Aynen böyle olacak

İnsan başka bir şehirde yaşayınca biraz yalnızlaşıyor. Kötü bir anlamı yok bu dediğimin. Daha hızlı büyüyor insan. Saçların daha çabuk beyazlasa da ruhun yavaşlıyor. İçin bitmek bilmez bir buzdolabı temizliğinde, çürümüşleri, tarihi geçmişleri kolay atıyorsun. Biriktirdiğin onca insanın arasından bazıları turşu gibi zamana direnirken, kimileri peynir gibi bakmazsan çürüyüveriyor.

Sonra içinde başka bir sesle tanışıyorsun, kendi sesini dahi unuttuğun günlerde bazen o şarkılar söylüyor. Hava durumu da eskisi kadar sarsmıyor. Biraz güneş biraz yağmur biraz serinlik iyi geliyor.


‘Başka şehirlerde yapmam imkansız’ derken bir bakmışsın yeni evlere, yeni duraklara gidiyorsun. Zor ama iyi geliyor kesinlikle. Yaralarını iltihap kapmadan geçirmeyi başka türlü öğrenemiyorsun.


Ama tabii apartmanlarına isim verilmeyen şehirler sevimsiz gelecek başta.. Alışmak lazım! Hiç bilmediğin bir şehirde, tanımadığın sokaklarda, apartmanlara isimler yerine numaraların verildiği bir şehirde ev aramak zor, pek tavsiye etmesem de iş başa düşünce arıyorsun. Orada olsan, emlakçıyla gittiğin apartman Güneş apartmanı olsa bilirsin ki başına iyi şeyler gelecek, Yağmur olsa dersin ki evin bereketi olacak. Ya da Ahmet Bey apartmanı, dingin bir hayat vaadedecek. O yüzden insan bilemiyor 342 numaralı eve girerken hayatına ne olacak kestiremiyorsun.


Ev aramak kolay değil burada. Hiç gitmediğin metro hatlarında seyahat edip, tanımadığın insanlarla yazışıp, buluşup evler geziyorsun. ‘Bir önceki kiracılar kimlerdi?’ diye soramadan, duvarların renklerine bakarak hayatlar biçiyorsun. Ne oldu bu evde de gittiler bilmiyorsun. Evin sahibi, ‘Bebekleri olacaktı, büyük eve çıktılar’ derse seviniyorsun. ‘Burada yaşayan çift ayrıldı, kalana da ev büyük geldi’ derse üzülüyorsun. Kalanlar 1- Gidenler 0 desen emlakçı ne yapsın bu maç skorunu?


Apartmanlara isim verilmeyen şehirlerde ‘Hayırlısı’ lafının da çevirisi mümkün olmuyor zaten. 154. Cadde, 424 numaralı evin duvarlarına bakarken, hayırlısı diyemiyorsun. ‘Ok’ diyorsun, her şeye ok. Hayırlısı şu ok’i yakalasa evire çevire güzelce döver de! İşte.


Taşınmak işin kolay kısmı olsa da içindeki soru bankası susmayacak. Neyse ki tanıyorum bu ruh halini, evi bulana kadar böyleyim, içtiğim kahveyi anlamayacağım, kitap bile okuyamayacağım, içimde bütün gemilerim batmak üzere duracak, biliyorum uyku girmeyecek gözüme, saçlarımın dibi ağrıyacak, bir süre tüm soru işaretlerim çalacak çalacak, açan olmayacak.


Sonra ev bulunacak elbet, bir kamyonetle taşınacağız. Ben orayı da minibüs şoförü gibi dolduracağım. Kenara havlu, duvarın bir köşesine sararmış bir resim. Sonra sokaklarında yürüyeceğim. Bu şehirde hep başıma gelen bir şey var, orada da olacak. Yanımdan Ali İsmail geçecek. Akşam yemeğinde, ‘Vallahi billahi bak, inanmazsın, bir arkadaşıyla yürüyordu, elinde kitapları vardı, yanımdan geçtiler, gülüyorlardı’ diye anlatacağım. Bu şehrin isimsiz apartmanlarına sinir olup, orada ölenleri bu şehirde hayalimde de olsa gülerken gördüğüme şükredeceğim. ‘Hayırlısı’ gibi Ali İsmail’i de bu dile çeviremeyeceğim. Aynen böyle olacak.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.