Bağışıklık sistemimiz virüslere savaş açarken kendi hücrelerimize saldırmaz. Çünkü bağışıklık sistemi hücrelerinde bunu önleyen frenler vardır. Kanser, bu frenleri kullanarak kendini bağışıklık sisteminden gizler ve tümöre kontrolsüzce büyüyebileceği bir ortam yaratır. İmmünoterapi, kanserle savaşmak için kendi bağışıklık sistemimizi harekete geçirmeye çalışıyor. Son yıllarda araştırmalar epey hız kazandı.


Günümüzde kanser tedavisinde uygulanan pek çok değişik yöntem var:

  • Kansere yol açan genleri etkisiz hale getiren ilaçlar kullanılabilir.
  • Kemoterapiyle hızlı bölünen bütün hücreler öldürülebilir.
  • Radyoterapiyle kanserli hücrelere onaramayacakları kadar büyük zararlar verilebilir.
  • Tümör ameliyatla alınabilir. Ne yazık ki kanser çok hızlı geliştiği için bu tedavilere karşı direnç kazanabilir. Tümörün yüzde 99’u yok edilse bile, direnç gösteren yüzde 1’lik kısım kanserin geri dönmesine ve yaşam kaybına yol açabilir.

Kendi bağışıklık sistemimiz ilaçlar gibi sabit değildir, değişen tehditlere göre farklı tepkiler verebilir. İşte bu yüzden immünoterapinin kansere daha hızlı ayak uydurabileceği ve kanseri tamamen yok etmekte daha etkili olabileceği düşünülüyor. Peki, bağışıklık sisteminin kanserle savaşmasını nasıl sağlayabiliriz? Yüzümüzü geleceğe çevirmeden önce kullanılmakta olan immünoterapi yöntemlerine bir göz atalım.



İmmünoterapi yöntemleri

İmmünoterapinin amacı, bağışıklık sisteminin tümöre saldırmasını sağlamaktır. Bunu sağlamak için 5 farklı yöntem kullanılabilir. Her birinin sadece ismini ve hedefini yazıp detaya girmeyeceğim:


1) İnterlökin/interferon tedavisi: Bağışıklık sistemi hücrelerini çoğaltan moleküller kullanılır.


2) Kanser aşıları: Tümörü bağışıklık sistemine görünür hale getirmek için tümörde bulunan moleküller hastaya verilir.


3) Terapötik antikorlar: Bağışıklık sistemi hücrelerinin tümörü bulması kolaylaştırılır. Tümörlü hücrelere bağlanan etiketlere (antikorlara) bağışıklık sisteminin sevmediği toksinler eklenir ve tümör işaretlenmiş olur. Bu alt başlıktaki yeni bir yaklaşım, 2014’te ilk kez onay alan “BiTE” adı verilen iki uçlu etiketler: Etiket, bir uçla bağışıklık hücrelerimize bağlanırken diğer uçla tümörü arayıp buluyor.





4) Kontrol noktası inhibitörleri (CTLA-4 ve PD-1): Bu ilaçlar sayesinde bağışıklık sisteminin frenleri takılıp kalır, yani frenler tutmaz ve kanser bağışıklık sistemini frenleyemez. James Allison’ın bu yöntemi kullanarak 2011’de melanoma cilt kanserine karşı geliştirdiği tedavi sayesinde Nobel Ödülü kazanacağını düşünenler var.


5) Onkolitik virüsler: Genleri değiştirilmiş virüsler tümörlü dokuya enjekte edilir. Virüs, kanserli hücreleri öldürürken bağışıklık sistemini uyarır. 2015’te melanoma cilt kanseri tedavisi için güvenlik onayı almıştır.



İmmünoterapinin geleceği

Altıncı immünoterapi yöntemi “CAR T-Hücre Terapisi” henüz gelişim aşamasında. Hastadan alınan bağışıklık sistemi hücreleri kanser hücrelerini hedef alacak şekilde değiştiriliyor, laboratuvar ortamında çoğaltılıyor ve hastalara geri veriliyor. Yani kişiye özel bir tedavi.


