Mutsuz olma hakkı

Bırakın size anlatılan mutluluk masallarını. Herkesin hayatta bir miktar mutsuz olmaya ihtiyacı var. Bazılarınınsa daha fazla. İşte ben onlardanım. Mutsuz olmak için bir sebebe ihtiyacım yok. Çok küçük yaşlarda keşfettiğim bir şey bu. Tıpkı bir yetenek gibi. Her yetenek gibi mutsuzluk da geliştirilebilir.


Keşfettiğim günden beri yeteneğimi geliştiriyorum. Ya da her şeyi yeteneğimi geliştirme konusunda araç olarak kullanıyorum diyelim. Yine de ara sıra mutlu olmaktan alıkoyamıyorum kendimi. E o kadar da olsun artık.


Yeteneğimi kıskanan çok insan oldu. İsim vermem gerekirse, bütün insanlık diyebilirim. Sırf baltalamak adına, bana durmadan mutlu olma çağrısı yaptılar. Dünyaya geliş sebebimizmiş mutlu olmak. Bir bakıma mutlu olmaya zorunluymuşuz. Yoksa hayat yaşamaya değmezmiş.


İtiraf edeyim, başlarda onlara hak vermedim değil. Koca bir hayatı, içinde her şeyin birbiriyle ilişki kurabileceği sonsuz bir kombinasyondan bahsediyorum, tek bir ideal uğruna yaşama fikri bana çok romantik geldi. Neden geldiğimi bilmediğim bu hayatta hiç değilse varolmaya değecek bir şey vardı. Neyse ki buradaki garipliğin çabuk farkına vardım.


Bir şeyin oluş sebebinin, kendisinin varoluşundan sonra ortaya çıkması saçma değil miydi? Yani hayata geldiğimiz için mi mutlu olmak zorundaydık, mutlu olmaya zorunlu olduğumuz için mi hayata gelmiştik? Birileri doğru cevabın ikincisi olduğunu söylüyordu.


Bana mutlu olmam için öylesine baskı yaptılar ki, kimseye kendi bakış açımı anlatamadım. Hatta bir ara kendimi kusurlu olmakla suçladım. Koskoca insanlık bir araya gelip bana böylesine bir baskı yapıyorsa, bir bildikleri vardı demek ki. Daha da ötesi, bu kadar büyük bir topluluk bir araya geldiyse, benim dışımda herkes mutlu demekti bu.


Ama öyle olmadığını anlamakta gecikmedim. Nasıl mı? Bütün o mutlular, mutsuz bir insan görünce kaçıyorlardı. Hadi açıkça, beni görünce kaçıyorlardı, diyeyim. Çünkü mutsuzluğu anlatmam onları tedirgin ediyordu. Susmayı da denedim. Sonuçta yalnız başına mutsuz olmaktansa, birinin yanında mutsuz olmayı yeğlerim. Ama mutsuzluk sadece dille ifade edilen bir şey değil ki.


Sonra bir gün fark ettim ki, kaçtıkları ben değilim. Kendilerinden kaçıyorlardı. Aslında mutlu değildiler. Sadece mutlu olmaları gerektiğine inanıyorlardı ve ben onların inancını sarsıyordum. Bir inanç düşünün ki, savunduğu şeyin aksini iddia eden tek bir düşünceyle bile yerle bir olsun.


Ha bunu fark edince çok mu mutlu oldum, tabii ki hayır. Başkalarının mutsuzluğuyla mutlu olacak bir insan değilim ben. Ama mutsuzlukla mutlu olmak? İşte bu denemeye değer! Böyle düşününce mutlu olmak için ne kadar çok sebep var, öyle değil mi?


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.