Sonbahar dönüşümü…
Doğada geçişler hep yavaş yavaş. Keskin geçişler yok, köşeler kenarlar yok. Her şey yumuşak bir şekilde bir başka şeye doğru akıyor, dönüşüyor.
Günler sonbahara döndü bir haftadır, güneş yavaş yavaş alçalıyor. Asmalar, sarmaşıklar bu yılın son sarılmalarını yapmak üzere kollarını uzatıyorlar göğe, bir dal bulurlarsa tutunacaklar. Bayılıyorum sarmaşıklara, içinde “âşık” var, “aşk” var. Güneşin vurduğu yapraklar bile aşkla kızarıyor.
Bu aralar bir rehavet bir rehavet halleri bizde, yazın sıcak ve yoğun günlerinden sonra canımıza şifa gibi gelen “sonbahar başlangıcı” günlerindeyiz. Ruhlarımız dinleniyor.
Sabahları tatlı bir serinliğe uyanıyoruz. Yumuşak ışık eşliğinde ılık esintiler geziniyor bahçede bu sabahlarda. Ohhh, içimiz ferahlıyor. Günler de yavaş yavaş serinliyor, hava bunaltmıyor artık. Babam “limonata gibi hava” der böylesine.
Küçük esintiler bahçenin yapraklarını hışırdatıyor da, rüzgârın sesi yavaş yavaş geliyor vadideki ağaçların arasından, gitgide yaklaşıyor ses ve sonra bir anda rüzgâr beni de içine alıyor. Gökyüzü masmavi, rüzgar herşeyi çabucak kurutuyor.
Kuşlar yavaş yavaş dönmeye başladı sonbahar bahçelerine. Cırcırların canhıraş çığlıklarının arasından daha bir duyulur oluyorlar gün be gün. Bugün orman yolunda ard arda üç ibibik kuşu çıktı karşımıza.
Gün akşamüstüne durunca cırcırlar susmaya başlıyor yavaş yavaş, teker teker susuyorlar. Sona kalan bir şaşkın, azimle bağırmayı sürdürse de, sonunda o da susmaya karar veriyor ve ortalık bir anda sessizliğe bürünüyor. Çok sürmüyor bu ara zaman, yavaş yavaş gece çekirgelerinin şarkısı başlıyor. Ninni gibi şefkatli, yumuşacık mırıldanıyor, çocukluğumuzun yaz gecelerini hatırlatıyorlar.
Tam bu saatlerde yarasalar görünmeye başlıyor, hızla uçan kocaman kelebekler gibi ses çıkarıyor, pikeler yaparak gökyüzünde böcek-sinek topluyorlar.
Akşam olunca birşeylere sarınmak istiyor insan, evde yalınayak yürümek serin hissettirebiliyor bir anda. Üşüyorum ama üşüdüğümü bile fark etmiyorum.
Yakında yağmurlar da başlar, yağmurun taşıdığı çam iğneleri eğimler boyunca küçük taraçalar oluşturur, o taraçalarda tohumlar patlar, cırcırlarla çekirgelerin nöbetleşe şarkıları da susar, kızılgerdanlar gelir, sonbahar orkideleri, çiğdemleri açmaya başlar. Döngüler böyle böyle devam eder güzel yeryüzümüzde. Yaz bizi yavaş yavaş terk eder.
Ama bazen bir an gelir, değişimin gerçekleşmiş olduğunu fark eder insan, mevsimlerin dönüşümü kendini fark ettirir. İşte yine böyle bir zamandan, Ağustos dolunayının eşlik ettiği bir “değişim-dönüşüm” zamanından naklen yayın olsun bu yazı da.
Sonbahar, dönüşümlerimize de vesile olsun.
YORUMLAR