Bazen ben çok korkuyorum. Duruyorum sonra. Olduğum yerde. Derin bir nefes alıp duruyorum. Sıkışan kalbimi gevşetmeye çabalıyorum. Bazen çabalamadan, çabayı da bırakarak duruyorum. Bedenimi ele geçirir gibi oluyor o korku. Kalbim sıkışıyor yine. Ben duruyorum. Kalbimi bir kıskaca alır gibi oluyor o korku. Sonra derin bir nefes alıyorum, belki biraz hafifliyor. Sonra diyorum ki korkmak da yaşamaya dahil.
Canım acıyor. Canım bazen çok acıyor. Karnımda bir yumru gibi hissediyorum acısını. Ve kalbimde bir bıçak gibi hissediyorum yangısını. O da bedenimi ele geçirir gibi oluyor. "Dayanamıyorum" derken duruyorum. Nefes alıyorum, şöyle derince bir nefes. Olmuyor. Ben bazen nefes alamıyorum. Bir yumru da gelip oturuyor boğazıma. Sora gözlerimden yaşlar akıyor, durmadan durmadan. Bağırarak ağlayasım geliyor. Sadece bağırarak ağlayasım. Sonra diyorum ki canımın yanması da yaşama dahil.
Kopkoyu bir yalnızlık gelip içime yerleşiyor. Beni çaresiz küçük bir kız çocuğu gibi hissettiren o derin yalnızlık... İşte yine o küçük kızım. Annesi onu terk etmiş gibi hisseden, anlaşılmamış, duyulmamış, tek başına ağlamış, belki "buna da ağlanır mı" denmiş, susturulmuş. Ama susamamış. İçindeki kopkoyu yalnızlıkla ağlamış ve bununla nasıl başa çıkacağını bilememiş küçük bir çocuk. Sonra bakıyorum. Yetişkin bedenimdeyim. Yine aynı tanıdık yalnızlıkla. O koyu karanlıkla. O çaresizlikle. Aynı gözyaşları, aynı görülme ihtiyacı, aynı duyulma ihtiyacıyla yetişkin bedenimin içinde oturuyorum. Oturtuyorum karşıma o küçük kızı. Bir güzel sarılıyorum. "Küçüğüm..." diyorum. "Biz hiç yalnız değiliz ki". Saçını okşuyorum. O ağladıkça ben de ağlıyorum. Sarılıyorum o küçük halime, biraz olsun yalnızlığım diniyor. Sonra diyorum bazen yalnız hissetmek de yaşama dahil.
Bazen kalbim genişliyor. Bazen anlar gibi oluyorum buranın nasıl bir yer olduğunu. Bazen gözlerim görür gibi oluyor. Yine derin bir nefes alıyorum. Yaşamın ciğerlerime dolmasına izin veriyorum. Yaşamın olup bitmesine, akmasına, olmaya, akmaya... Bir şey yapmama gerek olmadığını hatırlıyorum. İzin vermeme bile gerek olmadığını. "Ben kimim ki" diyorum, "ben kimim de izin vereyim hayata." Hayat içimden akıp gidiyor işte bana sormadan. Elimde olan tek şey işte bu nefes, bu dikkat, bu zihin. Şimdilik... Şimdilik gülümsüyorum elimde olana ve yalnızca duruyorum. Evet diyorum, ferahlık ve açıklık da, korku ve sıkışıklık da benimle, hepsi içimde, durmaksızın dans halinde, hepsi yaşama dahil.
Facebook Yorumları