Zor zamanların bizlere kazandırdıkları

Istakozlar, yumuşak bir vücuda sahip canlılardır ama onları koruyan sert bir dış kabukları vardır. Ancak bu kabuk serttir, esnek değildir. Istakoz büyümeye başladıkça mevcut kabuk onun için dar ve çok rahatsız hale gelir. Baskı artar, sıkışır ve huzursuz olur.


Peki bu durumda ıstakoz ne yapar? Önce bir yarık ya da kaya altı bulup saklanır sonra kabuğunu çıkarır. Eski kabuğunu atar ve daha büyük yeni bir kabuk üretmeye başlar. Bu süreç hem tehlikeli hem de kaçınılmazdır. Büyümenin bedeli rahatsızlık ve risk içerir. Istakozlar hayatları boyunca bu süreci defalarca tekrar edermiş. Her seferinde içlerinde büyümek isteyen yumuşak vücutları dış sert kabukları zorladığı için mecburen o rahatsızlığı çekip yeni kabuk oluşturmak zorunda kalırlarmış.


Aslında bu rahatsızlık bir işaret ve 'büyümen gerekiyor' mesajı içeriyor. Bu biyolojik gerçeklik bizlere zorluğun stresin ve rahatsızlığın her zaman kötü şeyler olmadığını anlatıyor. Bu bakış açısıyla bakarsak, bugün yaşadığımız zorluklarda gün gelip yenişeylerin doğmasının habercileri diyebilir miyiz?


Gelin, önce yaşadığımız zorluklardan bahsedelim.


Bugün memlekette milyonlarca insanın en büyük şikayeti hayat pahalılığı. Memleketin en büyük problemi geçim derdi oldu. Her geçen gün geçinmek gitgide zorlaşıyor. Bu durum sadece cüzdanları değil, moralleri zorluyor. Çocuğunuza 1 kg kiraz almak istediğinizde 250-600 TL bandında bir fiyatla karşılaştığınızda kendi kendinize ben o kadar zengin değilim diyebiliyorsunuz. Hayat sadece sosyal medyada tatil görüntülerini ya da link paylaşarak para kazanan insanlardan ibaret olmadığı için şu anda yaşadığımız gerçeklik canımızı çok acıtıyor.


Kiraların ve konut fiyatlarının aşırı yükselmesi özellikle büyükşehirlerde ciddi bir kriz yaratıyor.Gençler ev sahibi olmayı hayal bile edemiyor, kiracılar ise her yıl zamlarla karşı karşıya.


Kaliteli eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim pahalı hale geldi. Devlet desteği yeterli olmayınca bireyler özel hastanelere yönelmek zorunda kalıyor ve bu ciddi bir maddi yük getiriyor.


Ay sonunu getirebilmek için krediler, kredi kartları ve ek hesapların kullanımı arttı ve bu durum bireyleri borç sarmalına sokuyor, faiz yükü artıyor. Kişi borcunu yapılandırmak isterse, bankada toplam riski baz alınarak vadesinin belirlenmesi kişiyi çıkmaz sokağa çıkartıyor. Eğer bir bankada toplam riskiniz 125 Bin TL ise, bu miktara kadar 36 ay vade, toplam riskiniz 250 Bin TL ise bu miktara kadar 24 ay vade, toplam riskiniz 250 Bin TL’nin üzerinde ise 12 ay vadeyle yapılandırabiliyorsunuz. Acilen bu düzenlemenin değişmesi gerekiyor ve yapılandırma vadelerin uzatılması şart. Bireyler ek hesap, kredi ve kredi kartı borçlarıyla nefes alırken şimdilerde borçları çevirememenin acısını yaşıyorlar ve nefessiz kalıyorlar.


