Dünya genelinde bir milyar insan migren semptomlarıyla mücadele ediyor: zonklayıcı baş ağrısı, mide bulantısı, bulanık görme ve günlerce sürebilen yorgunluk. Beyin aktivitesinin bu şiddetli baş ağrılarını nasıl tetiklediği ise, bilim insanları için uzun süredir bir muamma.
Science dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, migren ataklarının nörolojik olaylar tarafından nasıl tetiklendiğini anlamak için önemli ipuçları sunuyor. Araştırma, nöronal aktivitenin durduğu kısa süreli bir “beyin kararması”nın beyin ve omurilik sıvısının içeriğini geçici olarak değiştirdiğini ve bu değişen sıvının kafatasındaki sinirleri aktive ederek baş ağrısına neden olduğunu öne sürüyor.
Migren atakları: Beyin nasıl ağrı hissetmez?
Beynin kendisinde ağrı reseptörleri bulunmaz; baş ağrısı hissi, beyin dışındaki periferik sinir sistemi bölgelerinden gelir. Ancak beynin periferik sinir sistemi ile doğrudan bağlantısı olmaması nedeniyle, sinirleri nasıl tetiklediği ve baş ağrısına neden olduğu tam olarak anlaşılmış değil. Bu da migren tedavisini zorlaştıran en önemli faktörlerden biri.
Araştırmacılar, fareler üzerinde yaptıkları çalışmada ‘aura’ evresi ile ilişkili migren türü üzerinde kafa yordu. Migren hastalarının üçte biri, baş ağrısı başlamadan önce ‘aura’ adı verilen bir evre yaşar. Bu evrede beyin, kortikal yayılma depresyonu (CSD) adı verilen ve nöronal aktivitenin kısa bir süre durduğu bir kararma yaşar. Araştırmalar migren ağrılarının, beyin ve omurilik sıvısındaki moleküllerin beyin zarlarına sızarak sinirleri aktive etmesiyle başladığını öne sürüyor.
Nedergaard ve ekibi, CSD (kortikal yayılma depresyonu) yaşayan farelerde beyin ve omurilik sıvısının hareketini ve içeriğini detaylı bir şekilde inceledi. CSD sırasında, bazı proteinlerin seviyelerinin yarıya düştüğünü, bazı proteinlerin ise iki katına çıktığını tespit ettiler. Özellikle dikkat çeken proteinlerden biri, migren ilaçlarının hedef aldığı ağrı ileten protein CGRP idi.
Bu protein değişiklikleri, migren ataklarının başlamasında önemli bir rol oynayabilir. CGRP proteininin seviyelerindeki artış, trigeminal sinir hücrelerini aktive ederek ağrı sinyallerinin iletilmesine neden olabilir. Araştırma, bu değişikliklerin kısa süreli olduğunu ve CSD’den 2,5 saat sonra protein seviyelerinin normale döndüğünü gösterdi. Bu bulgular, migrenin nasıl tetiklendiğine dair yeni ipuçları sunarak, gelecekte daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.
İlginizi çekebilir: Migren ve baş ağrısı arasındaki fark nedir?
Beyin hücreleri aktif rol oynuyor
Araştırmacılar ayrıca trigeminal ganglion etrafındaki koruyucu katmanlarda daha önce bilinmeyen bir boşluk keşfettiler. Bu boşluk, beyin ve omurilik sıvısının bu sinir hücrelerine dolmasını sağlıyordu. CSD’den kısa bir süre sonra toplanan sıvı, trigeminal sinir hücrelerinin aktivitesini artırdı, bu da baş ağrısının bu aktif hücrelerden gelen ağrı sinyalleriyle tetiklenebileceğini gösterdi.
Araştırmanın bulguları, migrenlerin sinir sistemi bileşenleri arasındaki etkileşimlerin daha iyi anlaşılması gerektiğini gösteriyor. Beyin ve omurilik sıvısındaki proteinlerin trigeminal gangliona neden sadece baş ağrısı değil de başka türde ağrıya neden olmadığının araştırılması gerektiğini belirten bilim insanları, bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor.
Migren ve vagus siniri bağlantısı: Yeni araştırmalar ne diyor?
Vagus siniri uyarılması migrene iyi gelir mi?
Zorlayıcı baş ağrıları ile kendini gösteren migren rahatsızlığının nedenleri tam olarak anlaşılamamış olsa da, vagus siniri ile olan bağlantıları üzerine yapılan araştırmalar yeni ipuçları sunuyor.
Migren, genellikle başın bir tarafında hissedilen yoğun ve zonklayıcı baş ağrıları ile karakterize edilen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu ağrılar, birkaç saatten birkaç güne kadar sürebilir ve kişinin günlük aktivitelerini önemli ölçüde kısıtlayabilir. Migrenin yaygın semptomları arasında mide bulantısı, kusma, ışığa ve sese duyarlılık yer alır.
