Adabıyla ülke yönetme sanatı
Biliyorum, içmezsin. Ağzına koymuşluğun yoktur. Haşa huzurdan, haram. Sen ki “Evlatlarıma helal(!) lokma yedirmedim” diyen adamsın. Kendin mi yiyeceksin. O yüzden mümkün değil seninle oturup şöyle iki duble parlatmak. Oysa şimdi tam zamanı. Delişmen bir delikanlı gibisin. Raconun da kralını biliyorsun ya, neyse. Bütün mahalle ağzının içine bakıyor sana sorarsan. Ama sen gene de bana bir kulak ver derim. Gel kuralım sofrayı şöyle. İftar sofrası değil ama bu sefer. Dinle bak, nasıldır bu masada muhabbet:
Bir kere yalnız içmezsin.
Masada adam seçmezsin.
Racon kesmezsin.
Bağıra çağıra, ileri geri konuşmazsın.
Masaya yumruk vurmazsın.
El kol hareketi yapmazsın.
Ey Nobel, one minute gibi nidalar kullanmazsın.
Yan masanın muhabbetini dinlemezsin.
Başka masaya uzun uzun bakmazsın.
Olay çıkarmak için yer aramazsın.
Lüzumsuz şiir okumazsın.
Yerli yersiz ağlamazsın.
Asla ve kat’a can yakmazsın.
Tartışırsın ama kalp kırmazsın.
Argo konuşursun ama küfür etmezsin.
Herkes kadar uçabilirsin ama yalan konuşmazsın.
Ya ne yaparsın?
Bardağın yarısına alkol koyarsın, yarısına su. O karışınca rakı olur.
Şişeyi eşit paylaştırırsın.
Herkes kadar içip herkes kadar yersin.
Hesaba garsonun hakkını da eklersin.
Peki sonra?
Efendi gibi sohbet edersin.
Hem anlatır, hem dinlersin.
Hem fikir alır, hem fikir verirsin.
Hem saygı gösterir, hem saygı görürsün.
Büyüklerine hürmet, küçüklerine sevgi gösterirsin.
Masadan bir gün ayrılan olursa hatırasını hayırla yad edersin.
Bu masada muhabbet birleştirir insanları, hangi mahalleden oldukları değil. O yüzden her mahallenin insanıyla hemhal olursun.
Zamanı gelince müsaade istersin. Ha sen efendi gibi kalkmasını bilmezsen, susar masadakiler. Ama korktuklarından değil, efendi olduklarından. Vakti keraat geldiğinde de defterini dürer, eline verirler.
YORUMLAR