Validebağ viran olmasın

Hafize Ana, Melih Kibar’ın o unutulmaz müziği eşliğinde, elinde zili, merdivenlerden koşarak iniyor ve yeni ders yılı başlıyor. Dersimiz: Validebağ Korusu...


Şimdi bambaşka bir yere gidiyorum. Üçüncü boğaz köprüsü yapılacak dendiğinde ben de birçokları gibi bunun bir çılgınlık olduğunu düşünmüştüm. İstanbul’un son ormanları da trafiğe çare olamayan diğer iki köprünün bir benzerine, aynı bahaneyle kurban verilecekti. Hiçbir protesto, bilimsel hiçbir açıklama hükümeti kararından döndüremedi ve çalışmalar başladı.


O günlerden aklımda kalan iki şey var: İlki, milletin ….a koyacağız diyen müteahhidin şantiyesinde meydana gelen ve bismillah, üç işçinin hayatının kaybettiği kaza...


İkincisi de bir gece yarısı Boğaz, akıntı, deniz demeden can havliyle suya atlayan ve Anadolu Yakası’ndan yüzerek Avrupa Yakası’na geçmeye çalışan domuz sürüsü.


Gözü dönmüşlerin rant hırsının insan ve hayvan hayatına apaçık kastettiğine iki örnek. Bir de ağaçların hayatına nasıl kastedilmiş, ona bakalım.


Üçüncü köprü deyince, üçüncü havaalanını es geçmek olmaz. Birbiriyle entegre olması için planlanan bu iki rant projesi sona erdiğinde, yaklaşık 3 milyon ağaç katledilmiş olacak. Tam 3 milyon ağaç.


“İstanbul’un ciğerleri”ni sadece bir benzetmeden ibaret sananlara İstanbul’daki ağaçsızlık ve betonlaşma yüzünden değişen iklim koşullarını hatırlatalım.


Şimdi de Validebağ Korusu. İnsan, hayvan, bitki ayırt etmeksizin önüne gelenin hayatına kastedenlerin yeni gözdesi... Yine her zaman olduğu gibi bahaneleri hazır: Cami yapacaklar... Olmadı, park da olur. Hele Koru’nun içine bir girsinler de, sonra karar verilir nasıl olsa!


Validebağ Korusu tam üç yüz yıllık ve birinci dereceden sit alanı. Anadolu Yakası’ndaki ikinci en büyük yeşil alan. Kuzey-Güney yönünde göç eden kuşların en önemli konaklama adresi. İçinde, ağaçlar ve hayvanlar dışında bir tarihi barındırıyor. Adile Sultan Kasrı, Abdülaziz Av Köşkü ve Çamlı Köşk orada. Bunları niye sıralıyorum? Bu işe kalkışanların hukuk tanımazlıkları ve doğaya bakışları dışında, tarihe de nasıl baktıklarını göstermek için.


Ve başa dönüyorum.

Hafize Ana’nın yeni ders yılı zilini çaldığı,

İnek Şaban’ın kızlar için arkadaşlarını sattığı,

Badi Ekrem’in olimpiyatları anlattığı,

Ferit’in çatı katında çocuğunu sakladığı,

Güdük Hayri’nin İnek Şaban’la dalga geçtiği,

Hayta İsmail’in askere gittiği,

Domdom Ali’nin hoşafına maç yaptığı,

Tulum Hayri’nin bilek güreşinde herkesi yendiği,


Ve hepsinden önemlisi, Mahmut Hoca’nın müteahhitlik yapan ve gözünü rant bürümüş eski öğrencisine insanlık dersi verdiği film, yani Hababam Sınıfı, Validebağ Korusu içindeki Adile Sultan Kasrı’nda çekildi. Sırf bunun için bile direnmeye değmez mi?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • misafir güdük necmi olacaktı
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.