İnsan değişir mi?
İlk ne zaman duymuştum, “Sen böyle değildin, çok değiştin.” cümlesini şimdi hatırlamakta zorlanıyorum. Sanırım 20'li yaşlarımın başıydı. Epey zoruma gitmişti. Bu cümleyi bir suçlama ifadesi olarak duymuştum. Savunmaya geçtiğimi de hatırlıyorum. “Nereden çıkarıyorsun bunu? Ben hep aynı benim. Değiştiğim falan yok.” diyerek.
Değişmek kötü birşey miydi? Emin değildim, bununla beraber hatırladığım, söyleyen kişinin benim ona yeni gelen bu halimden pek memnun olmadığı idi ve ben bu durumu kötü bir şey olarak algılıyor, yorumluyordum.
"Sen çok değiştin" derken neyi kastettiği de net değildi. O zamanki bilincimle “Neden böyle diyorsun? Biraz anlatır mısın? Sana farklı gelen ne?” demek de aklıma gelmemiş olacak ki, içimde bir kök inanç oluşmuş. “İnsanlar değişmemeli.” Değiştiğin halinden memnun olmayanlar olabilir çevrende ve bu da bitmeye meyilli ilişkiler anlamına gelebilir.
Sen nasıl düşünüyorsun? İnsanlar değişmemeli mi?
20 yıl önce sevdiğin şeyleri hala seviyor olmanı bekleyenler var mı çevrende?
10 yıl önceki damak tadını sürdürmen, 8 yıl önce her anını beraber geçirdiğin ve bir biçimde ortam değişikliği sebebiyle farklı yönlere gittiğin arkadaşınla 8 yıl önceki bağlantı ve samimiyet kapasitesini sürdürmen bekleniyor mu senden? Birileri aynı kalmanı senden beklemiyorsa da sen kendinden bekliyor musun?
Hayat yolunda uzun soluklu bir partnerlik ilişkisi, evlilik, ebeveynlik ya da ebeveynlerle ilişki, aynı iş yerinde aynı iş arkadaşlarıyla uzun soluklu iş ilişkisi sürdürenleriniz için bir sorum var: Bu ilişkilerdeki ilk günkü hallerin ile şu anki halin aynı mı?
Kendi adıma bu soruya net bir cevabım var. Elbette hayır. İnsan olarak her an bir ihtiyacımı karşılama bilinciyle yaşarken, hayatın içinde isteklerim, ihtiyaçlarım ve onları karşılamak için seçtiğim stratejiler zamanla değişirken benim aynı kalmam mümkün değil. Değişim, hayatın ritminin kaçınılmaz bir parçası. Olayları algılayış halim andan ana değişiyor. İçimdeki hayat, anlayış kapasitem, şefkat kapasitem, esnekliğim, ilgimin yoğunluğu ve sevgimin niteliği kendi ihtiyaçlarımın karşılanma kapasitesiyle uyumlu olarak değişiyor. Ve evet, ben aynı ben değilim, çok değiştim tıpkı bunu bana söyleyen kişi gibi, her birimiz gibi.
Sağlık, barınma, maddi güvenlik, kabul, aidiyet ihtiyaçlarım beni tatmin edecek düzeyde karşılanmadığında karşımdakinin anlayış, ilgi, yakınlık ve sıcaklık ihtiyaçlarını karşılama kapasitem azalıyor. Karşılanmayan ihtiyaçlarım içimdeki hayatta gerginlik ve stres olarak duygu durumumu etkilediğinde, başkasının iyi haline katkı sunma becerim azalıyor. Böyle durumlarda iletişimde olduğum kişi beni değişmiş olarak algılayabiliyor.
Bununla beraber, yaşanan her hayat durumunun insan üzerinde yarattığı bir etkisinin olduğu gerçeğinden uzaklaşma eğilimi gösterebiliyoruz. Her kim ne yapıyorsa, bildiğimiz ve alıştığımız gibi yapmasını isteyebiliyoruz ya da bildiğimiz ve alıştığımız gibi yapmasını istediğimiz anlar olabiliyor.
Oysa hayat stabil değil. Değişimin orantısal standardı yok. Hayatın armağanları değişiyor, mevsim geçişlerinin zamanı değişiyor, insan olarak dünyayı algılama biçimimiz ve öğrendiklerimizin kapasitesi yaşımızla orantılı olarak değişiyor. Hayatıma temas eden her şey içimdeki hayatta bir etki yaratırken ben değişiyorum, biz değişiyoruz, toplum ve insanlık değişiyor ve her şey dönüşüyor. Daha önce benim için “kötü” olan bir kavram bir biçimde bana “makul” görünebiliyor, benim için “kabul edilemez” bir davranış, karşımdakinin halini duyduğumda içimdeki anlayışı hareketlendiriyor, başka bir zamanda benzer davranış sergileyen bir kişiye başka bir bakış açısıyla yaklaşma becerim, anlayış kapasitem dönüşüyor.
Lafımın özü şu ki; kişisel dünyalarımızda ya da topluluk bağlantılarında değerlendirme olarak kendimi nasıl görürsem göreyim, kendimi nerde bulursam bulayım bu hal sonsuza kadar aynı kalma garantisini barındırmıyor. Büyümek ve gelişmek insani olarak evrensel bir ihtiyaç olduğu için, insanın değişmesi yaşamın kaçınılmaz sonucu oluyor.
Hal böyle olunca bir diğerine “Sen çok değiştin.” demekten öteye nasıl geçebiliriz?
Değişim olarak değerlendirdiğimiz iki davranışı referans verip değişik gelen tepkinin ardındaki ihtiyacı anlamaya çalışmak nasıl mümkün olur? Kişiyi "değiştin" etiketi ardında yargılamak yerine, ilişki içinde meraka, anlayışa ve yakınlığa alan açmak mümkün olur mu? Eş zamanlı olarak, değişimin insan doğası için kaçınılmazlığını hatırımızda tutmak, bağlantıda olduğum kişinin evrilen bu haline dair merakı içimde canlı tutmak, yeni hallere uyumlanmak ilişkininde evrilmesine olanak yaratır mı?
Keyifli keşifler...
YORUMLAR