Çocuk kitaplarına uzman denetimi nelere yol açar?
Geçen hafta Change.org’da bir imza kampanyası başladı. Psikolog Sevil Yavuz’un önayak olduğu “Çocuk Kitapları Psikologlar Tarafından Kontrol Edilsin” diyen kampanyanın önerisi çocuklar için basılan her türlü yayının Klinik Psikolog/Psikolojik Danışman tarafından denetlenmesini öngören bir kanuni yaptırımı talep ediyor. Kampanyanın 200 binden fazla imzacısı var.
Öte yandan bu imza kampanyasının maksadını aştığını, edebiyata yönelik bir sansür ihtimali barındırdığını, bunun da endişelendirici olduğunu söyleyen bir çok kişi var. Bu görüştekiler yayıncı, veli ve ailenin seçme sorumluluğunu paylaşmasını sorumluğun bunların dışında kişi yada kurullara devredilmesinin mantıklı olmadığını ifade ediyorlar.
Bu kampanyayı duyduğumda bizim Uzay'la uzun süredir döne döne okuduğumuz “Korkunç Gıcık 3.Hıçkıdık” serisini düşündüm. Karakterlerin isimleri bile tek başına yeterli olabilirdi kim bilir hangi kurul tarafından uygunsuz bulunmasına. Oysa ki Geğiren Kabadayı, Sümüklüküstah, Koca Memeli Berta bizim en sevdiğimiz edebi kankalarımız. Sansüre gidebilecek bu girişim bana da bir hayli endişe verdi; fikirlerini merak edip çocuk kitabı yazarlarına, psikologlara, yayıncılara, ebeveynlere sordum... Aldığım görüşler şöyle:
Yarardan çok zarar
37 yıldır çocuk kitapları yazan Fatih Erdoğan eskiden çocuk kitapları sektörünün üç-beş yazar ve yayıncıyla yetindiğini, geçen zamanda ciddi bir gelişme kaydettiğini belirtti."Çocuk kitabına bakış açısı zaman içinde çok değişti. Artık anne babalar çocuklarının kitap okumasını önemsiyorlar ve okullar da geleneksel olarak kilitli okul kitaplıklarının yerine zengin kitaplıklar kurmaya başladı. Ama kitap korkusu gibi kitapları bir eğitim aracı olarak görme alışkanlığı ve cahilliği de bitmek bilmedi. Dolayısıyla da yazdıklarımıza ders aracı muamelesi yapma takıntısı bitmedi. Edebiyat eğitimden farklı bir şeydir ve bir müfredata bağlı değildir. Bütün kitaplar edebi midir? Bütün kitaplar mükemmel midir? Her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da iyi ve kötü örnekler vardır. Seçim anne babanın, öğretmenlerin ve çocuklarındır. Zaman iyiyi öne çıkarır, kötüyü eler. Birkaç kötü örneği fırsat bilip hepsini denetlemeye kalkışmanın sonucunda edebiyat/sanat gider geriye kupkuru eğitim kalır” diyen Erdoğan’a göre psikologların edebi bir metni -eğer edebiyatçı değillerse- değerlendirmeye kalkışmalarının yararından çok zararı olur. Yazar Fatih Erdoğan'a göre korkulması ya da denetlenmesi gereken şey sansürün anlamını bilmeyen psikologlar ve recepivediklere izlenme rekorları kırdıran seviyesizlik; yılda üç beş bin adet basılan ve zaten anne babaların bilir bilmez eleştirileriyle hırpalanıp duran çocuk yazarları değil.
Kitapları almadan önce okuyun
Deniz Yüce Başarır Hep Kitap'ın Genel yayın yönetmeni. Başarır'a görüşünü sorduğumda çocuk kitabı yazarlarının sanatçı olduğunu ve sanatın da özgür düşünceden doğduğunu hatırlattı. Çocuk kitapları üreten yayınevlerinin yeni kitapları seçerken eserleri psikolojik, sosyolojik ve edebi olarak değerlendirme konusunda sorumlu olduklarını, seçkin yayıncıların bunu zaten uyguladıklarını ifade etti. Ailelere düşen görevi ise çocuklarını iyi tanımaları, yayınevlerini ve yazarları doğru değerlendirmeleri, kitapları satın almadan önce okumalık olarak tanımladı.
Sorumluluk kimin?