Birçok kişi bütçe yapmayı, tasarruf etmeyi, yatırımı planlamayı bilmiyor. Tüketerek ekonomiyi sürdüren bir sistemin içinde tükettikçe tükendiğimizin farkında değiliz. Yanlış harcama alışkanlıkları çektiğimiz zorlukları derinleştiriyor. Toplumun finansal okuryazarlık tarafının zayıf olması zorluklardan geçerken dezavantaj yaratıyor.


İşsizlik ve güvencesiz çalışma gençlerin geleceğe dair umutlarını yok ediyor. Bu durum sürekli artan fiyatlarla birleşince gelecek kaygısı, tükenmişlik ve umutsuzluk yaratıyor. Genç nesil emekli olduğunda yeterli gelir elde edemeyeceğini düşünüyor, bugünkü emeklilerin alım gücü yıllar geçtikçe azalıyor.


Ekonomik zorluklar karşısında yapabileceklerimiz sınırlı olsada, bu dönemleri daha az hasarla atlatmak hatta güçlenerek çıkmak için biz ne yapabiliriz gelin ona bakalım.


Finansal farkındalığımızı geliştireceğiz. Nereye para harcadığımızı bilip, harcamalarımızı analiz edeceğiz.


Aylık bir bütçe oluşturacağız. Giderlerimizi sınıflandırmak bizi çok rahatlatacak. “Zorunlu”, “ihtiyaç”, “keyfi” diye harcamalarımızı etiketleyeceğiz. Keyfi ve istek olanları ertelemeyi başarırsak bir adım yol almış oluruz. Gelirimiz yatar yatmaz minimum yüzde 10’nu tasarruf edeceğiz. Borcum bitsin , ödemelerime yetmiyor gibi engelleri duymayın, önce tasarruf edip ayırın. Tasarrufa ayırdığınız kısmı yok sayın, gelmemiş farz edin ama harcamadan önce tasarruf yapmayı öğrenin. Çoğumuz basit yatırım araçlarından haberdar değil. Vadeli hesap, altın, hisse, bes gibi araçları öğrenmekle başlayabiliriz. Ben anlamam kocam, babam anlar demek yerine ben anlarım demeye başlayacağız.


Abonelikler, dışarda yemekler, ani plansız harcamaların önüne geçmek için gerçek ihtiyaç mı, anlık istek mi? sorusunu soracağız.


Yeni gelir kaynakları yaratmaya çalışacağız. Yeteneğe dayalı ek iş yapabiliyorsak özel ders, sosyal medya içerik üretimi, freelance projeler gibi kendimize gelir yaratacağız.


Varsayalım işsiz kaldın, “boşta kalmak” yerine “yeniden yapılanma” süreci gibi görüp yeni alanlara merak geliştireceğiz. Dijital pazarlama, yapay zeka araçları, içerik üretimi gibi günümüz ihtiyaçlarını giderecek işler peşinde koşacağız.


Sahte fırsatlara, hızlı zenginlik vaatlerine kanmayacağız. Finansal dolandırıcılıklara karşı dikkatli olmak zorundayız. Çünkü zor zamanlardan geçerken daha savunmasız oluyoruz. Borçlanmadan önce düşünmeliyiz. Eğer bizi bugünden daha iyi bir noktaya götürürse evet borçlanalım. Diğer türlü günlük zevk ve hazlar içinse hayır borçlanmayalım.


Yaşadığımız zorluklar bir tür kabuk daralmasıdır. Kontrol alanımızda olanlara odaklanıp şikayetten, dedikodudan uzak durmalıyız. Zor zamanlar kaçınılmazdır ama hazırlıksız olmak bir tercihtir. Başımıza gelenleri kontrol edemiyorsak verdiğimiz tepkileri kontrol edebiliriz.


İyi bir bütçe, beceri gelişimi, zihinsel dayanıklılık geçtiğimiz fırtınada bizlere sığınak sağlar.


Bugünler geçecek, belki her şey bir anda düzelmeyecek. Bize düşen, her sabah yeniden kalkmak, kabuğumuzu kırıp, büyümeye devam etmek…


İşte asıl cesaret bu!


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.