Dünyanın en hüzünlü oğlan çocuğu
Hemen hepsi şefaftı. İçlerinden sarı, yeşil, kırmızı hareler geçiyordu. Sokakta dört bir yana dağılmışlardı, kimisi kaldırımdan yuvarlanıp caddeye varmıştı. Ne küçüklerdi. Bir çocuğun çelimsiz parmakları bir vuruşta dağıtabilsin diye. Yuvarlacık. Her biri tam küçük avucunun içi kadar. Birini avucunun içine koysa elini hemencecik kapasa orada olduğunu kimse görmezdi. En az on tanesi bir cebine, on tanesi öbür cebine sığardı. Tepeleme doldursa belki daha da fazlası. Az da olsa içlerinde renkli olanlar da vardı. Yeşil, mavi, sarı... Hah ! Tam orada kaldırımın kıyısında iki tane de kırmızı.
Belki yüz tane vardı, belki bin. Belki sadece çocuk olduğu için ona öyle geliyordu. Sokağın ortasında dört bir yana dağılmışlardı. Her araba geçtiğinde, caddeye yuvarlanmış olanları sıyırıp geçiyordu. Caddenin üstünde de en az on, on beş tane vardı. Biri de kırmızı. Bu beyaz araba olmasa, peşindeki gri... Biri birazdan nasılsa üstünden geçecekti.
Kaldırımda yürüyenler, etrafa dağılmış bilyeleri görünce sağlarına sollarına baktılar. Kimisi baştan savma, şöyle bir baktı geçti. Kimisi üşenmedi arkasına bile döndü. Dağılmış bilyelerin sahibi olan küçük erkek çocuğunu aradılar. Aceleye getirenler bulamadı. İş edinip bakınanlar, sonunda bir inilti duydu. Ne sağdan ne soldan, yukarından geliyordu. Kafalalarını kaldırdıklarında orada duruyordu. Birinci kattaki balkonun boyası gelmiş demirlerinin yanına, duvarın dibine çökmüştü. Dizlerini kendine doğru çekmiş tortop olmuş; aktıkça sümüğünü çeke çeke, utana utana, doya doya ağlıyordu. Aceleye getirmeyip yukarı bakanlar, o gün onu gördüler: Dünyanı en hüzünlü oğlan çocuğunu.
Çoğu aldırmadı geçti gitti. Kimisi birbirine “Bak bu çocuğunmuş” dedi. Yaşlı bir kadın durdu. Kafasını kaldırıp, “Ağlama oğlum ! Ne ağlıyorsun ayıp, koca adam olmuşsun” dedi. Çocuk, daha da utana utana ağladı. Kadın, “Kim attı bu bilyeleri sokağa, anan mı attı?” diye sordu. Çocuk, başını salladı. Kadın, “Oh iyi olmuş, koca adam bilye oynar mı!” diye çıkıştı. Çocuk o kadar utandı ki yüzünü iyice kucağına gömdü. Keşke ağlamayaydı. Herkes durdu durdu baktı. Dünyanın en hüzünlü oğlan çocuğuna. Teşhire çıkarılmış gibi. Yine de bilyelerini bırakıp içeri giremedi. İşkenceye razı geldi. Önce sokaktan geçen birkaç çocuk, başlarına üşüşüp bilyeleri ceplerine doldurdular. Sonra siyah bir araba iki tanesinin üzerinden geçti. Üstelik biri kırmızı renkteydi.
YORUMLAR