“Yayınevleri veya yazarlar eserlerini yayımlamadan önce psikologlara fikir sorabilir. Veliler ve öğretmenler psikologlara fikir sorabilir. Psikologlar da uyarı ve önerilerde bulunabilir ama dileyen dilediğini yayımlar. Satın alıp almama veya okuyup okumama kararı velinindir. Yayın özgürlüğü tam da budur” diyen Tülin Kozikoğlu psikoloji okumuş bir çocuk kitabı yazarı.
Kitap okuma alışkanlığı olan çocuklar için kurgu eserlerin, hayatın olumsuzluklarıyla baş etme yolunda aşı görevi göreceği, bir öykünün çocuğun ruh sağlığını alt üst etme gücüne sahip olmadığı görüşünü ifade etti. Televizyonda ve hatta gerçek hayatta çocuğun çok daha fazla şiddete maruz kaldığını düşündüğünü söyledi. “İşin içine denetleme komisyonu girdiğinde kimin, neyi denetleyeceğini nasıl belirleyeceğiz? Komisyonda kim olacak? Hangi kriterlere göre seçim yapacak? En doğru nasıl belirlenecek?” diye sorularını sıraladı. "Ebeveynlerin 'Çocuk Kitapları Psikologlar Tarafından Kontrol Edilsin' başlıklı bir kampanyaya imza vermelerini, ebeveyn olarak üstlenmeleri gereken 'çocuğuna kitap seçiminde destek olma' sorumluluğunu 'psikologlara ihale etmek' olarak yorumluyorum. "Bir psikolog benim yerime seçsin" diyorlar sanki. Ben psikoloji okumuş bir çocuk kitabı yazarıyım. Psikologluk yapmıyorum ama yapsaydım ebeveynlere şöyle derdim: "Bu sorumluluğu bize yüklemeyin. Bizim yapacak çok başka işlerimiz var."
İyi edebiyat denetim çabalarını geçersiz kılar
Tarih boyunca iyi edebiyatın denetim çabalarını geçersiz kıldığını, engele, sansüre, iyi niyetli çocuk koruma gerekçeli denetim çabalarına direndiğini söyleyen çocuk kitapları yazarı ve öğretim görevlisi Ayfer Gürdal Ünal ise Pippi Uzunçorap’ın ya da Oz Büyücüsü, Alis Harikalar Diyarı, Tom Sawyer ve Harry Potter’ın da bazı açılardan sakıncalı bulunup yasaklanmaya çalışıldığını belirtti ve şöyle devam etti:
“Edebiyat hakkında görüş alınmak istiyorsa kurgu, karakter gelişimi, konunun yaş grubuna uygunluğu, imgelerin zenginliği, mekanın kullanımı, toplumsal cinsiyet rollerinin ele alınış biçimi, ideolojik örtük ya da açık mesajların olup olmaması, eserin kapsayıcılık özelliği, eserde şiddet unsurunun varlığı evrensel değerlere uygunluk gibi temel göstergelerin tümünü dikkate alacak olan uzmanlara danışılması gerekir. Çocuğun iyiliğini düşünmek tek meslek grubunun sorumluluğunda değildir. Tek bir uzmanlık grubunu yetkili kılmak, değişik etik sorunlara davetiye çıkaracak ve denetleyeni kim denetleyecek sorusunu da sorduracaktır. Anneler ve babalar nasıl eve giren kitabı inceleyip kendilerince olumsuz gördüklerini almıyorlarsa, MEB'inde yetişmiş onca değerli eğitimci kadrosuyla devlet okullarına aldığı kitapları daha ince eleyip sık dokuma sorumluluğu vardır."
Edebiyatı edebiyatçılara bırakalım
Klinik psikolog/Pedagog İnci Vural çocuk kitapları da yazmış bir psikolog olarak, mesleğinin insanı daha eğitici-öğretici yaptığını ve bu özelliklerin de çocuk edebiyatı yapmak için uygun özellikler olmadığı kanısına vardığını dile getirdi. "Çocuk kitabı bir edebiyat ve sanat ürünüdür. Sanat ürününe denetim getirmek de sansüre dönüşme tehlikesi taşıyabilir. Bazı yayınevlerinin, meslek birliklerinden ya da uzmanlardan onay aldıkları uygulamalar bulunmaktadır. Ama bunu zorunlu hale getirmek sanat üretimini kısıtlayıcı bir hale dönüşebilir. Yazarlar yaratıcı olmaktan çok eğitici olma çabası içine girebilirler. Edebiyatı edebiyatçılara, çocuğun ne okuyacağına karar verme işini de anne babalara bırakalım ve ailelerin nasıl bilinçlendirileceğini ayrıca düşünelim” dedi.
