Benimle beraberken onunla da mı?..

Geçen yaz başıydı. Sundurmaya astığı saksılar öyle bomboş duruyordu. Terastaki sakız sardunyaları gösterdim.


“Şunlardan birkaç dal kırıp ekelim, çabucak büyürler.”

“Olmaz” dedi.


Şaşırdım.


“Niye?”

“Bir kadın bekliyorum. O gelip bütün buraları çiçeklendirecek, şenlendirecek.”

“Belki sardunyaları ektikten sonra gelir.”


Kadınların çiçekli, şenlikli yerleri sevdiklerini söyledim, ama ikna olmadı.


Akşam uyumak için içeri girdik.


“Biraz televizyon izleyelim de öyle uyuyalım” dedi. Yalnız uyumaya başladığından beri yatağına geç gidiyor. Otururken uyku bastı, başımı kanepenin yastığına koydum. Nane çayı getirince doğruldum. Yastık da benimle birlikte hareket etti. Kurumuş kelebek makarna taneleri düştü kucağıma.


“Bunları da o kadın toplasın diye mi bekliyorsun?” dedim.


Güldük.


Beraber olduğu kadından henüz ayrılmıştı. Kadın her sabah altıda uyanıp yemek pişiriyordu onun için. İş yerinin mutfağında arkadaşlarıyla beraber yesin diye. Terasa çiçekler ekiyor, dallarını düzenli olarak buduyordu. O varken ev hep pırıl pırıldı.


Ayrılıktan sonra dağıldı, kendini bıraktı diyemem. Üzüldü ama geçti. İkisi için de ilişkinin eksileri, artılarını çoktan alıp götürmüştü. Sundurmadan sarkan boş saksılar, kanepenin sırtıyla yastığı arasına sıkışmış kelebek makarna taneleri, ayrılık sonrası ruh halinden değil yani.


Ya neden?


Biten ilişkinin sunduğu konfora, rahatlığa alıştığından. Sevdiği, sarılıp uyuduğu kadın aynı zamanda karnını doyursun, evini temizlesin istiyor. Çiçekler bahane.


Oturduğum yerden ona bakıp peşin hükümlere varma kolaylığına kaçmak istemiyorum. Anlamak istiyorum. Yıl biterken yine konuşuyoruz.


“Nasıl bir kadın gelsin istiyorsun?”

“Yumuşak huylu.”


Yumuşak huyludan kastı “itaatkâr” değil. Ayrıldığı kadın çabuk kırılıyor, kırıldığını hayli saldırgan tavırlar sergileyerek belli ediyordu. Anladığım için üstelemiyorum.


“Eğer nasıl bir kadın istediğini bilirsen, onu iyi tanımlarsan, biraz da işleri oluruna bırakırsan gelir” diyorum. Bunu söylerken kendimi biraz bilmiş hissediyorum.


“Çalışsın mı meselâ?”

“Gerek yok. Ben zaten kazanıyorum.”

“Çocuğu varsa?”

“Olsun. Benim de var.”

“Kaç yaşlarında?”

“Kırklara kadar olur.”

“Sen ellileri bitirdiğinin farkındasın değil mi?”

“Olsun.”


Şansını denemek istiyor.


“Nerede, nasıl tanışmak istersin bu kadınla?”

“Arkadaşımın arkadaşı, tanıdığı olabilir. Bir şeyler içtiğim yerde olabilir.”


Telefonuna bakıyor.


“Öyle internette, herkesin önünde kendini sergileyen bir kadın olmasın.”

“Ama gözün, kulağın sürekli telefonunda. Bildirimlere bakıyorsun.”

“Önemli değil. Beklerken, öylesine...”


Hayatını bir kadınla paylaşmak istiyor. Ancak gelmesini bekleyemiyor, acele ediyor. Onu arıyor. Fakat tam da olmasını istemediği yerde, internette.


"Öylesine" dediği kadınlardan biriyle öylesine buluşacak. Beraber uyuyacaklar, öylesine. Sonra bir gün beraber kahvaltı edecekler. Beraber televizyon izleyecek, yemek yiyecekler. Sonra beraber sofra hazırlamaya başlayacaklar. Onu arkadaşlarıyla tanıştıracak. Öylesine hayatına giren kadın, hayatında kalacak.


Bunları söylerken bilmiş hissetmiyorum kendimi. Çünkü giden kadınla da ilişkileri böyle başlamıştı.


Aplikasyonlar aracılığıyla ya da değil, yalnızken, yalnızlıktan başlanan ilişkilere dikkat etmek gerekiyor. İnsan, tensel teması şefkat olarak kabul ediyor. Zamanla bu şefkate alışıyor ve bırakmaya yanaşmıyor. Sonra o tenin sahibini sevdiğini, âşık olduğunu sanıyor. Tarif ettiği, karşılaşmayı beklediği kişi önünden geçiyor belki ama âşık olduğunu sanmakla meşgul olduğu için onu fark edemiyor, kaçırıyor.


Öylesine başlayan aplikasyon ilişkilerinde ise, birkaç ay içinde olacakları öngörmek için müneccim olmaya gerek yok. İlk zamanlar herkes özgür, her şey serbest. Listeler yüklü, like’lar, tanışlar, deneyimler gırla. İş biraz ciddiye binmeye başlayınca karşılıklı merak, keşifler ve doğal olarak uyanan kıskançlık. “Benimle beraberken onunla da mı...” sorgulamaları, huzursuzluk, güvensizlik.


Sonrası yalnızlık, boş saksıları dolduracak, evi şenlendirecek kadını bekleme hali.


Ancak yaptığımız seçimleri değiştirince farklı sonuçlara varabildiğimizi bir anlasak...



Not: Sabah altıda yemek pişirme ve “Çalışmasına gerek yok, ben zaten kazanıyorum”, es geçilemeyecek iki ayrı yazı konusu.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.