Doğaya mı dönüyoruz? Hadi!
“İnsanın bu dünyada değiştirebileceği tek şey vardır; kendisi...” (Aldous Huxley)
***
Doğadan uzaklaşmaktan neden korkuyoruz?
Yediğimiz yumurtalar organik olmazsa ölür gideriz diye mi maazallah? Ayağımız toprağa basmayınca saçlarımız diken diken oluyor da havamız mı bozuluyor? Nedir bu doğala dönüş hevesi kuzum?
Geçtiğimiz on yıllarda en havalı olan şey en yeni olandı. Yeni teknoloji işlerimizin kolaylaştırılması, hayatın daha eğlenceli ve yaşamanın daha stressiz olması için uğraştı durdu. Epey de başarılı olduk sayılır. Birkaç çift çorabı birkaç gün boyunca hep elde yıkamak zorunda kalanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır. Yeni ve kolay, eşittir havalı, popüler.
Ne oldu da bu tersine dönebildi bilmiyorum ama vaziyet ortada. Eskiye dönüş malumunuz...
Çocuğu bir kaşık hazır yoğurt yiyecek diye ödü patlayan anneler tanıyorum.
Yemesinler tabii ki. Hiç birimiz yemeyelim, artık doğal olmayan hiçbir şeyi vücudumuza değdirmeyelim bile. Ha! Benim artık insan doğası denen şeyin neye dönüştüğüne dair acayip teorilerim de var ama bunlar başka yazıların konuları.
Doğaya döndük, özümüzle barıştık diyelim. Bir sabah, bir uyandık ki hepimiz kendi doğal malzeme ile yapılmış evimizde, organik bahçemizde yaşıyoruz ve dopdoğal dolaplarımıza doldurduğumuz her şey tamamen doğal! Özgür ve mutlu inekler, yalınayak çocuklar ve tüm dünya birden hop! Dev bir hippi komünü...
Eee? Evet. Hatırlatmak istediğim, hatırlamamız gereken bazı şeyler var.
Keçi peynirinin doğalını aramaya çıkmadan önce bu on yıllar boyunca türümüzün içine, özüne işlemiş bazı yapaylıklardan, özümüze aykırı bazı kayıtlardan arınmaya ihtiyacımız var. Biz bu dünyada ne için varız? Evlerimizi, bedenlerimizi yapay, zararlı kimyasallardan arındırmaya çalışırken gözden kaçırdığımız çok önemli bir nokta bu. Kimyasal içermeyen gözaltı kremi almak için daha çok çalışmamız, çocuklarımızdan ayrı günler geçirmemiz, âşık olamayacak kadar bazı binalara kapanıp çalışmamız gerekecekse, bu işte bir yanlışlık var demektir. Sistem bütünüyle çarpık bir hal almışken, bu sistemin içinde kendi hanemizi hoş tutmaya çalışarak bu işin içinden sıyrılamayız.
Elbette önce kendimize bakacağız. Kendimizi temizleyeceğiz, hatırlayacağız ki bütüne katkımız hakiki olabilsin.
İlişkilerde doğal olabiliyor muyuz mesela? Kalpten dinlemeyi, sevgiyi gerçek anlamda iletmeyi, paylaşmayı, hatta etrafa saçmayı hatırlıyor muyuz? Birbirimize dokunmaktan çekinir olmuş bir toplumda herkes yüzyıl sağlıklı yaşayıp ne yapacak ki? Yüzde yüz doğal, katkısız aşkı hatırlıyor muyuz mesela?
Doğaya, özümüze dönme uğraşı içerisindeyken kendi süreçlerimizi ve yolculuğumuzu görmezden gelemeyiz.
YORUMLAR