Aile denetimi yeterli
Terapist Nilüfer Devecigil ise kampanyanın 200 binden fazla kişi tarafından imzalanmasını her konuda bir uzmana ihtiyaç duyulmasına bağladığını söyledi. “Çocuğunuzu sizden daha iyi kim tanıyabilir ki? Her aile, kendi çocuğunun yaşına, özelliklerine, aile kültürüne göre kitap seçmeye dikkat etmesi yeterli bir denetimdir” dedi.
Kaş yaparken göz çıkmasın
Peki ebeveynler ne düşünüyor diye merak edip Blogcuanne Elif Doğan’a sordum: “Kampanyanın çıkış noktası olan kitap gerçekten akıllara zarar; ancak oradan yola çıkarak, tüm kitaplar denetlenmeli demek, Fareler ve İnsanlar'ın "gayri ahlâki" bulunabildiği, Şeker Portakalı'nın müstehcen olduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma açılabildiği bir ülkede kaş yaparken göz çıkarmak olur” diye görüşünü belirtti.
Satın alınmayan kitap tekrar basılmaz
Diğer bir çocuk kitapları yazarı Sara Şahinkanat kampanyaya imza veren ebeveynleri imzalarını geri çekmeye davet etti.
"Aile kültürümüzü korumak, geliştirmek bizim hak ve sorumluluğumuzken, her şeyden korkar olduk. Sorumluluk almak, araştırmak yerine her şeyi uzmanlara bırakmak istiyoruz. Çocuk kitapları da çocuklarımızla, yani en değerli varlıklarımızla ilgili olduğu için sağlık kadar, eğitim kadar hassas olduğumuz ve net doğrular aradığımız bir konu" diye ifade ettiğin görüşüne şöyle devam etti: "Anonim masallarda sıklıkla rastlanabilen can sıkıcı kesitlerle ailelerin terörize edildiğini ve itinayla yayımlanmış iyi kitapların zan altına sokulduğu. Çocuk edebiyatı sanat kapsamında nitelikli veya niteliksiz diye değerlendirilmeli. Daha çok ve çeşitli kitapları okumalı, sorgulamaya zaman ayırmalıyız. Satışı yeterli olmayan kitap tekrar basılamaz. Çocuklar için kitapları araştırarak, yorum ve eleştirileri okuyarak, hatta yetinmeyip bizzat incelemeye zaman ayırarak kendimiz yapmalıyız” diyerek ebeveynleri sorumluluğu almaya davet etti.
Şahinkanat ayrıca "Öndenetim çocuk edebiyatı yazarlarını baskıya sokar. Sözde steril kitaplar çıkar ortaya. Ama giderek yavanlaşır... keyif vermez olur. Çocukları geliştiremez, aksine zarar verir. Bir süre sonra hiç okumazlar... Büyük olasılıkla artık onları ekranların önünden de kaldıramazsınız. Biraz sakin ve sağduyulu olalım. Yeterince okuma kültürü geliştiğinde, toplumun diğer öğelerine kıyasla kitapların çocuklarda olumsuz etki yaratma olasılığı yoktur. Oysa özgür ve özgün çocuk edebiyatının toplumun gelişimine katkısı ölçülemez değerdedir" diye fikrini belirtti.
Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği sözcüleri kişilerin özgür seçme hakkını bir kurula veya “uzmanlara” teslim ettiğinde, bugün kötü bulunduğu için piyasadan çekilen örneklerin yarın bu “uzmanların kararıyla çocuğunuza okutmak zorunda kalmayacağınızın garantisi yok, diye uyarıda bulundu.
Durum bu!
Son olarak ders kitaplarını hatırlayalım; zaman zaman sosyal medyada paylaşılan örneklerde eski zaman masallarından bile daha can sıkıcı örnekler olabiliyor; ki bunlar müfredata dahiller ve sözde kırk çeşit denetimden geçiyorlar... Sırf bu örnekleri hatırlamak bile denetimin, denetleyenin iç dünyası, bakış açısı ve onu da denetleyenlerin önceliklerinden bağımsız olmadığını hatırlamamız için bir sebep. Kolaya kaçmayalım derim ben; yazarlar, yayıncılar, aileler ve eğitimciler olarak çocuklarımızın nitelikli kitaplarla buluşması için elimizden geleni yapalım; kötüler zamanla elenecekler...
YORUMLAR