Gece hayatı memelileri
Bir süredir planlıyorsunuz aslında. Belki birkaç haftadır. Kız kıza toplanıp dışarı çıkılacak. Ama halletmeniz gereken ufak pürüzler var. Kiminiz evli ve kocasını ikna etmesi gerekecek. Kiminiz bir süredir âşıksınız ve gözünüz sevgilinizden başka bir şey görmüyor. Kiminizse, daha ilk günden beri bu buluşmanın gerçekleşmesini bekliyor. Belki de hepinizin ihtiyacı var böyle bir geceye. Öyle ya; ilişkiniz ya da evliliğiniz gibi, duygularınız da sıradanlaşmaya başlamış. Kendinizi güzel bulmuyorsunuz artık. Ya da erkekleri eskisi gibi etkileyemediğinizi düşünüyorsunuz. İçinizde bir yerlerin kıpırdanmaya ihtiyacı var. Sadece sohbet etmek isteyenleriniz de olabilir. Eski eğlenceli günler, gündelik sıkıntılar falan…
Kısacası hepiniz için tatmin edici bir gece olacak. Evli olanlar için gerçekten ufak bir pürüz. Çünkü o konu, zamanında edilen kavgalarla, verilen tavizler ve yapılan anlaşmalarla bir karara bağlanmış. “Tabii hayatım” diyor evli koca. “Haftaya bizim çocuklarla çıkacaktım ben de!” Bu işler böyle. Tıpkı uluslararası ilişkilerdeki gibi, ilişkiler de, karşılıklılık esasına dayanır. Sen yaptıysan, ben de yapacağım! Sevgili olanlar içinse zordur. Çünkü onlar, aslında birlikte olmak istemektedirler. Öte yandan, erkek, için için öfkelense de, duyduğu aşk, şimdilik bütün duygularından daha yoğundur. “Tabii gidebilirsin” der sevgilisine. “Sana güveniyorum. Ama etrafındaki erkeklere güvenmiyorum.” Yalnız bayanlarınsa o gece herkesten daha rahat olacağı, en başından beri bellidir. Yanlış anlaşılmasın; arkadaşlarına nazaran, o gece kafalarının ve kalplerinin daha rahat olacağını söylemek istiyorum.
Yavaş yavaş asıl bahsetmek istediğim konuya geliyorum. Bütün bu pürüzler halledilip buluşma yeri ve günü belirlendikten sonra seçtiğiniz mekânda sizi ne bekliyor? Daha doğrusu kimler? Tabi kii ve illaki erkekler! Mekânın türlü yerlerine, çeşitli biçimlerde konuşlanmış, birbirinden farklı boy ve ebatlara sahip bir grup memeli hayvan. Aslında farklı görünseler de, birkaç sınıfta gruplamak mümkün hemen hepsini. İşte bu gruplar ve onları, mekândaki davranışlarına göre birbirinden ayıran tipik özellikleri:
Maymun: İlk bakışta ciddi görünüşlü, mesafeli tiplerdir. “Maymun” olarak nitelenmelerinin sebebi, daldan dala atlamalarındaki başarı değildir. Zaten hayatlarında da pek fazla “dal” olduğu söylenemez. İçtikleri iki bira sonrası aldıkları durumdur bunun sebebi. Yüzlerine geniş bir gülümseme yayılır ve bütün ciddiyetleri kaybolur. Kimsenin gülmediği espriler yapmaya başlarlar. Aslında mesafeli görünme çabaları yoktur ama kadınlar konusundaki başarısızlıklarını bildikleri için, içmeden önce, daha ziyade susmayı tercih ederler. Çok çalışan fakat az yaratıcı tiplerdir. O yüzden çabuk sarhoş olurlar ve bütün gece gülümserler. Sevgili değil, koca olacak tiplerdir. Dolayısıyla, İdeal kocalar genellikle maymunlardan çıkar. Bir maymunu birkaç saat içinde tanımak olasıdır.
