Seyir terası

Yalnızca üç gün sürecek harika ve özel bir etkinlik için yola çıkıp bir türlü eve dönemeyeli, "iyi de ev neresi ola ki zaten" diye sorgulamaya başlayalı on beş gün oluyor. Yanımda iki parça eşyayla hiç planlamadığım yerlerde uyanırken buldum kendimi. Sanki biri bazı ayarlarımı değiştirmiş, hiç durmadan çalışan düşünme-dertlenme makineleri kendini rölantiye almış, canım yola acıkmıştı


Bu yolculukta hiç bilmediğim insanlar, görmediğim -ve aslında görmeyi şimdilik planlamadığım- yerler, daha evvel katılmadığım türde sohbetler tanıdım. Doğanın göbeğine bu kadar yakın olunca ortaya çıkan doğal akışla tanıştım, bu akışı bilen yanımı tanıdım. Tepenin birinde birileriyle dolunayı kutlarken ormanın içine kaçıp çam iğnelerinin üzerine basmak isteyen ben, tüm gün koca bir mutfakta bir sürü ekmek yoğururken yeni sakinlikler keşfeden ben.. daha birkaç ben daha. Benden biraz daha.


Doğa annenin eli rüzgar olup saçıma dolandığında, kendimi ve dünyayı dinleyebilecek kadar yavaşladığımda ne zamandır bildiğim ama sanki hiçbir zaman tam olarak üzerinde durmadığım nice anlam, şarkı ve dua dökülüverdi önüme.


Uzun zamandır kütüphanede duran ama bir türlü okuyamadığın kitaplar gibi. 'Bir ara' göz atarım diye içime attığım onlarcası usulca çıkıyor saklandıkları yerlerden. Bugün, yerleştiğim çiftlikten ayrılmak üzereyken odamda bozmaya kıyamadığım, belki de canlıdır dediğim bir kozanın boşaldığını fark ettim. Pencerede, dışarı çıkmaya çalışan muhteşem bir kelebek vardı. Yeşil-beyaz kanatlı, üzerinde siyah noktalar. Kanadı neredeyse parmak boyunda, kocaman. Dışarıya çıkmasına yardım ettim ve o da uçtu gitti. Çok sevdiğim kelebeklerle böyle yakınlaşmaya fırsatım olmuş muydu hiç? Tam da çantamı toplarken kozasından çıkmaya karar vermesi de tesadüf müydü?


Burada bu dağın başında, zeytin ağaçlarının ve her biri kendi yavaşlığının tadını çıkaran yeni arkadaşlarımın arasında fark ediyorum o 'yavaş' tarafımı nasıl da ihmal ettiğimi, aceleyle ve düşünüp durmayla zehirlediğimi.


"Canım illa şehirden çevrenden kaçmak mı lazım kendini keşfetmen için? Otur oturduğun yerde" derdim bazen meşhur kıra kaçmalı cümlelerini kuranlara. Şimdi biraz boynumu eğerek görüyorum ki -ister şehirde ol ister başka bir yerde olsun hayatın, fiziksel olarak da birkaç adım uzaklaşmanın genişlemeye ve yavaşlamaya muazzam faydası var. Tek yolu değil belki uzaklaşmak ama ben şimdi biliyorum ki yolun kendi sihri var. Burada ve orada olmanın ve kalıcı olmamanın, pasif bir dinleyici olmanın tadını çıkarmanın kendine dönmenin en önemli adımlarından biri olduğunu biliyorum.


Şimdi burada akşam güneşinin altında günün yorgunluğuyla, saka orkestrasına şımarıp karşıki tepelere bakıyorum ve kendime söz veriyorum; bu "zihnim boş" halini unutmayacağım ve gerekirse şehrin göbeğinde bile, kendime bu alanı, ara ara kaçıp her şeyi izleyebileceğim bir yeri inşa edip onu korumak için elimden geleni yapacağım.


Çünkü başka türlü olmuyor. Dünya hem güzel, hem korkunç bir yer ve bizim çok sağlam ve kişisel, sevimli, sakin seyir teraslarına ihtiyacımız var.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.