Yeni biri mi, yeni bir hayat mı?
Hayatında yeni bir olsun istiyorsun.
Hayalindeki o evi kuracaksın.
Salonda bir kanepe, karşısında televizyon. Ona sarılıp film izleyeceksin. Bazen kanepede onun kucağında uyuyakalacaksın. Gece ona sarılıp uyuyacaksın.
Mutfakta tencereyi karıştırırken gelip belini saracak, burnuna pıt atacak, yanağına öpücük konduracak. Sofrayı hazırlarken tabakları taşıyacak. Ne güzel olmuş diyecek yaptığın yemeğe, sevineceksin.
Markette alışveriş ederken yüzün gülecek. Domatesi, elmayı, zeytini taneyle almayacaksın artık. Sepeti iki kişilik dolduracaksın.
Akşamlarını, hafta sonlarını planlayacaksın. Ne yenecek, nereye gidilecek, kim gelecek, kime gidilecek?
Evinde kocaman bir masa olacak. Dolaplarında cici tabak çanak takımların, raflarında baharat kapların, üstlerine isimlerini yazacaksın karışmasınlar diye. Arkadaşların gelecek, aileni, başkalarını hep o masada ağırlayacaksın. Saatlerce sohbet muhabbet, çok mutlu olacaksın.
Her köşeye renkli, kokulu mumlar yerleştireceksin. Evinin havasını yumuşatacaklar. Gelen giden, ne kadar stresten uzak, huzurlu bir evin olduğunu söyleyecek.
Harika bir balkon hazırlayacaksın. Rengârenk sardunyaların tomurcuk üstüne tomurcuk verdiği saksıların arasında çay, yanında tarçınlı kurabiye keyfi yapacaksın. Yasemin kokulu tütsüler yakacaksın.
Rustik tüllerin, perdelerin olacak, kapıyı, pencereyi açınca uçuşan. Gece lambaların, yerden aydınlatmaların, ruhunu aydınlatır gibi salonunu, odalarını aydınlatacak.
Bir okuma köşesi hazırlayacaksın. Ayaklarını altına alıp kucağında kitabı okuyacaksın, dizlerinde battaniyen, elinde kahven.
Hiç yalnız hissetmeyeceksin. Telefonunda hep bir mesaj olacak, hep seni arayan biri.
Kafelerde, restoranlarda tek başına oturmayacaksın. Eli sevgilisinin elinin içinde, elinin sıcacık içi sevgilisinin ensesinde bir kadın görünce için burulmayacak.
Gardırobu, portmantoyu, komodini, çekmeceleri açınca yüzüne yalnızlık çarpmayacak. Çamaşır makinasını iki kişilik doldurmak bile hoşuna gidecek.
Hayatına yeni biri girecek ve her şey çok güzel olacak. Bunu yürekten diliyorsun.
Ama bir süre sonra o kurduğun düzenden memnun olmayacağını da içten içe biliyorsun. Çünkü hayal ettiğin bir yuva değil, kendin için bir mekân. Yeni bir ev, yeni eşyalar, yeni alışkanlıklar, hepsi kendin için dileklerin, beklediğin o “yeni biri” de hayalini kurduğun o hayat içine yerleştirdiğin bir şey. Tıpkı o okuma koltuğu gibi, balkonda tomurcukları patlayan sardunyalar gibi, seni aydınlatsın istediğin o mumlar, tütsüler gibi.
Özlemini çektiğin bir hayat resmediyorsun ve yarattığın tabloya attığın son fırça darbesi o “yeni biri”.
Bu yüzden bir türlü mutlu olamıyorsun. Kurmaya can attığın o hayatı aslında paylaşmak niyetinde olmadığın için. Mağaza vitrinindeki ayakkabı, pazar tezgâhındaki terlik gibi onu da edinebileceğini düşünüyorsun.
Oysa biriyle bir hayat kurmak, çift olmak, hayatı paylaşmak demek. Hayalindeki o evin odalarını, keyif köşelerini. Bazen o koltuğun yerini değiştirmek demek, sardunya yerine başka çiçek ekmek, bazen tütsüleri söndürmek, o kocaman masada senin az onun çok sevdiklerini ağırlamak demek. Bir hayatı paylaşmak, hep senin istediklerinin olmayacağını bilmek demek.
Hayatında yeni biri mi istiyorsun, yeni bir hayat mı? Kendine yeni bir hayat mı kurmak istiyorsun, hayatını biriyle paylaşmak mı istiyorsun?
Mutluluğa giden yol bu soruları samimiyetle cevaplamaktan geçiyor. Yanıtlar seninle senin aranda.
YORUMLAR