Önce Eylül, sonra Leyla ve Eylül’den önce Leyla’dan sonra daha binlercesi… Bu benim ilk yazım ve ilk yazımda böyle bir konudan söz etmek, zaten darlanan yüreklerinizi daha da darlamak istemezdim. Bu nedenle bugün bu yazıyı siz muhterem okuyucularıma değil, dünyaya ondan çok daha küçük bir serzenişte bulunmak amacıyla yazıyorum.


Merhaba dünya, o koca bünyende benim varlığımdan haberdar mısın, bilemiyorum. Ama artık Eylül ve Leyla yok. O koca kürenin içine maalesef bu iki prensesimizi sığdıramadık. Bir bırakmadık, kapılarının önünde rahatça oynasınlar. Bir bırakmadık, mahallelerimizde çığlık çığlığa eğlensinler. Ya da bırakamadık, bir oraya bir buraya koşturabilsinler. Çünkü gözünü bir an kırpmayıver, etraftaki çakallar fırsat kolluyor ve çocuklarımızı karanlığa çekiyor. Geriye onların sessiz çığlıkları ve "Bana nasıl kıydınız?" dercesine duran cansız bedenleri kalıyor.


Soruyorum sana ey Dünya! Hiç gördün mü bir horozun civcive tecavüz ettiğini? Bir atın başka bir atın tayını kaçırdığını? Görmedin değil mi? Bende öyle düşünüyordum. Peki sen hiç bir yunusun eşini öldürdüğüne tanıklık ettin mi? Aldattığını bile göremezsin. Bunları sana anlatırken insan olduğum için utandığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Aslında senin üzerinde aklının yanında fikri de olan düşünme, karar verme yetisine sahip ve vicdanla kuşatılmış tek varlık insan. Ben “vahşi” kelimesinin bazı hayvanları ifade eden bir kelime olduğunu sanıyordum dünya. Hani mesela göklerde uçan koca kanatlı şahinler, ormanda gezen tacı eksik aslanlar, sürüngenler sürüngeni yılanlar… Oysa ki bizler dururken hayvanlara ne hacet?


Biz ki kendi evladını doğrayan, karısını her gün döven eve hapseden, biraz sesi çıksa 27 yerinden bıçaklayan, adaletin önünde kurşuna dizen, sadece şort giydi aslında hakkı olan bir şey yaptı diye belki de hayatında hiç görmediği şeref yoksunu biri tarafından tekmelenen, okuldan evine dönerken otobüste kapıları kilitleyip zevk pezevenkliği uğruna tecavüz eden, sadece saat geç oldu diye taciz etme hakkına sahip olduğunu düşünen, hayvanlara işkence eden, ayrımcılık yapan, ötekileştiren, sınıflandıran, birbirine giren, küçük hesaplar yapan, sadece 100 liraya bile insan satan , paranın esiri olan, gençleri kötü yola çekmeye çalışan, onları uyuşturucuya alıştıran ve bu parayla terörü finanse eden, bir çok mehmetçiği şehit eden insanoğlu (hani biz lanet varlıkların koruyucuları olan askerler, polisler, jandarmalar)... Hele bir de bunları yaptıktan sonra "pişmanım" diyip, takım elbise giyip cezai indirim almaya çalışan insanoğlu. Seni her yönden kirleten, içindeki oksijeni karbondioksite çeviren, kaynaklarını tüketen, içine eden, ne yaparsak yapalım güneşin o korkunç ışınlarını içeri sokmayan ozon tabakasını bile gazi bırakan, doğanın seri katili insanoğlu. Vahşetin tek sahipleri…


Shakespeare’in Macbeth’te dediği gibi;

"Uyku yok artık!"

"Macbeth uykuyu katletti!"

O masum uykuyu,

Dolaşık dertler yumağını çözen uykuyu;

Her günkü yaşamın ölümü,

Ağır işin yorgunluğunu alan banyo,

Huzursuz zihinlerin merhemi,

Yüce doğanın ikinci öğünü,

Yaşam şöleninin ana yemeği uykuyu…


"Uyku yok artık!"

"İnsanoğlu uykuyu katletti!"

O masum uykuyu…


Sevim Ece Özçeler

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir İnsanlığımızı kaybettik
    CEVAPLA
  • Misafir maalesef öyle yorumunuz için teşekkürler
    CEVAPLA
  • Misafir dünya yerli yerinde insanoğlu mahvetti herşeyi
    CEVAPLA
  • Misafir yorumunuz için teşekkürler :)
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.