Çocukları düşüneyim derken ihmal edilenler

Eylül ayının gelmesiyle birlikte gündeme düşen elbette ki okulların açılması oldu. Okulların tatil olduğu 3 aylık yaz döneminde ücretli bir işte çalışsın ya da çalışmasın çocukların sorumluluğunun geleneksel olarak annede bırakıldığı mevcut kültürde, artık çocukla ilgilenme süresinin okul vesilesiyle azalacak olması da fiilen anneleri “rahatlatmış” oldu. Bu konunun gündem olması da uzun sürmedi.


Sosyal medyada “çocuktan kurtulurcasına” okula bırakıp “kaçan” annelere dair komikli videolar, içerikler yayılmaya başladı. Öncelikle ben bunun çocukların bakış açısından huzursuz edici bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum, evet. Bunu ofansif mizah olarak okuyorum. Gülemiyorum. Ama bu bıkkınlık hissinden sorumlu olanların da yalnızca bu içerikleri oluşturanlar olmadıklarını düşünüyorum.


Oğlumun okulunda, okulun açılış günü öğretmenler bir video hazırlamıştı. Videonun başında öğretmenler görünüyor, ekranda “siz gitttikten sonra biz ne yaptık?” yazısı çıkıyor, arkada acıklı bir müzik var. Öğretmenler üzgün bir suratla öğrencilerin arkasından el sallıyor. Öğrenciler tamamen gittikten sonra müzik eğlenceli bir hal alıyor. Tam o anda “eyvah” dedim içimden,“öğrencilerden “kurtulduklarına” yönelik bir içerik de öğretmenlerden gelecek, vay bu kuzuların haline”. Neyse ki öyle olmadı. Öğretmenler neşeli müzik eşliğinde okulun oyun parkını kullanmaya başladılar. Meğer videonun içeriği “sizden fırsat bulup oynayamıyoruz, siz gidince oyun alanları bize kaldı” temalıymış (ki çocuklar da bayıldı öğretmenlerini öyle görmeye). Her ne kadar videonun içeriği benim korktuğum gibi olmasa da, videonun gidişatı esnasında hissettiğim kaygı ebeveynlerin komik kategorisinden sundukları videolar hakkında da çok şey söylüyor. Öğretmenler yaza girerken “öğrencilerden kurtulduk” içerikli videolar çekseydi ne hissederdik? Çocuklar ne hissederdi?


Çocukların “baş belası”, “yük”, “dert” olarak görülmesi çoğu zaman ebeveynlerin tahammülsüzlüğünden veya dayanıksızlığından değil sosyal destek mekanizmalarının eksikliğinden ileri geliyor. Her şeyden önce mekan eksikliği en büyük problem. Devlet nitelikli kreş sunma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği gibi her mahallede mutlaka olması gereken çocuk dostu park ve yeşil alanlar, imar planlarında yapılan usulsüzlükler ve göz yummalar neticesinde yerini çok katlı apartmanlara bırakıyor. Nefes alma yeri yok. Kentleşme dedikleri beton yığılması.


Sokakların güvenli olmaması da üstlenilmemiş bir başka sorumluluk. Bugün kaç mahallede çocuklar sokak aralarında oynayabiliyor? Kaçımız çocuklarımızı güvenle komşularımıza emanet edebiliyoruz? Yaşam alanlarımız çocuklar için ne kadar güvenli ve bundan kim sorumlu?


“Bir çocuğu bir köy büyütür” lafı safsata değil, somut bir gerçek. Tek bir yetişkinin ücretli bir işte çalışmasa bile bir çocuğun hem fiziksel hem ruhsal bakımından sorumlu olması ve bunu tek başına yürütebilmesi mümkün değil. Yetişkin için mümkün olmadığı gibi çocuk için ideal olan da değil. Çocuğun akranlarına ihtiyacı var, annesi dışında yetişkinlerle temasa geçmeye ihtiyacı var.


Çocuk yetiştirmek çok büyük sorumluluk. Orta Doğu’da yaşarken çocuk yetiştirmek bana kalırsa daha da büyük bir sorumluluk. Dolayısıyla bu sorumluluğu alan tarafların sorumluluğunu gereği gibi yerine getirmediği hallerin çocuk odaklı bir perspektiften eleştirilmesini gayet iyi anlıyorum. Anlamadığım ve eleştirdiğim kısım öncelikle bu eleştirinin muhatabının yalnızca kadınlar olmasının altındaki kadın nefreti. “Bakamayacaksan doğurmasaydın” cümlesinin tek bir muhatabı var; doğuran taraf. İkincisi de anne ya da babanın bu bakımı gereğince verebilmesi için oluşturulması gereken sosyal destek mekanizmalarının eksikliğinin hiç gündem olmaması, sorumluluğun salt bireyde bırakılması.


Çocukların hem fiziksel hem ruhsal anlamda iyi bakım alabilmesi ebeveynlik izinlerinin hem süre ve çalışma saatleri hem de özneler bakımından yeniden düzenlenmesinden, devletin her mahallede ücretsiz ve nitelikli kreşler sağlamasından ve çocuk dostu kamusal alanların çoğaltılmasından geçiyor. İnanması güç belki ama kentleşme de feminizme dahil.


Çocuk odaklı olmayı çok önemsiyorum. Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcı, kadın nefreti dolu, kadını topun ucuna anında koymaya hevesli olan bakış açısından arınmayı da bir o kadar önemsiyorum. Muhatabı kadın olan linçlere hemen dahil olmadan önce herkes bir daha bir düşünsün isterim.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.