Serbest dolaşan çocuklar
Yok, tavuklar değil, çocuklar. Amerika Birleşik Devletleri’nde geçen senenin sonundan beri medyayı ve ebeveynlerin zihinlerini meşgul eden, adıyla yeni ama tavrıyla eski bir hareket; orijinal adıyla “Free Range Kids”...
Hareketin isim ve fikir annesi Lenore Skenazy... Başlangıç noktası ise şu: Lenore, 9 yaşındaki oğluna (yaşadıkları New York şehrinde) okula tek başına, toplu taşıma araçlarını kullanarak gitmesine izin veriyor. Öncesinde oğluna metro haritasını okumayı, nerede hangi araçlar arasında aktarma yapacağını öğretiyor. Lenore’nin bu yaptığı duyulunca ülke çapında bir tartışma başlıyor: “9 yaşında bir çocuk, New York gibi kalabalık bir şehirde, toplu taşımayı kendi kendine kullanabilir mi, kullanmalı mı, kullanırsa ne olur, hangi tehditlere maruz kalır, çocuğun eve sağ salim dönme olasılığı nedir?”
Bu tartışma ekseninde Lenore Skenazy, onlarca TV programına konuk oluyor, ülke içinde ve dışındaki medyaya bir sürü röportaj veriyor; akabinde “Free Range Kids” kitap oluyor ve hatta adını “Dünyanın En Kötü Annesi” koyduğu bir TV programı yapmaya başlıyor...
Leonore’nin önermesi basit: “Aşırı koruyucu ebeveynlik yaparak çocuklarımızı ruhsal anlamda sakat bırakıyoruz.” Serbest dolaşan çocuklar hareketinin “helikopter ebeveynlik” denen, hayatını çocuk merkezli hale getiren, çocuklarının her anını planlayan ve onların yerine her şeyi yapan ebeveynlere tepki olarak doğduğu söyleniyor.
Amerikalı ebeveynler arasında (yakında biz Türk ebeveynlerin de dönüşeceği, belki de çoktan dönüştüğü gibi) çocuklarının her an yabancı tarafından kaçırılacağı, taciz edileceği gibi endişeler hâkim. Bu endişeli tutum şehir hayatıyla birleşince çocukların her an nerede, kimlerle olduğunu, başlarına ne gelmiş olacağını dert edinmek yerine evde TV ya da bilgisayarın karşısında oturmalarını tercih eden bir yapıya yol açıyor.
Lenore Skenazy işte buna karşı bir duruş sergiliyor. Kitabında yayımladığı araştırmalara göre Amerika’da yaşayan bir çocuğun bir yabancı tarafından kaçırılması ihtimali, bir fırtınada üzerine yıldırım düşme ihtimaliyle aynı...
Skenazy, aslına bakarsanız, bir nesil önce tüm ebeveynlerin, üzerine düşünmeden ve bir isim koymadan yaptığı şeyi gündeme taşıyor: “Çocuklar okula, bakkala, parka kendi kendine gidebilirler ve her an bir ebeveynin gözetimine gerek yoktur.”
New York’u bilmem ama İstanbul’daki çocukların bu zamanda ve bu mekânda kendi başlarına dışarıda vakit geçirmeleri mümkün görünmüyor bana.
Ben Uzay’ın yaşındayken anneannemin iki katlı evinin olduğu sokakta, komşuların bahçelerinde, (o zamanlar çılgınca trafiği olmayan) caddenin üstünde geçirirdim güneşli günleri. Ne cep telefonum vardı, ne de üzerimize dikilmiş yetişkin gözleri. Tek kuralımız, eve çağrıldığımızda (muhtemelen yemek saatleri) mızmızlık etmeden çağrıya uymaktı...
O zamanlar hem şehir daha az kalabalık, hem mahalle ruhu daha yaygın (herkes birbirini tanıyor) hem de cinnet, cinayet haberleri çok daha seyrekti... Bu sayede 4 yaşında bakkala ekmek almaya gidiyordum; ama Uzay’ı gönderemem.
Skenazy’ye göre benim bu endişem, medyanın pompaladığı istatistiksel olarak başa gelme ihtimali çok düşük olan cinnet haberlerinin ve benim, çocuğum hakkında endişelenmemden nemalanacak olan güvenlik endüstrisinin pazarlama taktikleriyle beynimi yıkamasının sonucu... (Yeni yürüyen çocuklar düşerlerse kafalarını kırmasınlar diye kask satanlar, çocuk kaybolmasın diye vericili bilezik takanlar, evlere kamera takanlar, emekleme dizlikleri satanlar vs...)
Velhasıl Skenazy der ki: “Endişelerinizin gerçekdışılığını görmeye başladığınızda çocuğunuzun düşündüğünüzden çok daha yetenekli, bağımsız ve becerikli kişiler olduğunu anlayacaksınız...”
Haklı olduğu taraflar yok değil...
YORUMLAR