Tavşan: Bulundukları mekânın en eğlenceli tipleridirler. Durmadan dans edip göz teması kurarlar. Onları fark etmemenizin imkânı yoktur. Yaydıkları enerjiyle, uyuklayan bir mekânı tek başlarına harekete geçirebilirler. Ama karşı cinsin sayıca az olduğu yerlerde aynı enerjiyi yaydıkları pek söylenemez. Zaten bu kadar yoğun bir enerjiye sahip olmalarının sebebi de, çiftleşme dönemlerinin sıklığıdır. Taşıdıkları bütün enerjiyi ve yaratıcılığı da bu dönem için kullanırlar. Bu durum ilk bakışta birçok kadın için cazip görünebilir. Ama sabah uyandığınızda görüp göreceğiniz şey, sadece bir hayal kırıklığıdır. Çünkü onlar, sizin duygusal beklentilerinizin aksine, çoktan yeni bir çiftleşme dönemine girmişlerdir ve akıllarında da sadece yeni bir partner bulmak düşüncesi vardır. İdeal eş ya da ideal sevgili olma yeteneğinden yoksundurlar. Tanıma süreniz on iki ila yirmi dört saat arasıdır.
Sırtlan: Mekânda göreceğiniz ve görüp fark ettikten sonra gerçek bir tiksinti duyacağınız yegâne tiplerdir. Dış görünüşleri itibariyle de diğer erkeklerden ayrılırlar. Jölelenip arkaya taranmış orta uzunlukta saçları vardır. Genellikle tek renk ve ipek taklidi (ipek de olabilir) gömlekler giyerler. En büyük özellikleri, yalnız kadınların ya da bir grup kadının masasına dikilmiş sabit bakışlarıdır. Bu bakışlarla nerdeyse size dokunulduğunu hissedersiniz. Sırtlanlar için, yalnız kadınların bir tek açıklaması vardır: “Aranıyorlar!” Onlara insani değerler ve sosyal ihtiyaçlarla ilgili tek kelime öğretemezsiniz. Bu bakışlar, çoğu zaman, gecenin bir yerinde sizin masanıza gelip gözlerinizin içine bakarak şöyle der: “Bu mekânda benden daha iyisini bulabileceğini sanıyor musun, ha!” Bir sırtlanı tanımak için, sadece bir kez göz göze gelmek yeterlidir. İdeal dünyada bir yere sahip olmadıkları gibi, onlardan “ideal” hiçbir şey olması da mümkün değildir.
Sardalyeler: Aslında memeli hayvanlar üzerinden benzetmeler yapıyorum, ama bu tip için, neden konservesi yapılan bir balık seçtiğimi az sonra anlayacaksınız. Ve neden çoğul olarak bahsettiğimi de.
En az beş, en çok on bir kişiden oluşan kalabalık bir kütledir. Bulundukları mekânın bir köşesinde balık istifi bir şekilde etrafı izlerler. Sardalyelerin bugüne kadar yapmayı becerdikleri en zekice davranış, mekâna ikili-üçlü gruplar halinde bölünerek ve içerde birleşmek suretiyle girmeleridir. Bu davranışı nasıl geliştirdikleri de işletmeciler için hala büyük bir muammadır! Mekân içindeki davranışları da tipiktir. Birey olma bilinçlerinin gelişmemesi, ortak akıl kavramını geliştirmelerine sebep olmuştur. Bu yüzden hep birlikte aynı kadına ilgi duyarlar. Tuvalete gitmek için önlerinden geçerseniz, bütün başlar aynı anda size doğru döner. Ve yanlışlıkla, grup içinden biriyle göz göze gelmeniz bile, aralarında müthiş bir coşkunun oluşmasına sebep olur. Sayılarından ve senkronize davranışlarından onları tanımanız mümkündür. Sevgili ya da koca olmaları gerçekten zordur. Çünkü birini diğerinden ayırt etseniz bile, daha ilk buluşmanıza diğer sardalyelerle birlikte gelmesi, her şeyin başlamadan bitmesi demektir.
