan vazgeçiremezdi. Birisi elini beline koyup “aaa Esra ne yapıyorsun, hayvanları niye öldürüyorsun, bırak yaşasınlar” falan dese kesinlikle bu sonuç doğmazdı. Çünkü biliyoruz ki bir yetişkin bunu bir kimlikten, bir değerden doğru söyler, içinde yargılama imaları olur, hayvan sever olma/gözükme isteği, kendini iyi hissetme çabası, güç alışverişi olur ve ben de bütün bunları okuyup hissedip fark ederken arkasında saf ve sevgi dolu gerçeği göremezdim. Ama Ladin’de bunların hiçbiri yoktu. Kurduğum her cümlede suratı yere doğru ağırlaşıp düştü, kalbine gerecek bir endişe ve şüphe oturdu. Ve büyük bir içtenlikle sordu; “bu yaptığımız doğru mu?” Annesi bir şey yapmak üzereydi ve bu yapacağı şey hiç doğru gelmiyordu. Üzüntü uyandırıyordu. Ne kimliği vardı ne de öğrenilmiş değerleri...
Şimdi Ladin evde bir karınca görmeye görsün, sevinç çığlıkları yükseliyor. Anne koş koş geldiler! Hemen ekmek kırıntıları hazırlanıyor. Karıncalar o kırıntıları yuvalarına götürüp çocuklarını besliyorlar, anne karıncalar, baba karıncalar şunlar bunlar, artık bir araba hikaye yazılıyor.
Herkesin kedi köpeği varsa bizim de karıncalarımız var. Başlarını sevemiyoruz ama bazen avucumuza tırmanmalarına izin verebiliyoruz. Bazen iş çığırından çıkarsa yarım limon bırakıyorum yere, gidiyorlar. Meğer karıncalar limonu sevmezmiş. Öldürmeye gerek yokmuş. Limon koysam yetermiş. İşte ben bunu 40 yaşında kızım sayesinde öğrendim. Çok sayıda karıncanın hayatını kurtaran Ladin’e karıncalar adına, benim şefkatsiz ezberimi bozduğu için de kendi adıma buradan teşekkür ediyorum.
Galiba biz bu çocukları ezberimizi bozsunlar diye doğurduk. Bana öyle geliyor. Bu yaptığımız doğru mu? Bu niye böyle anne? Ama neden? Yapmasak olmaz mı?
Bütün bu sorularla ezberimizi bozuyorlar ve biz de onlara bazen sinir oluyoruz. Çünkü bu soruların cevabını çoğu zaman bilmiyoruz. “Bu yaptığımız doğru mu?” diye sorduğunda “bilmiyorum” diyebilmeye kalbimizi açmamız gerekiyor.
Mesela yıllar önce Ladin bana "sutyen ne işi yarıyor?" diye sormuştu ve cevap verememiştim. Sonunda “hiçbir işe yaramıyor” diyebilmiştim. Çünkü gerçekten de sutyen hiçbir işe yaramıyor. Dünya üzerinde kızımdan başka bana “sutyen ne işe yarıyor?” sorusunu soracak birini tanımıyorum. Ama biri bana çıkıp sorsa; “çocuklar ne işe yarıyor?” diye ezber bozma işine yarıyor derdim.
İyi ki doğdun tatlım, iyi ki ezberimi bozdun.
YORUMLAR