Homo domesticus…
Bu sabah şöyle bir hisle uyandım, görselleri tam olarak belirgin değil fakat, ardındaki fikre bakalım, yaşattığı tema ortak: Kocaman, lastikten bir çember, geri çekilin demişler, çekilmişiz, birbirimizden uzaklaşmışız, lastik de gerilmiş, hadi tamam diyecekler ve hızla orta noktada buluşacağız. Ya da şöyle bir şey, hepimiz yaydaki oklarız, okçular çember şeklinde dizilmiş, bizi fırlattıklarında bir noktada birleşiyoruz. Ancak böyle anlatabiliyorum, kısaltmak gerekirse dışarıdan içeriye, merkeze doğru bir hareket.
Gerildik gerildik de sonu güzel olacak inşallah, dünyanın öteki ucundaki insanla konuşmadan paylaştıklarımız oluştu, duygudaşlık had safhada, insanlar yaşadıkları yerden, pencere ya da balkonlarından görünen manzarayı paylaşıyorlar şimdi, nasıl güzel bir dünyanın içinde tutsak olduk, belki de yeryüzü yuvamızı sevmek için bir fırsattır bu, ne de olsa bir şeylerin varlığı, yokluğunda anlaşılıyor, ne büyük bir nimetin içindeymişiz de farkında değilmişiz, önemsemeyip, umursamayıp, kaynakları sınırsızmışçasına hor kullanıp üzmüşüz toprak anamızı, belki de artık Charles Eisenstein’ın söylediği gibi, yeryüzü ile sevgili ilişkisi kurmalıyız, onu gözümüzün bebeği gibi sakınmalıyız, annelerimizi üzebiliyoruz bazen ne kadar sevsek de.
Ev kuşu olduk desem olmaz, evden çıkmayı sevmeyenler için kullanırdı eskiler, özgür ama evde kalmayı seçiyor, şimdi mecburen evde, kendi seçimiyle değil, olsa olsa kafes kuşu olabilir. Homo domesticus!… Ben uydurdum şimdi, sonra baktım çeşitli şekillerde kullanılmış, işini kaybetmiş bir erkek kendini ev işlerini yaparken bulunca, ev erkeği olarak anlatırken kullanmış bu terimi, evcilleşmiş insan ırkı için de kullanıldığı olmuş, bense zoraki evde kalmış insanoğlu için kullanıyorum, oldu mu oldu.
Kadınların isyanı başladı, çok çalışmaktan, hele ki küçük çocukları olanlar, çok yoruluyorlar, haklılar tabii, erkekler yardım ediyor mu diyecektim ki fark ettim, hayat paylaşılıyor mu evlerde diye değiştiriyorum, çolukla çocukla bir ucundan tutuluyor mu hayatın? Umarım ev halkını eylemek kadınların görevi olmaktan çıkar artık bu vesileyle, hayatın ortaklığı daha iyi anlaşılır. Kız kardeşim evdeki herkese yemek yapmayı da her türlü işi de pek güzel öğretti, şimdi mis gibi her şeyi yapmayı biliyorlar, ben İstanbul’dayken, kardeşimle anneme gittiğimizde bazen telefon açıp soruyor ev halkı, ne pişirelim akşama?
Her şeyde olduğu gibi bu durumda da çan eğrisi geçerli olacak, yükselen her şey gibi düşüşe geçecek bu sıkılma halleri, bu salgın. Şimdi büyük ve uzunca süren bir kuluçka döneminin ardından, baharda doğanın hali gibi pıt pıt patlayacak içimizde büyüyen tohumlar, ortalık çiçek yeri olacak, bu yaratıcı hallerimizin bir tık daha ötesinde neler olacak diye heyecanlanıyorum.
Yalnız ama birlikte, birlikte ama yalnız, sonrası hep birlikte inşallah, başka bir dünyaya gözlerimizi açacağız, yakın olsun o zaman, Allah herkese yardım etsin, Gaia affetsin hepimizi.
Bakalım bu ev kozalarından nasıl güzel kelebekler çıkacak?
YORUMLAR