Abdullah Gül nasıl bir Türkiye istiyor?


Korkulan oldu ve interneti hükümetin kontrolüne altın tepsiyle sunan yasa, TBMM’den geçti. Şimdi artık lami cimi yok. Top, kelimenin tam anlamıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de. Hem yasayı veto etme yetkisinin kendisinde bulunması hem de attığı tweet’lerin bağlayıcılığı hasebiyle. Cumhurbaşkanının geçmişte veto yetkisini ne yönde kullandığını biliyoruz. Bu sebeple kendisine “Çankaya noteri” yakıştırılması yapılması boşuna değil. Ancak bu kez, tweet’ler var elimizde. Gül, özgürlüklerin kısıtlanması üzerine şöyle bir yorum yapmış 28 Mayıs 2011'de:



“Benim görüşüm, temelde hiçbir özgürlük kısıtlaması olmamalı. İsteyen herkes internette özgürce dolaşabilmeli.”



5 Mart 2011’de attığı bir tweet’inde de şöyle diyor:



“İletişim teknolojilerinin eriştiği bu güç karşısında hiçbir kapalı rejimin uzun vadede ayakta kalması mümkün değil.”


Bu tweet’lerin ilki üzerinden cumhurbaşkanının yasaya nasıl bir tepki vereceğini yorumlarsak, hiç düşünmeden veto edeceğini söyleyebiliriz. Eğer tutarlı olmak istiyorsa. İkinci tweet ise, yasanın onaylanmasının rejimi, kapalı bir rejim haline getireceği düşüncesini kuvvetlendiriyor ve cumhurbaşkanına büyük bir sorumluluk yüklüyor. Eğer kendisi yasaya evet derse, ayakta kalması mümkün olmayan bir rejimin cumhurbaşkanı olacak. Üstelik hayır demek iki dudağının arasındayken.



Bu sebeple ulusal ve uluslararası birçok kuruluş, Gül’e yasayı onaylamasının getireceği sonuçlar hakkında yorumlar yapıyor ve hayır demesi yönünde telkinlerde bulunuyor. Ben de cumhurbaşkanının tüm kalbimle yasayı veto etmesini diliyorum. Aksi takdirde, çok yakın bir gelecekte başımıza gelecekler hakkında tahminlerimi şöyle özetleyebilirim:



Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2013 raporuna göre “İnternetin Düşmanları olarak anılan Suriye, Çin, İran, Bahreyn ve Vietnam’a eklenen altıncı ülke olacağız.



Şu anda dünyada tüm internet kullanıcılarını gözetleyen yazılımlar geliştirerek totaliter rejimlere satan ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından "Dijital çağın paralı askerleri" diye nitelenen beş yazılım şirketi var. İşte fırsatı ganimet bilen bu şirketler, kapımızda yatmaya başlayacaklar ve eminim en iyi müşterilerinden biri olacağız. Ne olacak bu yazılımlardan bir tane de biz edinsek diyenlere; Suriye, Derin Veri Analizi (DPI-Deep Packet Inspection) adlı bu sistemlerden birini kullanarak birçok yerli ve muhalif gazetecisini tutukladı ve işkenceye maruz bıraktı.



Hadi diyelim ki sade vatandaşın internet trafiği, denetleyenler tarafından gözardı edildi. Peki, muhalif olanlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları, etkin blogger’lar, yandaş olmayan sermaye sahipleri vs.’ler… Bunların gözetlemeden kaçmaları mümkün mü? Bütün internet trafiklerinin 2 yıl boyunca saklanacağı düşünülünce… Ayrıca bir sonraki 2 yılda durum ne olacak? Sizce kayıtlar silinecek mi? Kayıt altına alma uygulaması sona erdirilecek mi? Bence hayır. Sonraki yasalarla uygulama daha da kalıcı hale getirilecek, 2 yıl uygulaması arttırılacak. Sonunda sade vatandaş da dahil, bütün internet trafiği kayıt altına alınacak.



Bu durum, sizce bugüne kadar kendisine muhalif olanları iç mihraklar vb. adıyla ötekileştiren hükümetin tüm internet kullanıcılarını zan altında bırakan bir uygulama değil mi? Yani hepimizin internet trafiği kayıt altına alınacak ve gerektiğinde sizi daha yakından tanımak adına kullanılacak. Düşünsenize, bir kez girdiğiniz ya da yanlışlıkla tıkladığınız bir siteden bile sorumlu olacaksınız.



Özel hayatın gizliliği bahane edilerek, kasetle siyaseti dizayn etmenin önüne geçiyoruz denilerek yapılan bu uygulama, ilerde şöyle şeylere sebep olmayacak mı: Falan CHP, MHP, BDP vs. milletvekilinin internet trafiği çarçaf çarşaf yayınlanacak ve bakın nerelere girilmiş denilerek yeni bir karalama türü yaratılmış olacak. Üstelik bu kez tek yönlü olarak. Çünkü denetlemeyi yapacak olan TİB, doğrudan hükümete bağlı. Her şeyin hükümetin insafına bırakılması, demokratik bir ülkede dengelerin gözetilmesi açısından ne kadar doğru, yorum sizin.



İnternet düşmanı ilan edilen Vietnam’da hükümet adına çalışan gönüllü siber casuslar var. Sizce güzel ülkemizde bu işe balıklama dalacak insanları bulmak ne kadar zor? Peki bu gönüllü ispiyoncular üzerinden tesis edilecek şeyin adına adalet denebilir mi? Son olarak vatandaşına komşusunu gammazlatmayı teklif eden bir başbakanın bu sisteme bakışı nasıl olur? Sorular sorular…



Bir de TİB’in yargı üzerine konumlanması durumu var ki, bu bile yasayı okumadan reddetmeye yeter.



Bakalım. Her şey Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün iki dudağı arasında. Kendisinin nasıl bir Türkiye tasavvur ettiğini sonunda bu yasaya verdiği cevapla göreceğiz.









YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.