Bir annenin kızına nasihatleri
Geçtiğimiz hafta son zamanlarda içimde coşup köpüren akıl verme isteğini yazmıştım. İlgili yazıyı burada bulabilirsiniz. Akıl genelde verilmiyor, kafa duvara vura vura kazanılıyor ama benim de kızımı hayatta geldiğim noktadan vereceğim bazı akıllar, miraslar, hazineler var. Burada sıralayacağım ama inşallah hayatın içinde de yaşarken bu hazineleri aktarabiliyorumdur, kendi edindiğim miktarı ve çapında. Aslıda bunlar ne yalan söyleyeyim, kızıma olduğu kadar kendime de nasihatlerim. İçine düşüp çıktığım haller.....
Acele etme: Telaş! Ne hissettiğimi fark etmeye başladığım günlerden bu yana en sık kendimi içinde bulduğum duygu bu. Kim bilir kaç on yıl göğsümde hiç fark etmeden taşımışım. Telaş içinde koşturup durmuşum. Ne yalan söyleyeyim, hayatımda belki de ilk kez hiç telaş içinde olmamı gerektirmeyecek bir yerdeyim. Ama telaş gerektirmeyen bu yerde bile bazen telaş içindeyim. Bazen kendimi meditasyona oturmak için telaş ederken buluyor kahkahalarla gülüyorum. Çok şükür artık içimdeki telaşı hissetmeyi biliyorum.
Az tüket ki çok kazanmak zorunda kalma : Hiç bir zaman para peşinde bir insan olmadım. Ama ne yalan söyleyeyim, tüketmeyi severim. Tüketmek öyle bir sarmal ki tıpkı baklava yiyen şeker hastası gibi yapıyor insanı. Yedikçe acıkırsın. Acıktıkça doymaya çalışırsın. Daha çok baklava için zamanından, bedeninden, aklından olmayacak işlere daha çok, daha çok verirsin. Kendini zorunda sanırsın. Halbuki çoka ihtiyaç duymayanlar çabuk doyarlar. Zamanları, bedenlerini, akılları kendilerine kalır. Az tüketmek, sahip olabileceğin en büyük özgürlüktür.
Bir işe kalbini kaptır: Bir şeye aşık ol ve o şeyi yap! Kimse yaşamın ne ile ilgili olduğunu bilmiyor. Hiçbir önemi de yok. Yeterince derinleşirsen, hemen her şey ilginç hale gelir. Canın istediği kadar çok en sevdiğin konular üzerinde çalış. Ne olmak istediğini değil, ne yapmak istediğini düşün. Geri kalan şeylerle ilgili de minimum bir uyum göster ki toplum seni bir şeyler yapmaktan tamamen alı koymasın. (Richard Feynman)
Derinden sev: Bu konuda çok fazla konuşulamaz. Bir reçete verilemez. Ama sen de anlayacaksın, bileceksin. Derinden sev. Taaa derinden ve korkusuzca.
Sınır koymayı bil: Ki o sınırlar içinde özgürce kırılgan olabilesin. İnsan birçok açıdan kırılgan bir varlık. En çok da sevme ve sevilme ihtiyacı bizi kırılgan yapıyor. Bir çok bilge insan, kırılgan olunmadan tam anlamıyla sevmenin mümkün olmadığını söylüyor. Benim 40 yıllık insan olma tecrübem de böyle. Ama kırılgan olmaya dair öğrendiğimiz yeni şeylerden biri de sınır koyabilme kapasitesi. Ne kadar ironik ki kendi sınırlarını iyi berlirleyebilen insanlar, daha kolaylıkla kırılganlıklarını yaşayabiliyorlar. (Daha fazla bilgi için Brene Brown’ın araştırmasına başvurabilirsiniz.)
Acını görmezden gelme: Acını görmezden gelmek için saçma sapan şeylerle kendini oyalama. Ama acına da kapılıp gitme. Kendi hikayeni bütün kalbinle bil, bilmek için çalış, sonra hikayeni bırak gitsin.
Dostlarını iyi seç: Etrafını ruhsal akrabalarınla doldur. Yoldaşlarını ara bul. Bulduklarınla yolların değişebilir, kendi yolunda devam et yenileri daha da yakın akrabaların yoluna çıkacaktır merak etme.
Galaksileri ve Yıldızları unutma: Sık sık insanın ve binanın az olduğu yerlere git. Gökyüzünün güzelliği, sonsuzluğu oralarda belli olur. Başını her fırsatta ama en çok oralarda gökyüzüne kaldır. Kaldır ki galaksimizde 100 milyar yıldız, evrende 100 milyar galaksi olduğunu unutmayasın. Sırf bunu unutmamanın yaşamına katacaklarının değerini bilesin.
Korkularını bütün kalbinle bil: Ve bilmek için uğraş. Korkma diyemem, mümkün mü onu bile bilemem. Ama korkunla hareket etme, korkunun gösterdiği yöne gitme diyebilirim, içten gelen bir bilgiyle. Kulağına kendi zihnin fısıldadığı korkuları duy. Kulağına insanların korku fısıldadığını duy. Kulağına korku fısıldayan insanlardan uzak dur.
İstediğin şeyi ara: İnsanın ait olmadığı yerde kalması, bir süre kaybolmuş bir şekilde dolaşıp durmasından daha kötüdür. Kişinin istediği şeyleri araması asla bir hata değildir. Asla! (Kurtlarla Koşan Kadınlar)
"Kurtlarla Koşan Kadınlar"ı oku: Fazla söze gerek yok. Bu kitabı her 10 yılda bir kere okuman gerekiyor. Her 10 yılda bir, sana başka şeyler söyleyecek.
Emek ver, titizlen, gözünün içine bak: Sevdiğin adam olabilir, dostların olabilir, işin olabilir, hobin olabilir, kendi kalbin olabilir.... Emek vermeden hiç bir şey olmuyor. Sulanan, güneş gören, verimli topraklar verilen her şey büyüyüp yeşeriyor. Büyüyüp yeşermesini, artmasını çoğalmasını, çiçek açmasını istediğin her şeye çok iyi bak. Emek ver, alın teri dök, gözünün içine bak.
Meditasyon ve yoga yap: Yukarıda saydığım nasihatları gerçekleştirmeye niyet edersen eğer, en büyük yardımcın bunlar olacaktır. Bu nasihatları yaşamak için gereken destek, yol, yordam bana göre budur. Ama sen belki başka yollar yordamlar bulursun. Benim görevim sana bildiğim kadarını söylemek. Ama adı her ne olursa olsun. Bedenindeki duyumlara seni yakınlaştıran
Somatik zekanı uyandıran her hangi bir çalışmayı hayatına sokmanı öneririm. Bunun ne kadar önemli olduğunu sana şöyle anlatayım kızım, şişeden bir cin çıksaydı ve sana verecek tek bir nasihatım olduğunu söyleseydi. Hakkımı bundan yana kullanırdım! Çünkü zaten diğer nasihatları ve belki çok daha fazlasını zaten kendinin bulacağını bilirdim.
YORUMLAR