Burası Türkiye, buradan çıkış yok!

Futbolu çok seviyorum.


Hayatımdaki yeri başka.



Seyretmesi iyi geliyor.



Zihnimi açıyor.



Bazen sesini kısıp seyrettiğim de oluyor.



İlla spikerin "Ahmet sağdan kaptı, pası başarısız, hakem ofsayfı vermedi, itirazlar sürüyor" cümlelerini duymama gerek yok.


İlişkimiz sizin bildiğiniz türe benzemeyebilir.


Bilmeyen kalmamıştır belki ama söyleyeyim, kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım.



Ben maça gitmeyi, maçlarda efendi gibi durmayı küçükken Ali Sami Yen Stadı'nda öğrendim.


Babam, kardeşimle beni toparlar, formalarımızı giymemizi bekler, "Hadi kızlar 5 dakkaya tekerlek döner" dediği anda 12. adamlar olarak arabadaki yerimizi alırdık.



Köprüyü geçip de Ali Sami Yen'e yaklaştıkça babamın talimatları başlardı:


"Önümden yürüyeceksiniz, sağa sola dağılmak yok, çekirdek mi alacaksınız, sakız mı su mu, maçtan önce halledin işinizi!"



Kombine kartlarımız babamın bize yıllarca verdiği en değerli hediyelerimiz oldu.


Kar, kış farketmedi. Hava buz gibi de olsa o maçlara gidildi; annemin elimize tutuşturduğu sandviçler ve battaniyeleri fırlatıp "Goool" diye az bağırmadık.


Kaybettiğimiz maçların ardından kös kös eve dönüşlerde, "Senin takımın böyle b.k gibi oynarsa k.çına baka baka evine dönersin" nutkunu da sanki golleri biz yemişiz, adamımızı biz tutamamışız gibi babamdan dinleyiverirdik.



Ama FB'li bile olsa rakiplerimizi tebrik etmeyi bize babam öğretti.


Bizim büyüdüğümüz tribünlerde küfredilmedi mi, edildi.



Birbirine giren taraftar olmadı, elbette oldu.


Ama bir uyarı hep yetti: "Beyler çoluk çocuk var, dikkat!"



Ve bir anda herkes susardı.



Bizi yabancı madde olarak görüp de sahaya atmaya niyetlenmedi kimse.



Geldik bugünlere.




Biz büyüdük, futbol sevgimiz azalmadı, ama şekli değişti.


Şimdi biz kombinelerimizi sadece takıma destek olsun diye alıyoruz ama maçlara gitmiyoruz.



Gidemeyiz, çünkü bugünkü haliyle bu tribünlerde bizim yerimiz yok.


Bizim büyüdüğümüz tribünlerden nefret akıyor artık.


Bizim büyüdüğümüz tribünlerin sadece koltukları değil, sanki ruhu da kırıldı.


Aynı maçlara, tribünlere bakmıyor muyuz, müneccim olmamıza gerek var mı?


Bakın ruh nasıl kırıldı?


Fenerbahçe - Trabzonspor maçında kafasına makara düşen ve hastanede ameliyat olan Onur Karabudak örneğini alalım mı?


Onur kardeşim bizim gibi besbelli küçüklükten Fenerli. Ama renkler, fanatiklik filan ne önemi var bunların; Onur'a hep beraber üzüldük, o hastanedeyken edilen dualar gerçek oldu, çok şükür iyileşti ve hastaneden çıktı.



Ve Onur hastaneden çıktıktan sonra Twitter'a, sadece "Eyvallah, toparladım" yazabilecekken, "Trabzon şehri haritadan silinmeli" yazdı.




Onur'a "Kardeşim sen iste dünyayı yakalım" diyenlerin yanına dualarını haram edenler eklendi.


Onur kardeşim ne olduysa o yazdığını sildi, ama ona yazılanlar kaldı.




Ardından Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde, 25 yaşındaki Fatih Çalışkan, belki de önünde onlarca maç seyredecek bir ömür varken ani bir kalp kriziyle hayatını kaybetti.



Fatih'in vefatının ardından, ölümle şakanın bir tek bu ülkede yapılabileceği ispatlandı, "Cincon'u tutmak öldürür" mesajları yağmaya başladı.


Bu bir deney olsaydı, "Hayvanlar üzerinde bile denenmez" yazılırdı ama evet bizim futbolseverlerimiz bunu denedi ve başardı.




Galatasaray nefreti, Fatih Çalışkan'a bir rahmet okutamadı.


Onur toparladı, Fatih öldü.


Futbol fena halde hayata benzemekten çıktı, bu seyrettiğimiz ne 4+4+2'yle ne ofsayt taktiğiyle anlatılamayacak bir Eziyetspor maçına döndü!




Şimdi geriye bir tek yeşil saha kalmışken ben artık sahaya bakmaktan utanıyorum.


Tribünlere bakarken kendilerini bir küfrün nesnesi haline getirmekten çekinmeyen, ana avrat küfreden kadınları görüyorum.


"Sporsever çocuk yetiştirmek tedavülden kalktı herhalde" diye düşünüyor, bunalıyorum.


İyisi mi biz başka bir model bulalım artık.




Statlar yerine mezbahalarda buluşalım.




Birbirimize çift tekme dalalım, ellerimizde ıslak odunlar olsun, şakacıktan "naber lan pis zenci" diyelim, Çarşı karışsın, Cinconlular ölsün, Fenerliler mahkeme kapılarında sürünsün!


Nasıl? İyi mi?


Bu taktik bizi kurtarır mı?




Bize yakışan budur.




Artık şerefsiz galibiyetler almanın, "Burası Türkiye burdan çıkış yok" diye bağırmanın tam zamanıdır.




Hem bir bakarsın şike mike derken gol olur, Türkiye şampiyon olur!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.