Çocukların hevesini kırma sanatı

Dört yaşındaki kızım Ladin, baleye gittiği yerde gördü, çok heves etti. Biz de bir piyano dersi denemesi yaptık.


Öğretmen, çocuğu piyanonun başına "Bakalım yapabilecek misin?" diyerek oturttu. Oturduğu andan itibaren talimatlar vermeye başladı: “Öyle değil böyle. Hayır elini öyle yapma. Oraya değil buraya bas. Göster bakalım hangisi. Parmağının ucuyla basmazsan olmaz."


Sonra da "Ay annesi bu yapamıyor, bu daha bebek" diyerek denemeye son verdi. Ladin’in gözleri doldu, dudakları sarktı. Ben öğretmene omuz atmak suretiyle gidip Ladin'in yanına oturdum; “Sen çal istediğin gibi, ben şarkı söyleyeceğim” dedim. Ladin, boynunu büküp, "Çalmak istemiyorum" dedi. Halbuki beş dakika önce piyanonun başına oturduğunda elleri hevesle üzerinde geziniyor, gözleri parlıyor, çıkan seslerin tadını çıkarıyordu.


Israr edince çalmaya başladı, ben de detone sesimle şarkı söyledim. Öğretmen hâlâ arkamızda dikilmiş sesleniyordu: "Parmağının ucuyla basarsan daha iyi ses çıkar Ladin."



Sonunda dayanamadım ve öğretmene dönüp: "Biliyor musunuz çocuklar çok enteresan yaratıklar, bir çocuğu bir piyano ile yeterince uzun süre haşır neşir ederseniz, parmağının ucuyla bastığında sesin daha güçlü çıktığını kendisi keşfedebilir" dedim.


Öğretmen de “Ama olmaz yanlış öğrenirse düzeltmek sonra çok zor olur” dedi. “Çok afedersiniz piyanodan nefret ederse onu düzeltmek ne kadar kolay olur?” diye sormak yerine teşekkür edip çıktım.


Benzer bir durumu bir önceki okulunda resim konusunda yaşadık. Ladin’in ilk gittiği yuva Reggio sistemini uygulayan bir yuva olduğu için Ladin resim yapmaya bayılır. Resim yaparken dikkat süresi çok uzundur ve gerçekten zevk aldığını çeşitli malzemeleri özgürce gönlüne göre ve ustalıkla kullandığını görebilirsiniz.


Okul değiştirdiğimizde yeni okulda sınırlı boyama denen uygulama ile ilk kez karşılaştı kızım. Hani şu şekillerin içinin boyandığı boyama kitapları. Böylece kendi çizdiği güneşin güneş, kendi çizdiği kedinin kedi olmadığı hissine kapıldı. Üstüne öğretmeler de güneş böyle olur diye malum şekli çiziverince, “ben resim yapamıyorum”, “benim yaptıklarım bu şekillere benzemiyor” diye düşünmeye başladı.


Çok zevk aldığı ve kendini rahatça ifade ettiği bir alan kendini kötü ve yetersiz hissettiği bir alana dönüverdi. Zaten hemen hepimiz için de böyle değil midir? “Ben çöp adam bile çizemem" deriz. Bu yaygın ve yanlış anlayışın temelinde çocuklara resim konusunda nasıl yaklaşılacağının bilinmemesi yatar. Birisi bize bir çöp adam çizmiş ve adam böyle çizilir demiştir. Bizim küçük ellerimiz o adamı çizemeyince “Ben yapamam” hissinin ilk tohumları ekilmişti.


Resim, müzik çocukların dillerinden sadece ikisi ve birileri o dilleri onların elinden daha üç dört yaşında çalıyor. Duyguları düşünceleri bu diller ellerinden alındıkça içlerinde hapis kalıyor, dışarı çıkacak kanallar bulamıyor. Tıpkı bizim gibi. İnsanlar çok sofistike yaratıklar, konuştuğumuz dil dışında ifade kanallarına ihtiyacı var, bu kanallarla doğuyoruz ama peki sonra ne oluyor? Okullarda çocuklarınıza yapılanları izleyin, kendi dillerinizin de küçük bir çocukken nasıl elinizden alındığını göreceksiniz.


burada



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Öğretmene omuz ata ata ilerleyeceğiniz bir yol yok. Zira eğitim öğretmenle savaş hali değildir. Eğitim bir bilim dalıdır.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.