Dünya genelinde yaklaşık bir milyar insanın, migren atakları nedeniyle yaşam kalitesinde ciddi düşüşler yaşadığı biliniyor. Migren, dünya çapında insanların yaklaşık yüzde 10'undan fazlasını etkiliyor, en sık 20 ila 50 yaş arasındaki kişilerde görülüyor ve kadınlarda erkeklerden yaklaşık 3 kat daha yaygın. ABD'de yapılan kapsamlı bir ankette, kadınların yüzde 17,1'i ve erkeklerin yüzde 5,6'sının migren semptomları yaşadığını bildirilmişti.
Migrenin kesin nedenleri tam olarak bilinmiyor ancak, beyin kimyasallarındaki ve sinir yollarındaki değişikliklerin bu duruma katkıda bulunduğu düşünülüyor. Özellikle mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin gibi nörotransmitterlerin seviyelerindeki dalgalanmalar, migren ataklarını tetikleyebilir.
Migrenin nedenlerine dair yeni araştırmalar
Son yıllarda yapılan araştırmalar, migrenin beyindeki nörolojik olaylar sonucu ortaya çıktığını gösteriyor. Temmuz 2024’te Science dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, migren ataklarının beyin ve omurilik sıvısındaki değişikliklerden kaynaklandığını ortaya koydu. Bu çalışma, nöronal aktivitenin durduğu kısa süreli bir “beyin kararması” sırasında beyin ve omurilik sıvısının içeriğinin değiştiğini ve bu değişikliklerin baş ağrısını tetiklediğini gösteriyor.
Araştırmaya göre, kortikal yayılma depresyonu (CSD) adı verilen bu süreç, nöronal aktivitenin kısa bir süre durduğu bir ‘kararma’ evresini oluşturuyor. Bu evrede, bazı proteinlerin seviyeleri yarıya düşerken, bazıları iki katına çıkıyor. Özellikle migren ilaçlarının hedef aldığı ağrı ileten protein CGRP’nin seviyelerindeki artış, trigeminal sinir hücrelerini aktive ederek ağrı sinyallerinin iletilmesine neden olur. Araştırma, bu değişikliklerin kısa süreli olduğunu ve CSD’den 2,5 saat sonra protein seviyelerinin normale döndüğünü gösteriyor.
Migren ve “vagus siniri”
Vagus siniri, vücutta en uzun sinir olarak bilinir ve beyin ile kalp, bağırsaklar gibi birçok organ arasında iletişim sağlar. Parasempatik sinir sisteminin bir parçası olarak, kalp ritmi, sindirim ve solunum gibi hayati fonksiyonları düzenler. Aynı zamanda iltihaplanma yanıtını kontrol eder ve ağrı algısını modüle eder.
Migren ile vagus siniri arasındaki bağlantılar, son yıllarda yapılan araştırmalarla daha iyi anlaşılmaya başlandı. İşte bu bağlantılardan bazıları:
Ağrı modülasyonu: Vagus siniri, ağrı algısını etkileyen nörotransmitterlerin salınımını düzenler. Sinirin uyarılması, endorfin ve serotonin gibi ağrı kesici kimyasalların salınmasına yol açabilir. Bir çalışma, yüksek frekanslı transkutanöz vagus siniri stimülasyonunun (hf-tVNS) migren ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltabileceğini gösteriyor. (Straube ve ark., 2011)
İltihaplanma yanıtı: Vagus siniri, vücuttaki iltihaplanma yanıtını kontrol eder. Migrenin iltihaplanma ile ilişkili olduğu bilinmektedir ve vagus siniri bu iltihaplanma yanıtını azaltabilir. Araştırmalar, vagus siniri stimülasyonunun pro-inflamatuar sitokinlerin seviyelerini düşürebileceğini ve migren ataklarının hafifletilebileceğini kanıtlıyor. (Bonaz ve ark., 2016).
Otonomik disfonksiyon: Migren hastalarında sıklıkla otonomik sinir sistemine bağlı bozukluklar da görülür. Vagus siniri, parasempatik tonusu artırarak bu bozuklukları düzeltebilir. Bir diğer çalışma, vagus sinirinin uyarılmasının otonomik sinir sistemi üzerindeki düzenleyici etkilerini ve migren hastalarındaki potansiyel iyileştirici faydalarını ortaya koymuştu. (Yuan ve Silberstein, 2016)
Migren ve vagus siniri arasındaki bağlantılar, ağrı modülasyonu, iltihaplanma yanıtı ve otonomik sinir sistemi düzenlemeleri açısından büyük önem taşıyor. Vagus siniri stimülasyonu, migren tedavisinde potansiyel bir terapi yöntemi olarak öne çıkıyor. Bu alanda daha fazla araştırma yapılması, migren tedavisinde yeni ve etkili yaklaşımların geliştirilmesine yardımcı olabilir.
Kaynaklar
Miryam Naddaf. "What causes migraines? Study of ‘brain blackout’ offers clues". Şuradan alındı: https://www.nature.com/articles/d41586-024-02222-x.
Guy Greco. "Vagus Nerve Stimulation for Migraine and Cluster Headache". Şuradan alındı: https://americanheadachesociety.org/news/vagus-nerve-stimulation-for-migraine-and-cluster-headache/. (Haziran 2024).
Susan W. Lee. "Six ways to cope with migraine". Şuradan alındı: https://www.medicalnewstoday.com/articles/319147. (31.05.2023).
YORUMLAR