Kalplerimiz kurumasın diye...



Twitter'da tam da Uludere'de yaşananların ardından kimin aklından çıktı bilmem, başladık bunu yazmaya... Yüzlerce insan her gün ısrarla #unutursakkalbimizkurusun yazdı, yazıyor da...




Üstüne basarak söylemek lazım: Her şeyi ama her şeyi unuturken, hala deprem üstüne depremle sarsılan, çadırlarından çıkmak zorunda kalan ve hasarlı evlerine geri dönen Van'ı unuturken, sırtından bıçakla öldürülen kadının adını soyadını, çocuklarını unuturken, NÇ'yi unuturken, cezaevinde abilerine masaj yaptırılan küçük çocukları unuturken, Hrant Dink cinayeti davasının ardından salıverilen abileri de siz, biz unutmadık mı?


Ateş düştüğü yeri yakarmış, memleketin her köşesinde yanan onlarca ateşin üstünden biz atlamadık mı?




Kader işte. Buralarda, küçük beyaz hayatlarımızın içinde debelenen insanlarız nihayetinde. Nitekim buralarda değil de oralarda bir katırın tepesinde bir hayalin peşinde gidiyor olabilirdik.


Haritada belki de yerini bile bilmediğimiz Roboski'de doğmuş olabilirdik, o çocuklardan biri çocuğumuz, o cesetlere bakanlardan biri biz olabilirdik.


Buralardan oraya bakarken elimizden gelen tek şey unutturmamaksa, adalet dilenciliği yapmaksa, boynumuzun borcu olsun dedik, yine elimize aldık bir sayaç, günleri saymaya başladık. Kaç gün oldu? Hatırlayan var mı? 2 ay oldu.




2 ay önce ölen Selam Encü annesinin göz bebeği, evin ilk çocuğuydu. Öyle yazıyor mektubunda.



İki yıllık inşaat bölümünü bitirmiş, inşaat mühendisliğine geçiş için sınava hazırlanıyordu. Sınava giriş parası istediğinde babası biraz beklemesini söyledi, oralarda yokluktan bahsedilmez "Biraz bekle" denirmiş, o da her yokluk çeken evlat gibi hayatında hiç gitmemişken babasından sınıra gidip kaçakçılık yapmak için (kaçağa gitmek diyorlar) müsaade istedi. Babası önce izin vermedi, sonra 40 lira için ısrar eden oğluna direnemedi, izni verdi.


Selam Encü o ilk kez çıktığı yoldan geri dönemedi. Annesinin göz bebeğiydi ya, annesi evladının gözünü bile bulamadı, yanmıştı.


Cesetlerin içinden herkes kendi evladını ararken, "Oğlum uzun boyludur, beni öperken eğilirdi" deyip, oğlunu ayaklarından tanıdı.


Oğlundan geriye kalan parçaları toplayıp, bir kilime sardılar. Kundaklara sardıkları çocuklarını bir kilimle gören analar o cenazelerin başında beklerken üşümesinler diye yakılan ateşe Selam'ın annesi iki kere kendini attı, canı yandığından yanmak kül olmak istedi, zor tuttular.


İki ay önce hayatını kaybeden Selam Encü, 23 yaşına giremedi, iki ay sonra gelecek baharı göremedi, mühendis olamadı.




Unutulma sırası Selam Encü'yle beraber ölen 33 kişiye gelmesin diye ortak bir vicdan, ortak bir hafıza gerek hepimize.


"Unutursak farkımız kalmaz, benzeriz kalp yerine o boşlukta taş taşıyanlara" yazmış birisi unutmayalım, kalbimizi taş etmeyelim, vicdanımızı soğutmayalım, ateş düştüğü yeri yakmasın diye. Kusuruma bakmayın. Can sıkıcı satırlar çıktı elimden.


Dışarda lapa lapa kar yağıyor. Bahar bir türlü gelmiyor. Elbet bir gün gelecek de, işte o vakit geldiğinde, kimilerinin bahçesinde kimilerinin mezarlarının üstünde çiçekler açtığında, çocuklar bağıra çağıra parklarda oynarken, Uludere'de ölen çocuklar gelmezse aklımıza, o güne kadar adalet yerini bulmazsa unuttuklarımıza bir kalem daha ekler, kurumuş kalplerimizle bakarız o parklara...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.