Aslan: Adından da anlaşılacağı üzere, mekânın en gösterişe düşkün tipleridirler. Ama bu gösteriş, giydikleri elbiseler ya da taktıkları aksesuarlarla ilgili değildir. Daha çok kendilerini göstermek ve ilgiyi kendi üzerine çekmek üzerine kuruludur. Bildiğiniz narsisist erkeklerin mekânda yaşayan türüne kısaca aslan denir. Bütün gece yaptıkları her hareket, daha önce çalışılmış birer “poz”dur. İçkilerini yudumlayışları, attıkları ölçülü kahkahalar, sizinle flört etmeye çalışırken takındıkları haşin yüz ifadesi… Ama aslında bütün bu ilgi, kendine dönüktür. Sizin ilginizi kazandığını fark ettiği anda, kesinlikle başka bir hedefe yönelir. Onlara yapacağınız en kötü şey, onlarla ve tavırlarıyla ilgili en ufak bir tepki vermemenizdir. Ama iyilik yapmak istiyorsanız, bütün ilginizi onlara yöneltip sevgili ya da eş olabilirsiniz. Yalnız asla onlara yetemeyeceğinizi de unutmamalısınız.
Yarasa: Gece hayatının mekâna en geç gelen tipleridirler. Çünkü çoğunlukla akşamdan kalmadırlar ve düzenli bir hayatları yoktur. Bir önceki gece, kendi evlerinde kalmamış olmaları kuvvetle muhtemeldir. Hatta kendi evlerinin olmaması durumu da söz konusudur. Ama bütün bu eksiklikler ve aksaklıklar, yarasaların en güçlü silahlarıdır. Çünkü “kaybeden” olmak, herkesin harcı değildir ve birçok kadın, bu durumun altında duygusal bir hikâye arar. Bu durumu fark eden yarasaların, hayal güçleri ve özellikle dramatizasyon(!) yetenekleri oldukça gelişmiştir. Hikâyelere biraz meraklıysanız, onlardan etkilenmemeniz gerçekten zordur. Kısa vadede ilginç gelseler de uzun vadede yarasaların sizin yaşamınıza katacak pek bir şeyleri yoktur. Sırlarını çabuk keşfeden insanlardan hoşlanmazlar ve en sevdikleri şey, kendilerine dair yaratmış oldukları efsaneler dünyasıdır.
Fil: Bulundukları mekâna sırtlarını dönüp barda oturan ağır tiplerdir. Çoğu zaman bütün gece aynı şekilde oturup yine kimseyle göz teması kurmadan mekândan ayrılırlar. Barmenden ilk içkilerini birkaç kelimeyle, sonrakilerini de jest ve mimiklerle isterler. Böylece bütün geceyi birkaç kelimeyle kapatmış olurlar. Bazen yarasalarla karıştırılsalar da, kesinlikle “kaybeden” tipler değillerdir ve gerçekten bir değil birden çok hikâyeleri vardır. Yalnız bu hikâyelerin hiçbirini onlardan dinleyemezsiniz. Beden dilleri size mutsuz oldukları izlenimini verse de, yüzlerine bakarsanız, ara sıra gülümsediklerini görebilirsiniz. Bu da iç dünyalarının niteliği konusunda size bir fikir verebilir. Her şey, fillerin kafasının içinde olup biter. Olur da bir fille göz göze gelirseniz, kendinizi o bakışın altında çıplak hissedersiniz. Çünkü kendi hikâyelerinin dışında, sizinkini de bir bakışta okuyabilirler. Bir erkeğin fil olduğunu, sizin hiç fark etmediğiniz bir anda, mekândan çıkıp gitmiş olmasından anlarsınız. Ve bir kez göz göze geldiyseniz, sizi bir daha unutmaz. Bir insanı tanımak ve anlamak için yılları gözden çıkarabilirseniz, filler, kesinlikle ideal bir eş ya da sevgili olmak için biçilmiş kaftandırlar…
YORUMLAR