Yerli diziler ve kürtaj tabusu

Geçen sezon keyifle izlediğimiz, doğrudan kadınlara seslenerek özgürleşme mesajları veren, kadınlara düştüğü yerden yeniden kalkmanın mümkün olduğunu gösteren Bahar dizisi, bu hafta yayınlanan bölümü ile kalplerimizi kırdı. Kadınlara hayatlarını feda etmelerinin söylendiği bir kültürde kadına kendini araması çağrısı yapan bir dizi tatsız bir hayal kırıklığının parçası şimdi.


İzlemeyenler için kısa bir özet: Bahar tıp fakültesindeyken hamile kalıp evleniyor. Sonra çocuk bakımı, hasta kayınpederin bakımı derken hiç doktorluk yapmıyor. Kocası profesör oluyor. Bu arada 2 çocuk yetiştiriyor. Büyük çocuğu da asistan doktor. 45 yaşından sonra doktorluğa geri dönmeye karar veriyor. O arada karaciğer nakil ameliyatını, kocasının başka bir çocuğunun olduğu paralel yaşamını ve tüm bunların altından kalkarak kendine yeni bir yaşam inşa eden özgür Bahar’ı izliyoruz dizide bölümlerce.


Bahar’ın doktor oğlu Aziz Uras’ın bir de sevgilisi var, Seren. O da asistan doktor. Dizinin ilk bölümünden beri diğer asistanlara kan kusturan, hırslı, başarılı bir hekim. Hamile kalıyor ve bu bilgi tam da Aziz Uras’ın 1 seneliğine İngiltere’ye mesleği için çok kritik olduğunu anladığımız bir eğitime gideceğinin belli olduğu zamana denk geliyor. Seren kararsız. Aziz Uras’la bir aile kurmayı istiyor ama sırası değil. Hem kendisinin hem sevgilisinin hayatında bambaşka öncelikler var şu anda. Daha 25 yaşındalar, çok gençler, kariyerlerinin çok başındalar. Önlerinde çok uzun bir yol var.


Başlarda Bahar kararı ona bırakır ve ses çıkarmaz görünüyor. Fakat hamilelik haberini aldığında gösterdiği olağanüstü coşku bile nötr kalma kavramına çok uzak. Seren’in artık Aziz Uras’a mutlaka söylemesi gerektiği son bölümde, gebeliğe devam edip etmemek konusunda bir karar vermesi gerek. Bu kararsızlık karşısında Bahar, Seren’e bir “müdahale”de bulunuyor. Evet bunun adı müdahale. Kenarda durmak ve alan tanımak değil. Seren’i ultrasona sokuyor ve Seren’in doğrudan bir talebi olmaksızın ona kalp atışlarını dinlemek isteyip istemediğini soruyor. Müdahale dediğimiz yer tam burası. Kalp atışlarını dinledikten sonra gebeliğe devam etmek istediğini söyleyen Seren’e “sen zaten anne olmuşsun bile” gibi annelik güzelleyen ve doğru karar verdiğini ima eden cümleler sarf ediyor.


Bu tam bir ikna odası protokolü. Kadınlara bir bebek dünyaya getirmenin kariyerden ve diğer her şeyden daha değerli, daha önemli olduğunu öğütleyen; kalp atışlarını duymasına rağmen ondan vazgeçebilmeyi kalpsizlikte bağdaştıran bakış açısının ürünü.


Kadınlara feda ettikleri hayatların kendilerine ait olduğunu hatırlatan bir dizide Seren’in kürtaj kararı alabilmesini isterdik. Kürtajın bir kamu hizmeti olması gerektiğinin vurgulanmasını beklerdik. Korunma yöntemlerine dair bir bilinçlendirme görsek mesela (neticede herkesin doktor olduğu bir dizi bu) istenmeyen gebeliklerin önüne geçmede kürtajın yaygın bir yöntem olarak kullanılmasının da bir nebze önüne geçmiş olurduk belki. Seren’in bu kararında arkasında olan kadınları görseydik dizide keşke, karşısında duranlarla nasıl mücadele ettiğini izleseydik ilham niyetine. Seren’e yasını tutmak için alan açılsaydı ama bunun dünyanın sonu olmadığı da görünür olsaydı keşke bu dizi vesilesiyle.


Bunların hiçbiri olmadı. Onun yerine belki Seren’in, belki Bahar’ın, belki hem Seren hem Bahar’ın kariyeri yerle bir olacak şimdi. Belki Aziz Uras da İngiltere’ye gitmekten vazgeçecek ve dünyanın en fedakar babası olarak resmedilecek sonrasında. Çocuk yapıp aile kurmanın hayatta gelinebilecek yegane mertebe olmadığını göremediğimiz bir dizi daha seyretmiş olacağız biz de.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.