Atam izindeyiz, mayolu geçişteyiz!

Geçen sene neredeyse yaz boyunca hastane koridorlarında durduğum ve hasta yatağında yattığımdan olacak unutmuşum tatil yapmayı… Bu yaz her şeyi baştan alıyor gibiyim.


İşim kolay çünkü bizde her yaz tatil aileyle yapılır. Bizimkiler Bodrum’a geçer, biz de peşlerinden...




Çok da sevmem uzun tatilleri ama dedim ya aile geleneği, beraber geçirecek kaç yazımız kaldı, kimse bilmediğinden sessizce uyulur bu geleneğe… 21 yıldır bu böyle…




Bu yaz yine aynı müfredat…


Ezberlenmiş bir tatil ezberlenmiş bir sahil...



Babam öğlen karpuzla kızartma yemek ister, annem babama ‘akşam da kızartma yedi’ diye söylenir. Annem deniz kenarına kütüphanesiyle gelir, babam bir tişört, ona tek bir ağaç altı yeter. Bulmaca saati de kanasta saati de bellidir.




Annem aralıksız kitap okur. Genç yazarlar keşfeder. Kafasını kitabından kaldırdıysa, hikâyeler başlar:



- Hani hatırladın mı Elifcim, babanın kuzeninin ofisini kiralayan Canhıraş Bey’in damadının annesi Necla Hanım’ın kızı Gülhan, sana anlatmıştım ya, işte onlar da bugün bizim buradan denize gireceklermiş... (Önemli detay: Bu hikâyeler sırasında annem sanki bütün sahil bizi dinliyor sandığı ve tüm hikâyeleri sıfır desibele yakın anlattığından ben de sürekli ailenin kulakları ağır işiten geri zekâlı kızı gibi “Ha?” “Ne?”ler dururum...)





Ve olanlar olur: Benim dev çemkirme botlarım sahile yanaşır.



- Anne, o anlattığın Nurcihan teyzeyi de kızı Sevcan’ı da hatırlamıyorum.

- Nurcihan değil Necla, kızının adı da Gülhan! Ve ayrıca da harika bir evlilik yaptı, damadı yere göğe koyamıyorlar.


- Bunun konumuzla ne alakası var? Bana ne onun harika evliliğinden... Ayrıca damatları da hamur kafanın tekidir eminim.


- Öyle deme, ikinci kez evlendi, çok mutsuz olmuş ilkinde... Hem çocuğun terlik fabrikası varmış.


- Anne hayatım senin sanal arkadaşlarının, Tamogochi kılıklı sanal kızlarının hayatını ve onların yaptığı mutlu evlilikleri dinlemekle geçti.


- Ne var evladım, paylaşmak da mı kabahat? Terlik siparişine yetişemiyormuş çocuk, asla hamur kafa değil!


- Annnnnne yaaa!


- Tamam, onlar gelince kibar davran, beni mahcup etme!





Ve sahile layık, laik teyzelerin akını başlar.


Hepsi yavaş yavaş köşesine yerleşir.


- Günaydın, iyi sabahlar, nasılsınız Sevgi Hanım? Evet, evet geldi geldi, bizim 1 numara, küçük de burada, torunla...


- Elifcim, Sevgi teyzen, eşi emekli paşa Ruhi bey.


- Merhaba.


- Yavrucum anneciğiniz anlattı, gazeteciymişsin, yazsanıza su ve elektrik kesintilerini!


- Burada mı?


- Yok, İstanbul’da oruç tutmayan semtlere kesinti uygulanıyormuş.


- Yoktur öyle bir şey, hiç olur mu?


- Ama evladım, siz bakın yine de! Yazın bunları…


Sessizce uzaklaşmak vakti geliyor.



Annemin gözleri enseme yapışıyor.



Asıl ilgi alanıma sahildeki sevgisiz, görünmez bastonlarıyla kafamıza vuran yaşlılar girdiğinden onları seyrediyorum. Onlar Cumhuriyet’in gözcüsü ve sözcüsü, mayolu geçişteler… Ergenekon’u da onlar biliyor, memlekette ne zaman darbe olacağını da… Hükümetin dahi bilmediği yeni icraatlarına hâkimler, itiraz kabul etmiyorlar.


Ufka bakıp bakıp gözlemelerini yerken kurşun gibi tespitlerle denizde yüzüyorlar. Sahilde çay saati gibi toplu bela okuma ve alkışlama saatleri var. Seçilen isimler medyadan hükümete çeşitlilik arz ediyor. Mustafa Balbay’dan puf puf börek tarifine nasıl geçiliyor anlamam mümkün değil...


Sırf annelerimiz mahcup olmasın diye sahilde en kibar halimizle, yarınından had safhada umutsuz, yaşları 40’a dayanan ‘gençler’ olarak sessizce oturuyoruz.




Ve bu yaz çocuklar iskeleden denize atlarken, “Kamboçya, Vietnam, PKK” diye bağırıyor.



Ben de peşlerinden denize atlayıp, yanlarına yüzüyorum.



“Ne bu oyun?”


“Düşmanlarımız, biz de katiliz, terör estiriyoruz!”



Yaşları 8-10…



Biz “4-5-6, Polonya battı” diye büyüdük, bunlar bunu oyun sanıyor. Çocuklara kızılır mı? Memlekette de mezar taşlarına basılıyor, seksek oynanıyor. Girdiğimiz deniz, altında durduğumuz gökyüzü mavi de, her yer herkes, çocukların denizde oynadığı oyuna kadar neden bu kadar kan kokuyor?



Bir Tsunami gelse de beni yutsa istiyorum.


Sahilden annem sesleniyor:


“Eliiiiiif, Hale teyzenler geldi!”

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.