Selülit, aspirin, miyomlar ve cahillik

Ergenliğe adım atarken belirmeye başlayan selülitlerimle mücadeleye başladığımda yirmili yaşlarımın ortasındaydım. Otuzlarımın sonuna kadar piyasadaki selülit kremlerinin çoğunu denedim. Üzerlerinde yazan “üç aydan sonra kullanmaya ara verin” uyarısına kulak asmadan, “Acaba gözeneklerim kanalıyla kanıma tehlikeli ne karışıyor ki?” demeden.


Aralarından biri çok işe yarıyordu. Reklama girer diye ismini telaffuz edemiyorum. Fakat sürer sürmez gözden kaybolan selülitler, kullanmayı bırakır bırakmaz yeniden beliriyordu. Sürekli kullanmak da söz konusu değildi.


“O zaman doğal yöntemler deneyeyim” dedim. İnternet deryasında bir tarife denk geldim. Tarif hatırı sayılır miktarda aspirin, limon suyu ve bir bitkisel yağı karıştırıp bacaklarıma sürmemi, sonra streç filmle kaplayıp iki saat öyle durmamı öneriyordu. Yaptım. Hatta tayt giyip akşam karanlığında yürüşe de çıktım, kan dolaşımım artsın da selülitler daha çabuk erisin diye.


İşe yarıyor muydu? Sanki yarıyordu. Ne var ki karışımı düzenli kullanmak gerekiyordu ve bunun için fırsat bulamadım! Çünkü bir akşam televizyon izlerken başlayan regl kanaması durmak bilmedi. Günlerce sürdü, şiddetini artırarak. Öyle ki, avuç içi büyüklüğünde pıhtılar geliyordu içimden, kullandığım pedler kaybettiğim kanın miktarını karşılayamıyor, eski çarşaf ve tişörtler ise akan kanın sadece on dakikalığına oturduğum yere taşmasını engelliyordu.


Acilden içeri girdiğimde baygındım. İki tüp kan verdiler, içi besinden zengin serumlar. Doktorun ne olduğunu anlaması için içimde biriken pıhtıları temizlemeleri gerekti. O ara küçük ameliyat öncesi gereken formları doldururken sordu hemşire: “Şu ara yüksek miktarda Aspirin kullandınız mı?” Aklıma bacaklarıma sürdüğüm karışım geldi ama “Evet” diyemedim.


Hadise şuydu: Aspirinin damar açıcı özelliği, benim miyomlarımın damarlarını da açmıştı! Çok yüksek miktarda aldığım için kanama aşırı olmuştu.


Ben okul yüzü görmüş, hatta yüksek tahsilden filan da söz açarsak, hiç fena sayılmayacak eğitimlerden geçmiş bir kadındım. Ancak bende derin diyeceğim izler bırakan bu kanama tecrübesine bakarak “cahilin önde gideni” olduğumu da itiraf etmem gerekirdi. Öyle yaptım.


Her şeyden önce, miyomum olduğunu ve yılda iki kez kontrole gitmem gerektiğini bilmeme ve kapı gibi sağlık sigortam olmasına rağmen, sorunum yok diye iki yıl boyunca jinekoloğa gitmemiştim. Miyomların boyutlarının takip edilmesi gerekiyordu. Bir kadın olarak, kadınlık organımdaki pürüze karşı bu kadar ilgisizdim.


İkincisi, ilaç sıfatı taşıyan bir maddeyi, aşırı dozda vücuduma almamın açıklanabilir bir tarafı yoktu. On tane hapı ağzımdan almam ile limonla yağ içinde eriterek gözeneklerimden içeri sokmam arasında bir fark olmadığını görebilirdim.


Durumumun örnek olmasını isterim.

“Hiç mantar olmuyorum, iyiyim” deyip jinekoloğa gitmemek cahilliktir.

Miyomu olduğunu bilip nedir diye araştırmamak, ne yapmak ne yapmamak konusunda bilgilenmemek ve seyrini takip etmemek cahilliktir.

Eczanede ilaç diye satılan bir maddeyi selülitlerinin üzerine sürmek zırcahilliktir.

Artık miyomum yok, çünkü kapladıkları rahmim alındı.

Selülitim de neredeyse hiç kalmadı, çünkü Yin Yoga yapıyorum.


Merak edenler için son bir not düşmek isterim: Yerleştiği alandaki kaslar düzenli olarak esnetildiğinde, güçlendirildiğinde selülit kendiliğinden yok oluyor.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.