Tedavi olarak sunulmaya en yakın olan iki projeden bahsedeceğim. Kite Pharma’nın Hodgkin Dışı Lenfoma için olan deneysel tedavisinde hastaların yüzde 76’sında tümör küçülmüş, yüzde 47’sinde tamamen yok olmuş. Kite Pharma’nın tedavisi için güvenlik onayı kararının bu sene kasımda verilmesi bekleniyor.Novartis’in deneysel bir çalışması ise Akut Lenfoblastik Lösemi hastalarının yüzde 82’sinde başarıya ulaşmış. Lösemi, çocuklarda en sık görülen kanser tiplerinden biri. 12 Temmuz 2017’de Novartis bu yöntemi uygulayabilmek için Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) yasal güvenlik onayı aldı! Standart tedavilerin yanıt vermediği veya kanserin tekrarladığı hastalar Novartis’in CTL019 tedavisine ulaşabilecek. Novartis bu tedaviyi piyasaya sürdüğünde fiyatının 500 bin dolar civarı olacağı tahmin ediliyor. Tedavilerin fiyatını düşürmek ve erişilebilirliğini artırmak için kişiye özel olması yerine bağışlanmış hücrelerin değiştirilmesini savunanlar var.


İmmünoterapi ateşle oynamak

Yalnız belirteyim, bağışıklık sistemini gereğinden fazla çalıştırmak bu immünoterapinin en büyük riski. İmmünoterapiyi ateşle oynamaya benzetebiliriz, doğru kullanılırsa çok güçlü bir dost, işler ters giderse acımasız bir düşmana dönüşebilir. O yüzden geliştirilen her edavinin güvenliğinin dikkatlice test edilmesi gerekiyor. Ama ilerisi için güzel tasarılar var. Mesela yöntemi daha güvenli hale getirebilmek için ortaya atılan bir fikir, değiştirilen bağışıklık sistemi hücrelerine koşullu öldürme düğmesi eklenmesi ve tedavi sorun yaratmaya başlarsa eklenen hücrelerin durdurulması. En önemli hedef ise bu yöntemi değişik kanser tiplerinde uygulayabilmek. Bunun için o kanser türleri hakkında biraz daha fazla bilgi toplamamız gerekiyor; böylece bağışıklık sistemi hücrelerini değişik kanser tiplerini takip edebilecek şekilde değiştirebileceğiz.



Ya işe yaramazsa

Kısaca immünoterapiye yanıt vermeyen hastalardan bahsetmek istiyorum. Ama sakın moraliniz bozulmasın, bilimin yüzde 90’ı önünüze çıkan engelleri aşmaktır. Tedavilerin neden bazen işe yaramadığı tam olarak bilinmiyor ve bu konuda daha detaylı araştırmalar yapılması gerekiyor. Bir teori şu: Tedavi öncesi bazı hastalarda bağışıklık sistemi hücreleri tümöre karşı az da olsa bir tepki başlatmış oluyor ve immünoterapi sayesinde bu tepki güçlenerek tümörü yok ediyor. Tedavilere cevap vermeyen bazı hastalarda ise tümörün yakınlarında bile bağışıklık sistemi hücresi yok. Belki de bu hastalarda önce, bağışıklık ücreleri tümörün farkına varmalı. Bu sebeple bazı araştırmacılar, tedaviye yanıt vermeyen hastalarda kemoterapi gibi tedavi yöntemlerini immünoterapiyle birleştirmeyi düşünüyor.


İmmünoterapili kanser tedavisi kokteyllerinin başarıya ulaşması için gereken, hangi tedavilerin, hangi aşamada, hangi hastalara, hangi ölçüde uygulanacağının bulunması.


Sonuç olarak immünoterapi şimdiden pek çok insanın ömrünü uzattı ve yöntemler her sene daha da gelişiyor. Eğer immünoterapi araştırmacıların hayal ettiği seviyeye ulaşabilirse, yani riskler ortadan kaldırılıp daha çok hasta ve kanser tipi tedaviye yanıt vermeye başlarsa, belki de kanser kolayca çözülebilecek bir sorun haline gelecek! Hep birlikte bekleyip göreceğiz.


Yazı: Beste Mutlu


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.