Sizin de bir kabileniz var mı?
Çekirdek aile gözümüzün önünde çatırdıyor. Boşanma oranları tarihin en yüksek düzeyinde. Özellikle batı ülkelerinde evlenmemeyi seçen insanların sayısı da tavan yapmış durumda. Çekirdek aile tabir-i caiz ise bizi sırtından attı arkadaşlar.
Değişmeyen tek şey değişim. Bu süper klişe laf aynı süperlikte de doğru. Geniş aileyi nasıl geride bıraktıysak, zannediyorum çekirdek aileyi de zamanla geride bırakacağız. Biz de böyle iki arada bir derede bir nesil olarak bu değişimin çalkantısı içinde çırpınıyoruz. Bir yandan çok yüceltilen ve kemiklerimize kadar işleyen bir “aile” kavramı var. “Aile her şeyin önünde gelir”, “hayat aile ile güzel...” Dört bir yandan gelen çekirdek aile propagandasına rağmen bu atın üzerinde kalamayan bir nesil olduk. Haliyle fena halde bocalıyor, acı çekiyor durumdayız.
Ve değişen her yapıya yaklaşıldığı gibi buna da muhafazakar bir tutumla yaklaşılıyor. Değişim bir hastalık, bir sorun gibi görülüyor. Boşanma oranlarının artması sorun olarak ele alınıyor. Adeta topluma onun kökünü kurutacak bir virüs girmiş de çare aranıyor. Sonuçta “aile toplumun temel taşı” filan...
Şimdi bir sürü itiraz gelecektir. Aman efendim boşanma oranları arttı da ne oldu, batıda depresyon başta olmak üzere ruhsal sorunlar da arttı gibi durumu yine hastalıklandıran itirazlar... Anlatmaya çalıştığım şudur; olmakta olan bir öncekinden iyi ya da kötü değildir. Sadece olmakta olan olmaktadır. Konuyu “ah ah nerede o eski bayramlar” ekseninde tartışanın anlamı yoktur. O eski bayramlar artık yoklar... Ama kutlama da insani etkileşim de bakidir. Başka ve belki de sizin bizim anlayamadığım şekillerde.
Peki ne olacak? Ailenin yerini yalnızlık mı alıyor? Aile gidince dayanışma, insani etkileşim, sevgi alışverişi ortadan kalkıyor mu? Elbette hayır. Bunların ortadan kalktığı gün, insanın varlık olarak ortadan kalktığı gün olur. Eğer saygınız hürmetiniz ailenin özüne, yani dayanışma, insani etkileşim, sevgi alışverişineyse, müsterih olabilirsiniz. İnsan denen canlı bu ihtiyaçlarını farklı formlarda her zaman gidermenin yolunu bulacaktır.
Artık bir çok alanda popüler olarak kabilelere benzer yapılar konuşulmaya başlandı. Yaşamın içinde özellikle kadınlar arasında bu kabileleşme çok yaygın. Belki sizin de bir kabileniz var... Benim iki kadın kabilem var. Çocuklarımızı birlikte büyüttüğümüz, dayanıştığımız, sevgi alıp verdiğimiz, farklı rollerle kabileyi ayakta tuttuğumuz yapılar bunlar. Kadın kabilelerinin temelleri bana göre yakınlık, samimiyet ve dayanışma üzerine kurulu. Bu kadınlar benim içimi dışımı bilir. Bu kadınlarla çatışabilirim. İlişkinin temeli sağlamdır. Bu ilişkiler samimiyete dayanır. Kadınlar özellikle bekar annelere dönüştükçe birbirlerine saha sıkı sıkıya bağlanıp dayanışmaya başladılar. Bekar anne olmanın zorluklarına merhem olarak kadın kabileleri doğru.
Kabile olma kavramı, almakta olduğum Organic Intelligence (Organik Zeka) eğitiminin de temellerinden birini oluşturuyor. İnsanların yaşamda kalmak için kullandıkları bir kaç strateji var. Bunlardan en eskisi en ilkeli donma. Kaçma ve savaşmayı insanlar daha sonra öğrenmişler. En yenisinin ise sosyal ilişki olduğu söyleniyor. Sosyal etkileşim içindeyken sinir sistemini donma tepkisini fizyolojik olarak veremiyor. Yani sosyal etkileşim içinde kalmak bizi ruhsal olarak büyük zorluklardan koruyor.
Çekirdek ailelerin yerini yalnızlığın aldığını düşünmüyorum. Aksine çekirdek aile belki de çok yalnızdı. Belki de çok dayanaksızdı. Belki de iki yetişkinin üstüne çok fazla yük vardı. Bir macera filmi hep beraber izleyip görelim, bakalım yaşam çocuklarımızın önüne nasıl sosyal yapılar ilişkiler serecek?
YORUMLAR