Sakın evlenme!

Yirmilerinin ikinci yarısında bir genç kızla bir delikanlı birkaç yıldır beraberler. Mutlular, hayatlarından memnunlar ama akıllarından şu anda evlenmek geçmiyor. İkisinin de ağzından evlenmek lafı çıkmıyor. Aralarında bile bunun konusu olmuyor.


Gelgelelim çevrelerinde bir beklenti var.


“Evlilik ne zaman?”

“Evlenmeyecek misiniz?”

“Hiç değilse bir söz takın.”

Artık adını koyun şu işin.”

“Tamam artık birbirinizi tanıdınız. Daha ne kadar gezip dolaşacaksınız.”


Bunlar genç çiftlerin bağışıklığı olan sözler. Duyup duymazdan gelmek, gülümseyip susmak gibi davranışlar geliştirmişler, etrafı idare edip yaşayıp gidiyorlar.


Fakat bir de aynı çevre içindeki bir diğer gruptan başka sözler yükseliyor.


“Aman böyle iyisiniz, hayatın tadını çıkarın.”

“Durduk yerde başınıza iş açmayın.”

“Ne aceleniz var?”

“Evlilik çok zor.”

Biz evlendik de ne oldu?”

“Biz evleniyoruz da ne oluyor?”

“Keşke evlenmeseydim.”

“Keşke evlenmeseydik.”

“Evlenince hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.”

“Sakın evlenme!”

“Sakın evlenmeyin!”


Bir kısmı evli, bir kısmı evlilik hazırlığında. Ağzından söz, nişan, yüzük, nikâh lafı çıkmayan genç kızla delikanlı susup onları dinliyor. İkisi de nezaketten ses etmiyor. Onlara bu sözleri söyletecek sıkıntılar yaşadıklarını düşünüyorlar. İdare ediyorlar.


Ancak burada ilginç bir durum var. Evlenmemeyi salık veren evliler arasında, boşanma eğiliminde olan yok.


Bazısı anlaşılabilir. Mecbur hissediyor düzenini sürdürmeye, çocuklar var, boşansalar evleri ayırıp fakirleşecekler. Kendi mutsuzluğunu samimiyetle anlatıyor, çaresizlikten devam ettiğini ama karşısındaki mecbur değilse evlenmemesini tavsiye ediyor. Gelgelelim çoğu kez dertlenen kadın, o esnada kocası aradıysa “Efendim canım”, “Söyle tatlım” diye açıyor telefonu. Eğer kocası ortama girdiyse onunla şakalaşıyor, ona dokunuyor, sarılıyor. Akşam ne yiyeceklerini konuşuyorlar.


Evlenmemeyi öğütleyen evlilik hazırlığındakilerin ise geri adım atmaya hiç niyetleri yok. Kendileri yol yakınken yüzüğü atabilirler, madem o kadar zorlanıyorlar. Çeyiz düzmeyi, mobilya bakmayı, ev aramayı bırakabilirler derhal. Ama hayır, ne olursa olsun evlenmeye kararlılar ve etraflarındaki bekârlara “Sakın evlenmeyin” diyorlar. Bu sınıftakilerin bu şekilde davranmasının iki sebebi olabilir. Bir, çevre baskısından evlenmek zorunda hissediyorlar ve bekârları uyarıyorlar “Aman uzak durun” diye. İki, aslında çok memnunlar evliliğe hazırlanmaktan ve aslında “Sakın evlenmeyin” diyerek karşılarındaki bekârın bekârlığını yüzüne vuruyorlar, kendilerinin ise evlenme başarısı gösterdiğini tekrarlıyorlar.


Evli veya evlilik hazırlığında, evli ve mutsuz veya evli ve mutlu, evlilik hazırlığında ve mutsuz veya evlilik hazırlığında ve mutlu... Farketmiyor.


Bekârlara evlilik konusunda tavsiyede bulunmayı, eğer sormadılarsa, eğer sormuyorlarsa, kimsenin görev edinmesine gerek yok. Merak ettikleri bir şey varsa sorarlar zaten. “Nasıl?” derler, “Evlilik nasıl bir şey?” “Güzel bir duygu mu evli olmak?” “Evleneyim mi, tavsiye eder misin?” “Peki neden?


Eğer bekârlar siz evlilere veya evlilik hazırlığındakilere hiçbir şey sormuyorsa, siz onlara evlilik hakkında konuşunup duruyorsanız ve eğer onlardan hiç ses çıkmıyorsa, tebessüm edip susuyorlarsa, durup biraz düşünün. Tavsiyelerinize ihtiyaçları olmayabilir ve onları gerçekten huzursuz, rahatsız ediyor olabilirsiniz.


Sessizlik bazen çok şey anlatır.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Süper tespit tebrikler
    CEVAPLA
  • Misafir ayyy yazan klavyeni anlatan dillerini seveyim yaa ha yaşaa bende bıktım bu iki tayfadan !! herkes evleniyor diye bizde evlenmek zorunda mıyız allah aşkına !! biz böyle mutluyuz kime nee soruyor muyum ki ben kimseye
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.